KAFKAS İŞADAMLARI DERNEĞİ
CAUCASUS BUSINESSMEN ASSOCIATION

 

   

KAFİAD Kafkas İş Dünyası Değerlendirme Toplantılarından yedincisini Ankara'da gerçekleştirdi.

 

 


 

Kafkas İş Adamları Derneği (KAFİAD), Kafkas İş Dünyası Değerlendirme Toplantılarından yedincisini 03 Nisan 2015 tarihinde Crowne Plaza Ankara’da gerçekleştirdi.
 

Toplantıya Cihan Candemir, Mustafa Demir, Yusuf Taymaz, Ersin Aşan, Cengiz Atalar, Yaşar Aslankaya, Turhan Yılmaz, Erkan Baykuş, Murat Canlı, Recami Bursa, Fikret Öztürk, Hasan Kanbolat, Berksan Büyükyıldız ve Cumhur Bal katıldılar.
 

Saat 20.00 de başlayan yemekli toplantının sunumunu ve moderatörlüğünü T24 internet gazetesi ekonomi yazarı Vedat Özdan yaptı. Vedat Bey “2015 YILININ SİYASİ VE EKONOMİK GERÇEKLERİ” başlıklı sunumunu 9 tespit altında değerlendirdi.
 

 

 

SUNUMUN ÖZETİ:
 

Tepit 1
Sanayi Devrimi'nden sonra küresel sanayi üretiminde lider ülke İngiltere’ydi. 1890 yılında liderlik ABD’ye, 2010 yılında da Çin’e geçti.
Bu yılın ekim ayında güncellenen IMF sıralamasına göre satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük ekonomisi artık ABD değil, Çin.
Satın alma gücü paritesine göre yapılan sıralamada 17.6 trilyon dolar GSYH ile Çin, dünyanın en büyük ekonomisi. Küresel hasılanın (yaklaşık 106 trilyon dolar) yüzde 16,5’ni Çin üretiyor.


17.3 trilyon dolarla küresel hasılanın yüzde 16.3’ünü üreten ABD, dünyanın ikinci büyük ekonomisi.
 

Sıralama Hindistan, Japonya, Almanya, Rusya, Brezilya, Fransa ve Endonezya şeklinde devam ediyor.
 

Tespit 2
Son on yılda dünyada orta sınıfın net borcu arttı.


Dünyanın birçok ülkesinde son beş yıldır reel ücretler neredeyse hiç artmadı.
 

Batı’da yaşlı nüfus çok önemli bir sorun haline geldi.
 

Bir OECD raporuna göre dünya ekonomisinin hızlı büyüyememesinin önemli bir nedeni gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlik.
 

Dünya ekonomisinin yeterince büyümemesi, konvansiyonel politikalarla genç işsizliğine çözüm bulunamaması, gelir ve servet dağılımının bozulmaya devam etmesi, orta sınıfın net borçluluğunun artması türü olumsuz gelişmeler, küresel siyasal iklimi daha sert ve acımasız hale getirebilir.
 

Tespit 3
Dünya ekonomisi büyüdükçe sorunlar azalmıyor.


2008 krizi sonrasında yaşanan gelişmeler "küresel ısınma" sorununu gündemden indirdi ama 2014 yılının Eylül ayı, tarih boyunca yaşanmış en sıcak Eylül ayı oldu.


2014, Avrupa’nın son 500 yıl içinde geçirdiği en sıcak yıl oldu.
 

 

 

Tespit 4
Petrol ve doğal gaz gibi hayati derecede önemli zengin doğal kaynaklara, gelişmiş altyapıya, uluslararası onca şirkete, 420 milyar dolar rezerve, nükleer güce, zengin beşeri sermaye altyapısına, ABD hegemonyasına karşı pratik ve tarihi tecrübesine rağmen Rusya, Batı yaptırımları ve finans dünyasının yeni silahları karşısında çaresiz kaldı.


SSCB’nin çökmesinden bu yana Rus halkının geleceğe ümitle bakmasını sağlayacak, güven veren, sağlıklı bir yönetim biçimi oluşmadı.
Rusya'daki servet stokunun yüzde 35'ini 110 insan kontrol ediyor.
 

Dünyanın en büyük 6. ekonomisi olan Rusya’nın 2013 yılı ihracatı (petrol-doğalgaz hariç) neredeyse Belçika’nınki kadardı.
 

Tespit 5
2008 krizine rağmen Bretton Woods sisteminin özü değişmedi. Yani, halen ABD doları "kilit para" muamelesi görüyor, emtialar dolar cinsinden fiyatlanıyor ve fiyatlanmaya devam edecek; ABD’nin dış ticaret açığı artıp dünya ekonomisi büyüme trendine girince, artan para talebini karşılamak için Fed dolar basacak. Bir IMF verisi: 2014 yılı sonu itibariyle 147 ülke merkez bankasının toplam rezerv tutarı: 11,6 trilyon dolar. Bunun 3,8 trilyon doları ABD doları cinsinden. Yani dünya merkez bankalarının bilançolarını konsolide edrsek toplam rezervlerin yüzde 32.7’si dolar olarak tutuluyor. 1,33 milyar doları Avro cinsinden. Yüzde 11,6
 

Bu haliyle ve mevcut konjonktürde Rusya’nın Türkiye’nin kalıcı stratejik müttefiki olması ve Şanghay Beşlisi’nin AB’nin alternatifi olması mümkün değil.
Şanghay Beşlisi dünya petrol üretiminin yüzde ellisinden fazlasını elinde bulunduran altı ülkenin (Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan Tacikistan ve Özbekistan) 1996 yılında kurduğu bu örgütün temel amacı ABD’ye karşı etkili bir kutup oluşturmaktır.
 

ABD kaya petrolü ve gazı üretimi sayesinde dünyanın en fazla petrol üreten ülkesi haline gelmiş ve ihracat yasağını gevşetmiştir. ABD’nin petrole bağımlılığı bitmiştir. O nedenle ABD için Orta Doğu’nun eski önemi kalmamıştır. Petrolü kullanarak ABD’yi etkisiz hale getirmek kolay değildir. Bu çerçevede İran’ı petrol arızını artırmak ve ABD karşıtı ittifakı gevşetmek amacıyla küresel siteme yeniden entegre etmek, önümüzdeki ayların gündem maddesidir.
 

Tespit 6
Hangi merkez bankasının ne yaptığının ve ne zaman ne yapacağının belli olmadığı bir sürece girdik. Konvansiyonel ekonomi politikalarına olan güven sarsıldı. Her şeyin çözümü merkez bankalarına havale edildi. Fed ve BOE sıkı, ECB ve BOJ gevşek para politikası uygularken, diğer merkez bankalarının bir kısmı sıkı, bir kısmı gevşek para politikası uygulayacak gibi. Merkez bankalarının kontrolü kaybedecekleri ve politikalar arasında uyumun kaybolacağı bir döneme girmiş olabiliriz. Bu da volatilite ve belirsizlik demektir.
 

Tespit 7
ABD ve İngiltere ekonomileri 2008 krizinin yaralarını sardı. Japonya’da ve AB Para Bölgesi’nin birçok ülkesinde sorunlar devam ediyor.
Yeni bir döneme girdik ve bu dönemin en çarpıcı gelişmesi şu olacak: Ülke ekonomilerinin dolar cinsinden GSYH’ları azalacak ve yabancı para birimi cinsinden yatırım yapılabilir ülke notuna sahip ülkeler, notlarını korumakta zorlanacaklar.
 

Bu ülkeler: Daha fazla dış finansmana ihtiyaç duyan, Düşük döviz rezervine sahip olan, yüksek kaldıraç oranına sahip olan, Hassas borç yapısı olan, Zayıf politik çerçevesi olan ve Politik kırılganlıkları olan ülkeler olacak. Maalesef bu ülkeler sıralamasında Türkiye de ön sıralarda bulunmaktadır.
 

Tespit 8
Türkiye'nin imaj değil, içerik sorunu vardır.
 

IMF tahminine göre 2019 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi sıralamasında bir değişme olmayacak. AKP iktidarının hayali 2023 hedeflerine ulaşmak mümkün değil.
 

2014 yılında GSYH 800 milyar dolar, kişi başına düşen gelir 10 bin 404 ABD doları oldu. 2013 yılında GSYH 820 milyar dolar, kişi başına düşen gelir 10 bin 822 ABD dolardı.
 

Öncü göstergeler 2015 yılının büyüme, ihracat, işsizlik oranı ve finansman kalitesi bakımından parlak geçmeyeceğini söylüyor.
 

Hükümetin 2015 yılı ekonomik hedeflerinin tutmayacağı da anlaşıldı.
 

Yüzde 4 büyüme, 850 milyar dolar GSYH, 10.936 dolar kişi başına gelir hedefleri tutmayacak.
 

2015’te 850 milyar dolar GSYH hedefi, 2015 yılında ortalama Dolar/TL kurunun 2.29 TL’de kalacağı varsayımına dayanıyor. Yılın geri kalan kısmında kurun ortalamada 2.29’un altında kalacak şekilde inmesi mümkün değil. Velev ki Merkez Bankası en az 3 puan faiz artırmasın! Ya da yüzde 5’in üzerinde bir büyüme ve yüzde 5’in altında bir cari açık için sihirli bir formül bulunsun.
 

İşsizlik, hedeflenen yüzde 9,5 oranının çok üzerinde çift haneli düzeylere çıkacak.
 

Yıllık enflasyonda yüzde 6,3 hedefi imkansız görünüyor.
 

Reel kesimin 183 milyar dolar döviz açığı ve ülkenin kısa vadeli finansman açığı büyük bir risk.
 

Tespit 9
Türkiye için siyasi risk çok önemli hale geldi.
 

Erdoğan’ın hükümet ve devlet kurumları üzerindeki vesayeti ülkeye zarar verici boyutlara ulaştı. Pek duracağa da benzemiyor. Henüz sonuçlarını görmedik ama, AKP’de üç dönem kuralının pratikte bir karşılığı olacak. Halen “atanmış” bir Başbakanımız var. 7 Haziran sonrasında yine iktidarda AKP olursa Başbakan Ahmet Davutoğlu beni de halk seçti diyecektir.
 

Bir başka risk, çözüldüğü varsayılan “Kürt Sorunu”.
 

Öyle anlaşılıyor ki HDP barajı aşsa da aşmasa da Kürt Sonunu çözülmemiş halde gündemde kalmaya devam edecek. Dün Balıkesir’de yaptığı konuşmada Erdoğan şunu söylemiş: “Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok.”
 

Açıkçası tek başına iktidar olmakla siyasi istikrar arasındaki ilişkinin iyice koptuğu bir dönemdeyiz.
 

AB çıpası çoktan kayboldu!
 

Medeniyetler İttifakı Projesi’nin rafa kaldırılması, bizimle bir şekilde bağlantısı olduğu yazıla gelen IŞİD meselesi, ABD’den Esad’a verilen açık destek, kaya petrolü ve gazı devrimi nedeniyle ABD’nin coğrafi odağının Orta Doğu’dan Uzak Doğu’ya kayması, Türkiye’nin İslam ülkelerine rol model olma işlevini yitirmesi vb nedenlerle; uzunca bir süredir ekmeğini yediğimiz “stratejik konum, coğrafi önem” söylemi de “para etmez” oldu.
 

Soru şu: Türkiye yolunu demokrasi, özgürlükler, sivilleşme ve yerellikten yana mı kuracak, yoksa otoriterleşme, kutuplaşma ve merkezileşmeden yana mı?
 

Ne yapmalı ?
Artık ihracata dayalı ya da ithal ikamesine dayalı sanayileşme modelleri konuşulmaz oldu. Stratup şirketler, vesaire yeni bir döneme girdik. Sermaye akımları, açık finansmanı, artan nüfusun pahalılaşan tüketim tercihleri vesair nedenlerle beşeri sermaye kalitesi, sosyal yapı, kurumsal kalite vesaire çok daha önemli hale geldi.
 

Türkiye’de kurumsal kalitesini artırmak, eğitim sistemini, radikal bir şekilde değiştirmek, yolsuzluktan arınmak, yargı bağımsızlığını sağlamak, kuvvetler ayrılığını tesis etmek, özgürlükçü ve tahammüllü bir demokrasi kültürü geliştirmek, Kürt sorununu çözmek, dış politikada ülke çıkarlarına uygun bir rotaya dönmek, hızlanma arefesinde olan kaliteli beşeri sermaye kaçışını önleyici söylem ve eylemlerle büyümek ve işsizlik sorununa çare üretmek gerekiyor.
 

20 Mart’taki Fitch gözden geçirmesinin ardından Türkiye’nin makro gelişmelerine ilişkin yeni bir değerlendirme yapılmazken, kurumsal yönetim standartları ve kurumların bağımsızlığı maddelerine atıflar gördük.
 

Moody’s, Türkiye’yi en düşük yatırım yapılabilir seviye olan Baa3’te değerliyor ve görünüm negatif. Nisan 2014’te Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunu teyit eden ancak görünümü negatife indiren kuruluş sonraki Ağustos ve Aralık toplantılarında nota ilişkin değerlendirmede bulunmamıştı.
 

Kurumların yapısı ve para politikasında öngörülebilirlik gibi Moody’s tarafından dile getirilen ve her kurumun dönemsel değerlendirmesine göre ve kurumun kendi kriterlerine göre subjektiflik gösterebilen konularda da görünüm ya da notu değiştirmeye sebebiyet verecek büyüklükte bir vurgu öngörmüyoruz.
 

Nisan 2014’te görünümü düşük büyüme, artan siyasi belirsizlik ve dış finansman ihtiyacı gibi maddelere bakarak indirmişti. Yukarıda bahsettiğimiz mantıktan hareketle kurum değerlendirmesinde herhangi bir değişiklik öngörmüyoruz ve bu değerlendirmenin piyasaya etkisinin nötr olmasını bekliyoruz.

 

 
  Paylaş      
 

KAFİAD