TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan'ın
Dünya Gazetesi Röportajı
Finansmana erişmekle uğraşırken büyük fırsatı
kaçırabiliriz
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, Türk iş dünyasının son dönemde en
büyük sorunu olan finansmana erişimde henüz bir rahatlama
olmadığını söyledi. Turan, finansman, enflasyon, nakit akışı,
değişen regülasyonlar derken iş dünyasının enerji kaybettiğini,
global tedarik zincirindeki yerini geliştirme fırsatını kaçırma
riski ile karşı karşıya olduğunu anlattı.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, Türkiyede iş dünyasının enerjisini
kısa vadeli gelişmeleri takibe harcamak durumunda kaldığını, bu
süreçte global temanın kaçırıldığını söyledi. Ne bu global tema?
Pandemi sonrası global tedarik zinciri kırıldı.
Global marka ve yeni tedarik merkezleri arayışında Türkiye ön
plana çıktı. Ancak iş dünyamız finansmana erişim, enflasyon,
nakit akışı, değişen regülasyonlar derken günlük gelişmelere
boğulmaktan bu global temayı kaçırıyor. TÜSİAD Başkanı Orhan
Turan ile Türkiye ekonomisini ve global ticaretin yeniden
şekillendiği bu dönemde şirketlerimizin finansman sorununun
çözümünün ne kadar kritik olduğunu konuştuk.
Seçim sonrası Türkiye ekonomisinin görünümünü nasıl
resmedersiniz?
Ekonomide bir yavaşlama olduğunu görüyoruz. Global koşulların da
etkisiyle ihracatımız yılbaşından bu yana daralıyor. Bu durum
üretime de yansıyor. Kredi piyasasında sıkışıklığın devam ettiği
bir süreçteyiz. Finansmana erişim giderek güçleşti. Enflasyonun
bundan sonra daha hızlanması olası ve ekonomide döviz
ihtiyacımız net. Dolayısıyla yatırım ortamının öngörülebilirliği
açısından halen oldukça zorlu bir dönemdeyiz. Bununla birlikte,
ekonomi yönetiminin hem döviz girişi için hem de ihracatı
desteklemek adına yeni adımlar da attığını görüyoruz.
Olumlu, biraz daha hızlı olmak gerekiyor
Geçen hafta TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan ilk enflasyon görünüm
raporunda bu yılın enflasyon tahminini yüzde 58 olarak revize
etti. Siz nasıl gördünüz yeni MB yönetimini?
Sunum teknikti, tatmin ediciydi, tahminler gerçekçiydi.
Açıklamalara baktığımda kararlı olduklarını da görüyorum.
Enflasyonla mücadelede biraz daha hızlı olmamız gerekiyor.
Burada şu da dikkatimi çekti; bugüne kadar olan süreç bu konunun
iletişimini de çok iyi yapacaklar izlenimini yarattı bende. OVP
ile ilgili bir süre önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz
ile bir araya geldiğimizde de bunu gördüm, toplumun değişik
kesimlerini bir araya getirerek fikirlerini almaları olumlu.
Sıkılaştırma devam edecek gibi görülüyor. Seçici kredi iş
dünyasını nasıl etkiler?
İhracat ve yatırımı pozitif ayrıştıran bir kredi sistemi
öngörülüyor. Bizim ihracatla büyüme stratejimiz var; dünya
ekonomisinden aldığımız payı artırmak zorundayız. Maalesef son
30 yıldır yüzde 0.65 ile 1.2 arasında gidip geliyor bu pay.
İhracatla büyümemiz için yüksek teknolojinin toplam ihracat
içindeki payını artırmalıyız, Türkiye için rekabetçi kur ve ucuz
iş gücü ile ihracatı artırma hikayesi geçen yüzyılın
hikayesiydi. Bu yüzyılın değil
Şimdi marka, katma değer,
teknoloji zamanı. Oysa cari açığımızın 60 milyar dolara
yükselmesi, dış ticaret açığımızın genişlemesi, aslında gitmek
istediğimiz istikametin aksine bir tablo ile karşı karşıya
olduğumuzu gösteriyor.
Hangi adımlar atılmalı ihracatla büyüme hedefinin
gerçekleşmesi için?
Türkiyeye bu yolda ne engel oluyor? Öncelikle enflasyon
problemimizi çözmemiz gerekiyor. Ardından ülke para birimi
sağlıklı bir patikaya oturmalı. Verimlilik artışı sağlamamız ve
yüksek katma değerli üretim süreçlerine geçmemiz lazım. Bu
sürecin temeli de nitelikli insan kaynağı, eğitim reformu,
teknolojiye dayalı büyümeye kadar gidiyor. Üretim sürecimizi bu
çerçevede şekillendirmeliyiz. Pandemi Türkiyeyi ön plana
çıkardı, bunu değerlendirmeliyiz.
Bu fırsat var yani Türkiye ekonomisi için?
Evet. Globaldeki temayı kaçırıyoruz. Niye? İçerde günlük
gelişmelerle uğraştığımız, operasyonel işlere boğulduğumuz için
Bu ülkemiz için de geçerli şirketler için de
Enflasyon, nakit
akışı, finansmana erişim, değişen regülasyonlar ile uğraşmaktan
globaldeki trendleri kaçırıyor iş dünyamız. Bizim sık değişen
regülasyonları anlamaya uğraşmakla enerji kaybetmememiz,
verimliliğe odaklanmamız gerek. Pandemiden sonra kartlar yeniden
dağıtılıyor. Avrupalı firmalar bugün tedarik zincirini
çeşitlendirmek için arayışta. Burada Türkiye ön planda zaten.
Ama biz içeride enerjimizi günlük işlerle harcadığımız için bu
gelişmeyi kaçırıyoruz.
Gümrük Birliği sürecini bu perspektiften mi okumalıyız?
Evet. AB de Türkiyenin öneminin farkında. Gümrük Birliği
güncellemesini çok önemsiyoruz. Almanyanın doğusu ile
Hindistanın batısı arasında Türkiye ile rekabet edebilecek ülke
yok. Yabancı yatırımlara bakıyorum; üretiminin önemli bölümünü
ihraç eden şirketleri gelip alıyor yabancı yatırımcılar. Bir
ilgi artışını görüyoruz. Ancak uzun vadeli yabancı yatırımcı
için öngörülebilirlik, hukukun üstünlüğü çok önemli.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gri listeden çıkma ile
ilgili adımlar atıldığını belirtiyor. Etkisi olur mu?
Gri listeden çıkmak amacıyla adım atılması kuşkusuz çok önemli.
Yabancı yatırımcının doğru politikalar uygulama kararlılığına
ikna olması gerekli. Ancak o zaman uzun vadeli yabancı yatırımcı
çekebiliriz. Öngörülemezlik ve belirsizlik iş dünyası için en
kötü şeydir. Yatırımcı bir projeksiyon görmek ister. Bu kapsamda
yeni ekonomi yönetiminin çalıştığını görüyoruz.
AB Yeşil Mutabakatı risk değil aslında bir fırsat
Şimdi önümüzde riskler de var. AB ile Yeşil Mutabakat kapsamında
bir dönüşüme de ihtiyaç var iş dünyamız açısından. Ama bence o
bir fırsat. Türkiye bu dönüşümle ihracatında önemli bir ivme
yakalayabilir. Bu aslında Avrupa Birliğinin bir büyüme
stratejisi. Karbonsuzlaşma, enerji ve kaynak verimliliği yoluyla
daha rekabetçi bir yapı hedefi var burada. Şirketlerimizi bu
dönüşüme hazırlayamazsak kısa bir süre sonra öncelikle 6
sektörde karbon vergisi ile karşı karşıya kalınacak. Ama
sektörlerin bilinçlenme noktasında hızlandıklarını
söyleyebilirim. TÜSİAD olarak ikiz dönüşüm dediğimiz Yeşil
Dönüşüm ve Dijital Dönüşümün iş dünyasındaki farkındalığını
artırmak için çalışıyoruz. Bu dönüşümleri gerçekleştirebilmek
için insan kaynağı ve finansman gerek. AB 750 milyar Euroluk
pandemi toparlanma planının yüzde 30unu yeşil dönüşüme ayırdı.
Bizim de Türkiye olarak bu finansman desteğini
önceliklendirmemiz gerekiyor.
Peki iş dünyasının en büyük sorunu finansmanken, yeşil
dönüşüme finansman bulabilecek mi size göre?
Evet, iş dünyasının son dönemdeki en önemli sorunu finansmana
erişim. Katıldığım tüm toplantılarda herkesin söylediği ilk
cümle bu. Çünkü şirketlerin önündeki en önemli sorun bu dönemde
nakit akışını yönetmek ve işletme sermayesini fonlamak. Eğer
bunları yapamazsak şirketleri zor duruma sokarız.
Tekerleği döndürmek için bu finansman elzem diyorsunuz
Kesinlikle. Hep söylüyorum; finansman iş dünyasının
damarlarındaki kan gibi. Uzun vadeli yatırım için finansman
kaynakları açılmış değil.
Ne zaman düzelir diye düşünüyorsunuz bu sorun?
Bakan Mehmet Şimşekin iki ay önce göreve başladığındaki
rasyonel politikalara dönüş vurgusu çok önemli. Ekonomi
politikalarında tutarlı bir dizaynın olması, verimlilik
artışının desteklenmesi, sürdürülebilirlik ve hesap
verilebilirlik çok önemli unsurlar. Bu unsurlardan
uzaklaşıldığında reel sektör, finansal kesim ve hane halkında
geleceğe dair bir öngörülebilirlik sağlamak mümkün olmuyor.
Ekonominin sağlıksız bir patikaya oturması süreci fakirleşmeyle
sonuçlanıyor.
Kur ve faiz kıskacından kurtulmak kısa vadede pek olası
görünmüyor. İş dünyası olarak toparlanma için öngörünüz ne?
Toparlanmaya dair bir öngörü oluşturmak için, ekonominin doğru,
rasyonel bir zemine oturması gerekiyor. Kısa vadede nasıl bir
regülasyonla karşılaşacağınızı kestiremediğiniz bir süreçte
sağlıklı bir öngörü oluşturmanız ya da yatırım kararı almanız
çok güç. Bugün geldiğimiz noktada nakit akışını yönetmenin,
işletme sermayesini sürdürmenin son derece zorlaştığı, krediye
erişimin halen çok sınırlı olduğu bir süreçteyiz. Enflasyonu
kontrol etmek istiyorsak da maalesef ekonomiyi soğutmamız şart.
Gereken adımları zamanında atamadığımızda süreç uzuyor, bu da
katlanılması gereken maliyeti artırıyor. Faiz ve kur kıskacı
aslında bir sonuç. Duruma bütünsel bakmak gerekiyor. Önümüzde
yerel seçimler olsa da hızlı ve birbirini tamamlayıcı adımların
kararlılıkla atılması çok önemli.
Kısa vadede sizi en çok tedirgin eden riskler neler?
En önemli risk, global temayı kaçırmak. İhracat performansımızın
yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre düştüğünü
rakamlardan görüyoruz. Dünya ekonomisinden aldığımız pay da
düşüyor. İçerideki enflasyon başta olmak üzere sorunlarımızı
hızla aşıp, global ekonomiden aldığımız payı nasıl artırırız
konusuna odaklanmalıyız.
Gelir vergisi dilimleri yeniden düzenlenmeli
Türkiyede orta sınıfın yok olduğu, çalışanların büyük bölümünün
asgari ücret düzeyinde eşitlendiği saptaması yapılıyor.
Çalışanların büyümeden aldığı payın azalmasının etkilerini nasıl
yorumluyorsunuz?
Orta sınıfın ekonomiden aldığı pay son yıllarda düşüyor. Gelir
dağılımı da 10 yıl öncesine kıyasla daha bozulmuş durumda.
Dediğiniz gibi çalışanların ekonomiden aldığı pay azalırken,
işletmelerin aldığı pay artıyor. Bu da bir tur daha refah
tarafında eşitsizliğin artışı ile sonuçlanıyor. Burada yeri
gelmişken şuna da değineyim; enflasyondan dolayı gelir vergisi
dilimlerinde de yeniden bir düzenlemeye ihtiyaç var. Gelir
dağılımının daha da bozulduğu süreçlerde ekonominin toplamında
fayda sağlanamaz. Verimlilik artışı, kalkınma gibi uzun vadeli
konulardan da uzaklaşırız.
KKMye bir yama olarak bakılmalı
Kur korumalı mevduatı yarattığı yük nedeniyle çok eleştiren de
var, dolardan tasarrufları TLye çekmeyi başarması ile öven de.
Sizin bakışınız nedir?
Eylül 2021de hızlı faiz indirimlerine geçtikten sonra TLde
muazzam bir değer kaybı ve dövize talep gördük. Bunun karşısında
finansal mühendislikle Kur Korumalı Mevduat ürünü oluşturuldu. O
dönem daha kısıtlayıcı politikalar uygulanmasındansa bu tarz bir
ürünün yaratılması elbette finansal piyasalara zaman kazandırdı.
En başta yapılan hatayı düzeltmek yerine sürece devam etmek
amacıyla yapılan bir yama gibi bakmalıyız KKMye. Zaten şu anda
da son regülasyonlarla KKMden çıkış kademeli olarak
özendiriliyor.
Yeni nesillere net milli serveti artırarak bırakmalıyız
"Ekonomik gelişme, enerji güvenliği, madencilik gibi alanlarda
ne adım atıyorsak, bu net toplamda çevre ve toplumun yararına
olmalı. Gelecek nesillere net milli servetimizi artırarak
bırakmalıyız. Çevre, enerji ve ekonomi politikaları birbiriyle
tutarlı, iklim perspektifinde uluslararası düzenlemelerle uyumlu
olmalı. 2053 Net Sıfır hedefiyle su kaynakları ve ormanların
korunması önemli. Şirketlerin 2053 ve 2030 için iklim
hedeflerini bilimsel veriye dayalı oluşturmasını değerli
buluyorum."
Beklentilerle yetkinlikler arasındaki mesafe açılıyor
İşletmelerin beklentileri ile insanların yetkinliği arasındaki
aralık açılıyor. Şirketler aradığı insanı, insanlar da iş
bulamıyor. Daha analitik düşünen, veriyi anlamlaştırıp katma
değere dönüştürecek insan kaynağına ihtiyaç var. Bu da gelip
nitelikli eğitime dayanıyor.
Sanayide enerji verimliliği endeksi geliştirecek
Sanayicilerin enerjiyi verimli kullanması şart. TÜSİAD olarak
önemli bir çalışma başlattık. Biz bir ürünü 10 birim enerji ile
üretirken rakip ülke 5 birim ile üretiyorsa, bizim maliyetimiz
yüksek olur. Şimdi bir endeks yapıyoruz. Her iş için bir
kıyaslama ortaya koyacağız. Cari açığı azaltmak için Türkiyenin
enerji verimliliği seferberliği ilan etmesi gerek.
KAFIAD YAYIN TARIHI : 07-08-2023
|