Merkez Bankası: Fiyat istikrarı odaklı sıkı para politikası
makrofinansal istikrara yönelik riskleri sınırlayabilecektir
Merkez Bankasından, "Önümüzdeki dönemde, fiyat istikrarı
odaklı sıkı para politikası duruşu ve ilgili paydaşlarla
koordinasyon içerisinde uygulamaya konulacak diğer politikaların
makrofinansal istikrara yönelik riskleri sınırlayabileceği"
bildirildi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Kasım 2020 dönemine
ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde
yayımlandı.
Raporda, yılın ilk çeyreğinde küresel çapta yayılan salgının,
belirsizlikleri artırdığı ve küresel iktisadi faaliyetin dünya
genelinde önemli ölçüde daralmasına yol açtığı ifade edildi.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke (GOÜ) merkez bankaları ve mali
otoriteleri tarafından uygulamaya konulan hızlı ve etkili
önlemlerin küresel finansal istikrarın sürdürülmesine katkı
yaptığı bildirilen raporda, mevcut rapor döneminde merkez
bankalarının genişleyici para politikası duruşlarını büyük
ölçüde korumayı tercih ettikleri kaydedildi.
Raporda, küresel finansal kriz sonrası devreye alınan
reformların da bu süreçte finansal sistemin dayanaklılığını
desteklediği vurgulandı. Mayıs ve haziran aylarında sosyal
izolasyon tedbirlerinin dünya çapında kademeli şekilde
gevşetilmesi ve salgın boyunca uygulanan destekleyici
politikaların etkisiyle ekonomilerin toparlanmaya başladığı
anımsatılan raporda, şu değerlendirmeler yapıldı:
"Salgının önümüzdeki dönemdeki seyrine dair belirsizlikler,
özellikle para politikalarının azalan manevra alanı, zayıf
büyüme görünümü ve yüksek borçluluk, küresel finansal sistem
için kırılganlık riski teşkil etmektedir. Salgının olumsuz
yansımaları ile mücadelede, bir yandan mevcut reform
kazanımlarının korunmasının, diğer yandan ulusal ve uluslararası
otoritelerin iş birliğini güçlendirerek reform çalışmalarının
kararlı biçimde sürdürülmesinin önemi artmıştır. Ülkemizde
salgının iktisadi faaliyet üzerindeki olumsuz etkilerini
azaltmayı amaçlayan, iç talebi ve istihdamı destekleyici
tedbirlerin katkısıyla iktisadi faaliyet yılın üçüncü çeyreğinde
güçlü bir toparlanma göstermiştir.
Mevcut rapor döneminde salgının seyrinin hafiflemesiyle birlikte
bu döneme özgü geçici uygulamalar tedrici olarak kaldırılmaya
başlamıştır. Ekonomideki toparlanma geniş bir sektörel yayılımla
devam ederken, küresel ölçekte seyahat kısıtlamalarının kısmen
devam etmesi ve salgın kaynaklı kısıtlı hareketlilik, turizm
faaliyetleri başta olmak üzere hizmet sektöründeki toparlanmayı
sınırlamaktadır. İhracattaki belirgin toparlanmaya rağmen,
ithalat talebinde hızlı kredi genişlemesi ve dolarizasyon
eğilimiyle güçlenen altın talebi kaynaklı artış ve turizm
gelirlerindeki zayıf seyir cari işlemler açığını artırmıştır.
Kredi büyümesinde ve parasal büyüklüklerde kademeli sıkılaşma
adımlarıyla başlayan dengelenmenin önümüzdeki dönemde cari
işlemler açığını sınırlayacağı değerlendirilmektedir."
Operasyonel çerçevesinde değişikliği
Raporda, küresel ekonomi politikalarının etkilerine yönelik
belirsizliklerin azalmakla birlikte finansal piyasalarda
oynaklığın uzun dönem ortalamalarının üzerindeki seyrini
sürdürdüğü belirtildi.
Önümüzdeki dönemde gelişmiş ülkelerce uygulanan genişleyici para
politikaları sonucunda iyileşen küresel risk iştahı ve likidite
koşullarının, GOÜ risk primleri ve bu ülkelere yönelik portföy
akımları açısından olumlu olabileceği değerlendirilen raporda,
bu süreçte, Türkiyenin risk primi ve döviz kuru oynaklığında
ise ülkeye özgü faktörlerin de etkisiyle artış görüldüğü
anımsatıldı.
Raporda, fiyat istikrarına odaklı sıkı para politikası ile
koordineli olarak diğer ekonomi politikalarında atılmakta olan
adımlarla parasal büyüklükler ve kredi büyümesinde sağlanacak
yavaşlamanın, makrofinansal istikrarı destekleyerek risk
primlerinde düşüşe neden olabileceği vurgulandı.
2020 yılı ikinci çeyreğinde uygulamaya alınan tedbirler ve kredi
teşvikleri sayesinde, gelir kaybına uğrayan bireylerin likidite
ihtiyacı ve faaliyetleri yavaşlayan firmaların işletme sermayesi
ihtiyacının desteklendiği kaydedilen raporda, söz konusu
uygulamalar sonucunda kur etkisinden arındırılmış (KEA) yıllık
toplam kredi büyümesinin ivmelenerek mayıs ayındaki yüzde 17
seviyesinden ağustos ayında yüzde 25'e yükseldiği bildirildi.
Raporda, iktisadi faaliyette güçlü kredi ivmesiyle sağlanan
hızlı toparlanmanın enflasyona ve dış dengeye yansımaları
gözetilerek ağustos ayı başından itibaren para politikasında
aşamalı sıkılaşma adımları atılmaya başlandığı hatırlatıldı.
TCMB'nin fiyat istikrarı amacı doğrultusunda temel politika
aracı olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranını eylül ve kasım
aylarında önemli ölçüde yükselterek parasal sıkılaştırma
gerçekleştirdiği ifade edilen raporda, bankanın, kasım ayında
şeffaflığı, öngörülebilirliği ve para politikasının etkinliğini
artırmak amacıyla likidite yönetimi operasyonel çerçevesinde
değişikliğe giderek kısa vadeli fonlamanın tamamının politika
faizinden yapılmasına karar verdiği aktarıldı.
YP borçluluğundaki düşüş reel sektörün kur oynaklıklarına
karşı kırılganlığını azalttı"
Finansal İstikrar Raporu'nda, para politikasındaki belirgin
sıkılaşmanın yanı sıra, aktif rasyosu ve tüketici kredi
vadelerinin yeniden düzenlemesi dahil olmak üzere kredi
piyasasını dengeleyecek politika adımları atıldığı anımsatıldı.
Söz konusu aksiyonların krediler üzerindeki etkilerinin hızlı
bir şekilde görüldüğü, haziran ayında yüzde 50yi aşan 13
haftalık KEA ticari kredi büyümesinin yıllıklandırılmış
değerinin, eylül ayı itibarıyla yüzde 10'a gerilediği belirtilen
raporda, para politikasındaki sıkılaşmaya BDDK düzenlemelerinin
koordineli bir şekilde eşlik etmesinin, kredi ivmesinin
yavaşlaması ve aktarım kanalının etkin işleyişi açısından olumlu
olarak değerlendirildiği bildirildi.
Raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Reel sektör firmalarının yurt içi ve yurt dışından kullandığı
krediler ile tahvil ihraçlarını içeren finansal borçlarının
GSYİHye oranı (finansal borçluluk oranı), 2020 yılı ocak
ayındaki yüzde 56 seviyesinden ağustos ayı itibarıyla 13 puanlık
artışla yüzde 69a yükseldi. Bu dönemde, reel sektör
borçluluğundaki artışta, salgının etkilerini azaltmak amacıyla
kullandırılan teşvikli kredilerdeki yükseliş belirleyicidir.
Reel sektörün 2018 yılından beri süregelen YP borç azaltımı
devam etti, 2019 yılı ağustos ayında 307 milyar dolar olan
ithalat borçları dâhil döviz cinsi yükümlülükleri 2020 yılı
ağustos ayı itibarıyla 295 milyar dolara geriledi.
YP borçluluğundaki düşüş döviz kurları üzerinde baskı yaratmış
olsa da reel sektörün kur oynaklıklarına karşı kırılganlığını
azalttı. Öte yandan, YP finansal borçluluk oranı YP kredilerde
devam eden azalışa rağmen döviz kurundaki artışa bağlı olarak
bir önceki yılın aynı ayına göre sınırlı yükselişle 2,1 puan
artarak 2020 yılı ağustos ayında yüzde 39a yükseldi. Bununla
birlikte reel sektör toplam finansal borçluluk oranının halen
dünya ortalamasının gerisinde olduğu görülmektedir. Finansal
koşullarda ağustos ayından itibaren görülen sıkılaşmanın
önümüzdeki dönemde reel sektör borçluluk oranlarını sınırlaması
beklenmektedir."
"TGA artışının makul düzeylerde kalması beklenmektedir"
Raporda, salgın döneminde uygulanan kredi kampanyalarının
etkisiyle hane halkı finansal yükümlülük büyümesinin, hane halkı
finansal varlık büyümesinden sınırlı bir şekilde daha yüksek
gerçekleştiği belirtildi.
Son yıllarda gerileme eğiliminde olan hane halkı finansal
kaldıraç oranının salgın döneminde yüzde 36 seviyesinde
yataylaştığı bildirilen raporda, diğer taraftan, Türkiyede
yüzde 15 civarında olan hane halkı borcunun GSYİHye oranının,
GOÜ ortalamasının oldukça altında seyretmeye devam ettiği
vurgulandı.
Raporda, bu dönemde yoğun olarak gerçekleştirilen yapılandırma
ve taksit öteleme uygulamalarının bireylerin borç servis
kapasitelerine ve firmaların nakit akışı döngülerine katkıda
bulunarak bankacılık sektörünün aktif kalitesi görünümünü
desteklediği kaydedildi ve kredilerin yakın izleme ve tahsili
gecikmiş alacaklar (TGA) olarak sınıflandırılmasına yönelik geri
ödemede gecikme sürelerini uzatan BDDK düzenlemesinin, takip
hesaplarına geçişin yanı sıra salgının aktif kalitesi ve kredi
riski görünümünde ilave bozulmalara yol açma kapasitesini
sınırladığı, böylelikle TGA bakiyesinin mevcut rapor döneminde
yataya yakın seyrettiği ifade edildi.
Kredilerde yaşanan güçlü artış ve iktisadi faaliyetteki hızlı
toparlanma ile canlı kredi hacminin arttığı belirtilen raporda,
TGA oranının eylül ayı itibarıyla yüzde 4,1 seviyesine
gerilediği bildirildi ve aktif kalitesi göstergelerindeki
iyileşmenin, kredi artışının ölçek ve tür bazında genele yaygın
olarak gerçekleşmesiyle tüm kredi kırılımlarında gözlendiği not
edildi.
Gelecek dönemde salgın kaynaklı belirsizliklerin ne yönde
şekilleneceğinin yanı sıra fonlama imkanı ile finansal
koşulların kredi büyümesi ve iktisadi faaliyet üzerindeki
etkisinin, sektörün kredi riski görünümü açısından belirleyici
olacağı değerlendirilen raporda, şunlara vurgu yapıldı:
"Kredilerin yakın izleme ve TGA olarak sınıflandırılmasına
yönelik düzenlemenin gelişimi, yapılandırılan veya ötelenen
kredilerde geri ödeme vadelerinin yaklaşması ile kredi
büyümesindeki yavaşlamaya bağlı olarak önümüzdeki dönemde TGA
oranında artış gözlenebileceği öngörülmektedir. Bununla
birlikte, ekonomideki toparlanmanın katkısıyla TGA artışının
makul düzeylerde kalması beklenmektedir. Kredilerde gözlenen
hızlı artış mevduat büyümesiyle desteklenmiş ve sektörün
kredi-mevduat oranı (K/M) yatay seyrini koruyarak 2020 yılı ekim
ayı itibarıyla yüzde 99 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Kredi büyümesinin TL tarafta belirginleşmesi TL K/M oranındaki
yukarı yönlü harekette etkili olmuştur. Zayıf seyreden YP kredi
talebi ile YP mevduat tercihinin güçlenmesi, YP K/M oranında bir
miktar gerilemeye yol açmıştır. 2020 yılı ekim ayı itibarıyla TL
ve YP K/M oranları sırasıyla yüzde 149 ve yüzde 57 seviyesinde
gerçekleşmiştir. Bankacılık sektörü dış borç çevirme oranı,
ödeme takviminin yoğunlaştığı nisan ve mayıs aylarının ardından
mevcut rapor döneminde de yüksek seyrini koruyarak 2020 yılı
eylül ayı itibarıyla yüzde 103 olarak gerçekleşmiştir. Son
dönemde sendikasyon kredilerine ek olarak uluslararası kalkınma
ve yatırım bankalarından elde edilen uzun vadeli fonlama
kaynakları sektörün fonlama koşullarını desteklemiştir."
Makrofinansal Görünüm Endeksi üçüncü çeyrekte arttı
Mevcut rapor döneminde bankacılık sektörü karlılık
göstergelerinin kısmen yatay seyrettiği belirtilen raporda,
salgının finansal piyasalar üzerindeki etkileri sonucu
karlılıkta kısa süreli dalgalanmalar gözlendiği hatırlatıldı.
Raporda, son dönemde faiz oranlarında gerçekleşen artışın vade
yapısına bağlı olarak ortalama mevduat fiyatlamasına daha hızlı
yansımasının, yavaşlayan kredi büyümesi ortamında karlılık
üzerinde düşürücü etkisi olabileceği değerlendirildi.
Bankalarca temkinli bir yaklaşımla ayrılmış olan karşılıkların
karlılık üzerinde TGA artışı kaynaklı baskıyı sınırlayabileceği,
bankacılık sistemi aracılık maliyetlerinin azaltılmasına yönelik
düzenlemelerin ise bankacılık sistemi karlılığını
destekleyebileceği vurgulanan raporda, "Sektörün sermaye yapısı
güçlü bir görünüm sergilemektedir. 2020 yılı mart-mayıs
döneminde sermaye yeterlilik rasyosunda (SYR) belirgin artış
gözlendi. Bu gelişmede, SYR hesaplamasına ilişkin düzenlemeler
ve kamu bankalarına sağlanan sermaye desteği etkili oldu. Kredi
piyasasındaki ivmelenmeyle sektör SYRsinde bir miktar düşüş
gözlenmekle birlikte, son dönemde kredilerde görülen yavaşlama
sonucunda SYR yataylaştı." ifadeleri yer aldı.
Finansal İstikrar Raporu'nun alt bölümlerinde yer alan temel
göstergeler kullanılarak hesaplanan Makrofinansal Görünüm
Endeksi'nin, 2020 yılı ilk iki çeyreğinde gerilediği
belirtilirken endeksin yılın üçüncü çeyreğinde sınırlı miktarda
yükselmekle birlikte halen uzun dönem ortalamasının altında
seyrettiği anımsatıldı.
Raporda, destekleyici politika adımları ve teşviklerin
etkisiyle, makrofinansal görünümdeki bozulmanın sınırlandığı ve
gecikmeli etkilerle birlikte endeksin üçüncü çeyrekte artış
kaydettiği bildirildi.
Bu dönemde küresel finansal koşulların yılın ilk yarısına
kıyasla daha destekleyici bir konumda olduğuna işaret edilen
raporda, "Yurt içi makroekonomik ortam iktisadi faaliyette
kaydedilen toparlanmayla bir miktar iyileşse de bunun enflasyon
ve cari denge görünümüne yansımaları nedeniyle makrofinansal
riskler önemini korumuştur. Önümüzdeki dönemde, fiyat istikrarı
odaklı sıkı para politikası duruşu ve ilgili paydaşlarla
koordinasyon içerisinde uygulamaya konulacak diğer politikalar
makrofinansal istikrara yönelik riskleri sınırlayabilecektir."
değerlendirmesi yapıldı.
KAFIAD YAYIN TARIHI : 02-12-2020
KAYNAK : www.aa.com.tr |