| 
				  
				  
				  
				  
				
				
				
				Erol TAYMAZ /
 
				
				
				
				Covid-19 tedbirlerinin Türkiye ekonomisine etkisi ve çözüm 
				önerileri 
				  
				  
				
				
				Türkiye için bir ex ante politika etki analizi 
				  
				  
				  
				
				 
				  
				Bilim Akademisi üyesi ve ODTÜ İktisat Bölümü 
				öğretim üyesi Erol Taymazın Sarkaçta yayınlanmış analizinde 
				COVID19 salgınını kontrol almak amacıyla alınan önlemlerin 
				Türkiye ekonomisine etkisi tahmin ediliyor ve alınacak 
				tedbirlerin etkisi ortaya koyuluyor.
 Video prodüksiyon: Emre Büyüksındır, Seslendirme: Kadir Özer
 
 Sarkac.com adreste yayınlanmış yazının tamamı
 
 Covid-19un hızla yayılması karşısında hemen her ülkede sosyal 
				mesafelendirmeye yönelik olarak insanların bir arada bulunduğu 
				mekanlar kapatıldı ve ulaşıma önemli kısıtlar getirildi. Bu 
				tedbirler salgının yayılma hızını kısmen düşürebildi, Çin ve 
				Güney Kore gibi bazı ülkelerde kontrol altına alınmasını 
				sağladı.
 
 Covid-19 tedbirleri sonucu pek çok ekonomik faaliyetin aniden 
				daralması ve tedarik zincirlerinin kopması sonucu küresel 
				düzeyde bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Küresel ekonomik 
				kriz nedeniyle bazı ülkeler ekonomi politikalarını hızla 
				değiştirmeye başladılar. Özellikle krizden en çok etkilenen 
				sektörlere ve toplum kesimlerine yönelik destek programları 
				açıklamaya başladılar.
 
 Bu çalışmada Covid-19 salgınının Türkiye ekonomisine etkilerini 
				ve bu olumsuz etkileri azaltmaya yönelik politika seçeneklerinin 
				ne kadar başarılı olabileceğini inceliyoruz.[1] Burada 
				özetlediğimiz ex ante etki analizi, ekonomi politikalarının 
				hangi değişkenlere ne düzeyde etkide bulunacağını ve 
				politikaların maliyetini tahmin etmemize olanak sağlıyor.
 Özet
 
 Covid-19 salgınının ve ekonomi politikalarının etkilerinin 
				incelenmesi kapsamında sektörleri iki gruba ayırabiliriz: Covid-19 
				tedbirleri kapsamında faaliyeti kısıtlanan sektörler ve diğer 
				sektörler. Kısıtlanan sektörler idari tedbirler nedeniyle 
				faaliyeti durdurulan veya büyük ölçüde azalan hava yolu 
				taşımacılığı, konaklama, lokanta, seyahat, perakende ticaret 
				gibi sektörleri kapsıyor.
 
 Sektör düzeyinde en yeni veriler 2017 yılı için mevcut. Bu 
				verilere göre, 2017 yılında kısıtlanan sektörlerde 7,3 milyon 
				kişi çalışıyordu ve bu sektörlerde 204 milyar dolarlık katma 
				değer yaratıldı. Bu katma değeri işçiler (ücret geliri 60 
				milyar), işyerleri (firma ve serbest meslek sahipleri geliri 98 
				milyar) ve devlet (KDV ve özel tüketim vergisi, 60 milyar) 
				arasında paylaşıldı. (İşçiler ve işyerleri daha sonra 
				gelirlerinin bir kısmını devlete gelir vergisi olarak ödedi.) 
				Diğer sektörlerde çalışan 20,9 milyon kişi 647 milyar dolarlık 
				katma değer üretti.
 
 Bu iki grup sektör üretim ve tüketim düzeyinde etkileşim 
				içerisinde. Üretim düzeyinde girdi-çıktı ilişkisi var: örneğin 
				hava yolu taşımacılığı için petrol girdisi kullanılıyor, bu 
				nedenle kısıtlanan sektörde üretimin düşmesi girdi üreten diğer 
				sektörlerde de üretimin düşmesine yol açabilir. Tüketim 
				düzeyinde, kısıtlanan sektörlerdeki işçiler, kendi ürünleri yanı 
				sıra diğer sektörlerin de ürünlerini tüketiyorlar, bu nedenle 
				kısıtlanan sektörlerde çalışanların gelirindeki azalma, diğer 
				sektörlerin ürünlerine olan talebi düşürüyor. Bu ilişkileri 
				aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
 
				  
				  
				 
				  
				  
				  
				  
				Covid-19 tedbirleri sonucu kısıtlanan sektörlerin üretimi büyük 
				ölçüde kesiliyor. Bu çalışmanın 3. senaryosundaki varsayımlara 
				göre Covid-19 tedbirleri 2017 yılında uygulansaydı, kısıtlanan 
				sektörlerin üretimi (ve dolayısıyla bu sektörlerin ürettiği 
				gelir) %46 azalacaktı ve istihdam aynı oranda azalsa 3,4 milyon 
				kişi işsiz kalacaktı. Aşağıdaki şekilde bu daralmanın etkisini 
				gösteriyor. Şekilde kişi yaklaşık 0,5 milyon kişiyi gösteriyor; 
				maviler çalışan, sarılar işsiz kalanlar. 
				  
				  
				  
				 
				  
				  
				  
				  
				Kısıtlanan sektörlerde üretimin düşmesi diğer sektörlerden olan 
				talebi azalttığı için, diğer sektörlerin de üretimi düşüyor. 
				Gelirlerin düşmesi ve çalışan sayısının azalması talebi 
				daraltıyor ve sonuçta diğer sektörlerde de üretim ve gelir 
				kayıpları yaşanıyor. Bu etkileşimi girdi-çıktı (IO) tablosu 
				aracılığı ile tahmin edebiliyoruz. Tahminlerimize göre 
				diğer sektörlerin üretimindeki daralma %16 oluyor (2017 
				verilerine göre, yıllık bazda, 107 milyar dolar) ve 3,3 
				milyon kişi daha işinden oluyor ve işsizlik oranı %28e çıkıyor. 
				  
				  
				 
				  
				  
				  
				  
				  
				Bu etkileri azaltmak için ne yapılabilir?
 Bazı ekonomik faaliyetlerin kısıtlanması bir idari 
				karar sonucu oldu. Bu idari karardan etkilenen ve işsiz kalan 
				kişilere, serbest meslek sahiplerine ve küçük aile işletmelerine 
				varlıklarını yönelik koşulsuz ve net ücretlerine/tüketim 
				harcamalarına yakın bir ücret/gelir desteği sağlanabilir. Bu 
				politika ile hem Covid-19 tedbirlerinden doğrudan ve çok ciddi 
				şekilde etkilenen kesimler desteklenmiş olacak, hem bu 
				kesimlerin tüketimi devam edeceği için diğer sektörlerdeki 
				kayıplar azaltılacak, hem de iş sürekliliği sağlandığı için 
				krizden çıkış süreci hızlandırılacak.
 
 Ücret/gelir desteğinin etkisi aşağıdaki şekilde özetleniyor. 
				Destek sonucu diğer sektörlerin üretimi, destek olmaması 
				durumuna göre, %14 (76 milyar dolar) artıyor, artan istihdam 
				sonucu işsizlik oranı %28den %22,5e düşüyor.
 
				  
				  
				  
				 
				  
				  
				  
				Sonuç olarak, ücret/gelir desteği Covid-19 tedbirlerinin 
				olumsuz ekonomik etkisinin yaklaşık yarısını telafi edebiliyor.
 Ücret/gelir desteklerinin büyüklüğü ne kadar?
 
 Tahminlere göre bu desteğin büyüklüğü yaklaşık 54 milyar dolar. 
				Fakat artan üretim ve gelir sonucu devletin vergi gelirleri de 
				artıyor ve desteğin devlete net maliyeti 34 milyar dolar oluyor 
				(GSYİHnın sadece %4ü).
 
 Covid-19 tedbirleri sonucu özellikle kısıtlanan sektörlerde 
				üretim ve istihdam kaybı çok ani olduğu için, ekonomik ve sosyal 
				kayıpların azaltılması için desteğin de herhangi bir koşul 
				aranmadan işini ve işyerini kaybeden herkese çok hızlı bir 
				şekilde verilmesi gerekli.
 
 Burada özetlenen sonuçların hangi varsayımlar altında ve nasıl 
				bir yöntem ile tahmin edildiğine ilişkin detaylı bilgiyi 
				aşağıdaki bölümlerde sunuyoruz.
 
 ___________________________________________
 Model
 
 Kullandığımız modelin merkezinde sektörler arası ilişkileri 
				gösteren girdi-çıktı (IO) tablosu bulunuyor. IO tablosu, 
				sektörler arası mal ve hizmet akışlarının yanı sıra her sektörün 
				ürettiği katma değerin bileşenleri (ücretler ve işletme artığı) 
				ile üretilen ürünlerin nasıl kullanıldığını (özel tüketim, 
				devlet tüketimi, yatırım ve ihracat) gösteriyor.
 
 Türkiye için en yeni IO tablosundan (2012 tablosu) gerekli 
				katsayıları hesapladık. Sektörel düzeyde en yeni veriler 2017a 
				ait olduğu için, 2017 milli gelir, üretim, istihdam, ücret, kamu 
				finansmanı ve bilanço verilerini derledik ve IO tablosu 
				sektörleri ve değişkenleri ile uyumlu hale getirdik.
 
 Modelde Covid-19 tedbirlerinin ve politikaların etkisini dört 
				aşamada tahmin ediyoruz.
 
 İlk aşamada tedbirlerin veya politikaların hangi sektörlerin 
				talebini ne kadar etkilediğini varsayıyoruz (özel tüketim 
				talebi, yatırım talebi, vb.). Model içinde hesaplanmayan bu 
				etkiler dışsal etkiler olarak tanımlanıyor.
 
 
				İkinci aşamada, IO tablosu katsayılarını kullanarak talepte 
				varsayılan düşüş sonucu tüm sektörlerin üretiminin ne kadar 
				azalacağını hesaplıyoruz. Örneğin lokantaların faaliyetlerini 
				durdurması sonucu bu sektöre girdi sağlayan ham madde 
				üreticileri, lojistik gibi sektörlerin de üretiminde daralma 
				yaşanacak. Tüm sektörlerin üretim düzeyindeki azalmayı 
				hesapladıktan sonra bunun katma değer, ücret, vergi gelirleri 
				gibi diğer değişkenlere etkilerini hesaplıyoruz.
 
				Üçüncü aşamada, her sektörün üretimindeki düşüşe bağlı olarak o 
				sektörde çalışanların ücretleri ile iş yeri sahiplerinin 
				gelirlerindeki azalmayı hesaplıyoruz. Gelirdeki azalma sonucu 
				özel tüketim talebi de azalacak, bunun sonucu olarak tüketim 
				malı üreten tüm sektörler ile bunlara girdi sağlayan sektörlerin 
				üretiminde de düşüş olacaktır. Bu aşamada üretimdeki düşüşün yol 
				açtığı gelir kaybının üretimde tekrar ne kadar düşüşe yol 
				açtığını hesaplıyoruz.
 
				Tüm sektörlerdeki toplam üretim düşüşünü hesapladıktan sonra, 
				ücret ve ücret dışı gelir ve tüketim verilerinden vergi 
				gelirlerini ve firma bilançolarındaki değişimi hesaplıyoruz.
 Çalışmada 2017 verilerini kullandığımız için elde ettiğimiz 
				sonuçlar, 2017de Covid-19 salgını olsaydı ne olacağını 
				gösteriyor. 2017den günümüze geçen sürede ekonomik yapı çok 
				fazla değişmediği için bu sonuçların (oransal olarak) günümüzde 
				de yaklaşık olarak geçerli olacağı söylenebilir. Parasal 
				büyüklükleri karşılaştırmak için GSYİHnın 2017de 851, 2019da 
				ise 754 milyar dolar olduğunu hatırlatalım. (Dolar bazında 2019 
				GSYİHsı 2017den daha düşük.) Son olarak, analiz sonuçları 
				temel bazı varsayımlara dayandığı, her varsayımın etkisini de 
				ayrıca hesapladık. Böylece okuyucu farklı kendi varsayımları 
				sonuçların ne olabileceğini de yaklaşık olarak kestirebilir.
 Covid-19 tedbirleri sonucu olası kayıplar
 
 Covid-19 tedbirlerinin ekonomi üzerindeki etkilerini iki gruba 
				ayırabiliriz:
 
 Ekonomik faaliyetlere getirilen kısıtlamaların etkileri
 Beklentiler ve davranışlardaki değişmelerin etkileri
 
 Ekonomik faaliyetlere getirilen kısıtlamaların etkilerini 
				hesaplamak oldukça kolay. Örneğin lokantaların kapanması veya 
				uçak seferlerinin durdurulması sonucu bu sektörlerin talebi ve 
				üretimindeki düşüş ve bu düşüşlerin diğer sektörler üzerindeki 
				etkisi IO tablosu aracılığı ile hesaplanabiliyor.
 
 Ekonomik faaliyetlerdeki ani daralma ve salgının ne zaman 
				biteceğinin bilinmemesi ekonomideki belirsizlikleri artırıyor ve 
				ekonomik birimlerin beklentilerini değiştiriyor. Bu 
				belirsizlikler sonucu ekonomik birimler tedbirli olmak için 
				yatırım ve tüketim harcamalarında kısıtlamaya gidebiliyor.
 
 Covid-19 kısıtlamalarının olası etkilerini senaryo yaklaşımı ile 
				tahmin ediyoruz. Bu çalışmada üç senaryo tanımladık (parantez 
				içindeki kodlar IO tablosu kodlarıdır):
 
 Senaryo 1. Bu senaryoda alınan tedbirler sonucu hava yolu 
				taşımacılığı (H51), konaklama ve yiyecek (I), seyahat acentaları, 
				tur operatörleri (N79), gösteri sanatları, kütüphane, müze 
				(R90-R92), spor, eğlence ve dinlence (R93) sektörlerinde özel 
				tüketim talebi ve ihracatın % 80 azaldığını varsayıyoruz.[2] 
				Hepsi hizmet sunan bu sektörlerdeki faaliyetler Covid-19 
				tedbirleri ile belirsiz bir süre büyük ölçüde veya tamamen 
				durduruldu. Bu sektörlere ek olarak, alışverişin kısıtlanması 
				sonucu tekstil ve giyim (C13_C15), petrol ürünleri (C19), 
				bilgisayar ve elektronik ürünler (C26), otomobil  motorlu kara 
				taşıtları (C29), mobilya ve mamul eşyalar (C31_C32), otomobil 
				ticareti ve onarımı (G45), perakende ticaret (G47) ve kara 
				taşımacılığı (H49) sektörlerinde özel tüketim ve ihracat 
				talebinin % 30 azaldığını varsayıyoruz. Bu sektörlerdeki talep 
				düşüşüne karşı, temel eczacılık ürünleri ve telekom 
				hizmetlerinde özel tüketim ve ihracat talebinin % 20 arttığını 
				varsaydık. Ayrıca konaklama ve lokanta talebinin düşmesi sonucu 
				hane halklarının toplam gıda tüketimini değiştirmeyecek şekilde 
				balık (A03) ve gıda-içecek (C10_C12) talebinin % 13 artırdık. Bu 
				senaryoda diğer ürünlere olan özel tüketim ve ihracat talebi 
				değişmiyor. Ayrıca tüm sektörler için devlet tüketimi ve yatırım 
				talebinin değişmediğini varsayıyoruz.
 
				Senaryo 2. Birinci senaryodaki varsayımlara ek olarak, 
				beklentilerdeki değişme sonucu tüm yatırım talebinin % 20 ve tüm 
				sektörlerin özel tüketim ve ihracat talebinin % 5 azalacağı 
				varsayıldı.
 
 
				Senaryo 3. Birinci senaryodaki varsayımlara ek olarak, 
				beklentilerdeki değişme sonucu tüm yatırım talebinin % 10 ve tüm 
				sektörlerin özel tüketim ve ihracat talebinin % 2.5 azalacağı 
				varsayıldı. Bu senaryo 1. ve 2. senaryonun arasında bir ekonomik 
				daralmaya karşılık gelmektedir.
 Senaryolarda özellikle ihracata ilişkin varsayımın oldukça 
				iyimser olduğunu vurgulayalım. İhracattaki düşüş, diğer talep 
				kanallarına göre oldukça küçük düzeyde tutuldu. Bunun bir nedeni 
				AB ülkelerindeki gelir desteği sonucu ihracat talebindeki 
				düşüşün sınırlı olacağına ilişkin örtük varsayım.
 
 Senaryolardaki varsayımların sonuçlara katkısını ayrı ayrı 
				görmek amacıyla öncelikle her varsayımın etkisini birbirinden 
				bağımsız olarak hesapladık. Şekil 1 ve Şekil 2de bu varsayımlar 
				sonucu GSYİH ve toplam istihdamdaki değişim görülüyor. 
				Varsayımlar birlikte geçerli olduğunda toplam etki, iki etkinin 
				toplamına eşit olacaktır.[3] Şekillerdeki turuncu çizgiler 
				birinci ve üçüncü senaryoların toplam etkisini göstermektedir.
 
				  
				  
				 
				  
				  
				  
				 
				  
				  
				  
				  
				Şekillerde görüldüğü gibi konaklama ve yiyecek özel tüketim ve 
				ihracat talebinde % 80 kesinti sonucu GSYİH % 5,89, istihdam ise 
				% 7,81 azalıyor. İstihdamdaki daralmanın GSYİHdan daha yüksek 
				olmasının nedeni konaklama ve yiyecek sektörünün emek yoğun bir 
				sektör olması. Senaryo 1deki tüm etkiler birleştirildiğinde 
				GSYİH ve istihdamdaki daralma yaklaşık % 18 ve % 19a ulaşıyor. 
				Bu kısıtlara ek olarak, yatırımların % 20 azalması GSYİHda % 
				7,97, talebin % 5 düşmesi de % 5,15 ek daralmaya yol açıyor.
 Tablo:1 Covid-19 Kısıtlamalarının etkileri:
 
				  
				 
				  
				  
				  
				Tablo 1de üç senaryo için sonuçlar özetlendi. Tablonun ilk 
				sütununda 2017 yılı gerçekleşen değerleri bulunuyor (parasal 
				değişkenler karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla 2017 cari 
				fiyatlarıyla dolar olarak hesaplandı). Senaryo sütunlarında o 
				senaryo altında gerçekleşecek değişim (parasal olarak ve temel 
				yıla oranla) görülüyor. Örneğin 2017 yılında Türkiyenin 
				GSYİHsı 851 milyar dolardı. Senaryo 1in bir yıl süre ile 
				geçerli olması durumunda GYİH 151 milyar dolar düşecektir. Bir 
				başka deyişle, Covid-19dan dolayı zorunlu olarak uygulanan 
				kısıtlamalar (Senaryo 1deki varsayımlar altında) GSYİHde % 18 
				düşüşe yol açacak.
 GSYİHdaki düşüş 2. senaryoda % 29 ve 3. senaryoda % 24e 
				çıkıyor. İlk bakışta bu oranların yüksek olduğu düşünülebilir, 
				fakat bu tahminler tamamen Senaryolarda özetlenen iyimser 
				sayılabilecek varsayımlara dayanıyor.[4] Tablo 1deki 
				tahminlerin yıllık bazda verildiği, bu nedenle, örneğin 
				kısıtların 3 ay sürmesi durumunda bu sayıların 1/4ünün alınması 
				gerektiği vurgulanmalı. Her üç senaryoda da, varsayımlara bağlı 
				olarak, kamu tüketimi değişmiyor.
 
 Tahminlere göre toplam ücret gelirlerinde % 16-25 düşüş 
				bekleniyor. İşletme artığında beklenen azalma ise % 18-30 
				düzeyinde. İşletme artığı firmaların işletme kârları (gayri safi 
				işletme artığı) ile serbest meslek sahipleri ve küçük aile 
				işletmelerinin gelirlerini kapsıyor.
 
 İstihdama bakıldığında, toplam işgücü talebinin % 18-29 azalması 
				bekleniyor. Tarımda istihdam koşulları farklı olduğu için tarım 
				dışı istihdamı ayrıca hesapladık. Tahminlere göre tarım dışı 
				işgücü talebindeki azalma % 19-29 düzeyinde. Kayıt dışı işgücü 
				talebindeki düşüş kayıtlı işgücünden daha daha fazla (% 21-32). 
				Erkek işgücüne olan talep kadın işgücüne olan talepten biraz 
				daha fazla azalıyor. Bunun en önemli nedeni, kadınların daha 
				büyük bir kısmının kamu hizmetleri, eğitim ve sağlık gibi kamu 
				personel oranının daha çok olduğu ve Covid-19 kısıtlarından daha 
				az etkilenen sektörlerde çalışması. Kısıtlardan en çok etkilenen 
				sektörlerde genç işçi oranı yüksek olduğu için, genç işçilerde 
				talep daralması % 22-33 düzeyine çıkıyor. Bir başka deyişle, 
				kısıtlardan en çok etkilenecek olanlar kayıt dışı çalışanlar ve 
				gençler.
 
 Azalan tarım dışı işgücü talebinin aynı oranda işten çıkarma ile 
				sonuçlanması halinde işsizlik oranı, 2017 koşullarında, % 11den 
				% 24-31 düzeyine çıkması söz konusu. Tarımda istihdam kaybı 
				yaşanması durumunda bu oranlar daha da yükselecektir.[5]
 
 Bu çalışmada politikaların etkisi incelendiği için kamu 
				gelirlerine ilişkin tahminler de yapıldı. Bu tahminlere göre 
				KDV, SGK primleri ve kurumlar vergisi gelirlerinde (SGK devlet 
				katkısı düşüldükten sonra) % 19-30 gelir düşüşü öngörülüyor. 
				Kamu gelirlerindeki azalmanın nedeni ücret ve ücret dışı 
				gelirlerin ve tüketimin düşmesi.
 
 Son olarak, faaliyeti duran işyerlerinin ilişkide bulundukları 
				firmaları da olumsuz etkilemesi beklenir. Örneğin kapanan 
				işyerlerinde borçların ödenmesi sorunlu olacağı için, borç 
				verenlerin de bundan olumsuz etkilenmesi söz konusu. (Yukarıda 
				özetlenen senaryolarda bu etkiler göz önüne alınmadı.) Bu 
				etkilerin olası büyüklüğü konusunda bir fikir vermesi için, 
				sektörel bazda üretimdeki düşüşler oranında firma bilanço 
				değerleri hesaplandı. Firmaların 2017 yılında mali kuruluşlara 
				185 milyar dolar kısa vadeli ve 397 milyar dolar uzun vadeli 
				borcu bulunuyordu. Senaryolara göre bu borçların % 18-32si 
				talepteki düşüşten doğrudan etkileniyor. Bu sayılar bankalar 
				üzerinde oluşabilecek baskılar konusunda genel bir fikir 
				verebilir.
 Olası Covid-19 politikaları ve etkileri
 
 Covid-19 kısıtlamalarının ekonomik faaliyetler üzerindeki 
				olumsuz etkilerini azaltmak için kapsamlı ve şimdiye kadar 
				görülmemiş ölçekte ekonomik tedbirler alınıyor. Geleneksel para 
				ve maliye politikalarının, piyasaların bir bütün olarak durduğu 
				koşullarda geçerli olmayacağı açık. Bu nedenle ekonomi 
				politikalarının mevcut durumdan olumsuz etkilenen insanların 
				varlıklarını idame ettirebilmesi ve Covid-19 salgınına karşı 
				korunabilmesine odaklanması gerekiyor. Değerli iktisatçı Gülçin 
				Özkanın vurguladığı gibi ekonomiyi kurtarmaya can kurtararak 
				başlamak gerekli.[6]
 İşini kaybedenlere gelir desteği verilmesi sadece desteği 
				alanlara değil, herkese faydalı
 
 Bu kapsamda ilk ve en önemli politika, Covid-19 
				kısıtlamalarından dolayı işini kaybeden insanlara gelir desteği 
				sağlanması olmalı. Gelir desteği politikasının iki 
				nedeni/gerekçesi var:
 
 İlk olarak, Covid-19 salgınının engellenmesi ve toplumun 
				salgından zarar görmemesi için bazı faaliyetler kamu tarafından 
				idari kararla durduruldu. Toplumun sağlığı nedeniyle faaliyeti 
				durdurulan ve gelirini kaybeden insanlara toplumun destek olması 
				gerekiyor.
 İkinci olarak, bu yönde bir gelir desteği ekonomik daralmayı 
				azaltıyor ve sadece destek olunan kişilere değil, tüm topluma 
				olumlu katkıda bulunuyor.
 
 Ekonomi politikalarının etkilerini analiz etmek için 3. 
				senaryoyu temel aldık ve üç politikanın etkilerini inceledik.
 
 Politika 1. Bu politikada Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle işsiz 
				kalanlara gelir desteği yapılıyor. Gelir desteğinin miktarı, 
				çalışanların brüt gelirleri + işveren SGK payının % 65i 
				düzeyinde. Gelir desteğinin tamamının (faaliyeti kısıtlanan 
				sektörler dışında) özel tüketim olarak kullanılacağını 
				varsayıyoruz. Gelir desteği sadece kayıtlı çalışanlara değil, 
				kayıt dışı çalışıp işsiz kalanlara da sağlanıyor (kayıt dışı 
				çalışanların oranı % 25).
 Politika 2. Covid-19 kısıtlamaları sonucu serbest meslek 
				sahipleri ve aile işletmelerinin de gelirlerinde (karma gelir) 
				kayıp yaşanıyor. Bu politikada, 1. politikaya ek olarak, karma 
				gelir kaybının yol açtığı tüketim daralması kadar bir gelir 
				desteği sağlanıyor. Bu desteğin miktarı, işletme artığındaki 
				azalışın % 35i düzeyinde.
 
				Politika 3. Bu politikada sağlanan gelir destekleri sonucu 
				ortamın daha az kötü olacağı ve bunun sonucu olarak yatırım ve 
				özel tüketim talebinin temel alınan senaryodakinin yarısı kadar 
				(yatırımlarda % 5, özel tüketimde % 1.25) gerçekleşeceği 
				varsayılıyor.
 
 Önerilen politikaların etkilerine ilişkin tahminler Tablo 2de 
				yer alıyor. Bu tabloda ilk sütunda 2017 yılı verileri var. 
				İkinci sütun, herhangi bir politika uygulanmadığı zaman 3. 
				senaryo varsayımları altında gerçekleşecek durum. Diğer 
				sütunlarda da önerilen politikaların etkilerine ilişkin 
				tahminler var.
 
 Tablo 2: Gelir Politikalarının Etkileri
 
				  
				  
				 
				  
				Herhangi bir politika uygulanmaması durumunda 3. senaryoya göre 
				GSYİHda 202 milyar dolarlık bir daralma öngörülüyor. İşsiz 
				kalanlara gelir desteği verilmesi durumunda (Politika 1) 
				GSYİHdaki azalma 167 milyar dolara iniyor. Bir başka deyişle 
				Politika 1 GSYİHda (ücretler, işletme artığı ve KDV gelirleri 
				toplamında) 34 milyar dolarlık bir artış sağlıyor. Bu 
				politikanın toplam maliyeti 26 milyar dolar (Covid-19 destek 
				satırı) fakat GSYİHdaki artış sonucu kamu gelirleri de kısmen 
				artıyor ve Politika 1in kamuya net maliyeti sadece 18 milyar 
				dolar oluyor. Bu politikada işsizlik oranı % 27,8dan % 26,0ya 
				düşüyor.
 Politika 2de ek gelir desteği ile Covid-19 desteklerinin 
				maliyeti 54 milyar dolara çıkıyor fakat artan kamu gelirleri ile 
				net maliyet 38 milyar dolar oluyor. Bunun karşılığı olarak 
				GSYİHda azalma % 23,5 değil, % 15,5de, işsizlik oranı da % 
				27,9 değil % 23,7de kalıyor.
 
 Politika 3ün maliyeti Politika 2 ile aynı, fakat 
				beklentilerdeki değişim sonucu yatırımdaki düşme % 10 düzeyinde 
				değil, % 5 düzeyinde. Bu gerçekleşirse GSYİHdeki düşüş % 13,6 
				oluyor. Kamunun net 34 milyar dolarlık desteğine karşın milli 
				gelirdeki artış (Senaryo 3e göre) 84 milyar dolara ulaşıyor.
 
 Türkiyede kısa çalışma ödeneği ve işsizlik yardımı gibi gelir 
				desteği sağlayan uygulamalar var, fakat ekonomik daralmanın hızı 
				ve büyüklüğü göz önüne alındığında (prim gün sayısı gibi 
				koşullara bağlı olan) bu uygulamaların yeteri kadar koruma ve 
				destek sağlayamayacağı açık.
 
 Bu çalışmada özetlenen gelir politikalarının yeni istihdam 
				politikaları ile desteklenmesi daha etkili olmalarını 
				sağlayacaktır. Mevcut koşullarda yeni istihdam, özellikle Covid-19 
				salgınına karşı mücadele kapsamında sağlıktan lojistiğe kadar 
				çok farklı alanlarda yaratılabilir. Bu konuda yerel yönetimler 
				dahil tüm kamuya önemli görevler düşüyor.
 
				  
				Gelir destekleri istihdam kayıplarının yaklaşık yarısını telafi 
				edebilir
 
 Analiz sonuçlarına göre, iş ve gelirini kaybedenlere gelir 
				desteği Covid-19un ekonomik etkilerinin azaltılması açısından 
				son derece önemli ve etkili. Gelir politikaları gelir ve 
				istihdam kayıplarının yaklaşık yarısının telafi edilmesi 
				sağlayabiliyor. Bu nedenle (Covid-19 kısıtlamaları Mart ayında 
				başladığı için) Şubat ayında çalışan herkese işsiz kalması 
				durumunda bir koşul aranmaksızın net ücreti kadar gelir desteği 
				sağlanmalı. Gelir desteği kayıt dışı çalışırken işinden olan 
				(mevcut durumda hiçbir güvencesi olmayan) işçileri de aynı 
				şekilde kapsamalı; bu kriz kayıt dışı çalışanların kayıt altına 
				alınması için bir fırsat olabilir. Gelir desteği alan kişiler 
				ücretsiz izinli sayılarak iş sözleşmesinin sürekliliği de 
				sağlanmalı. Bu sayede ekonomi toparlanmaya başladığı zaman 
				karşılaşılabilecek uyum maliyetleri azalacaktır.
 
 Türkiyede önemli bir nüfusu temsil eden serbest meslek 
				sahipleri ve aile işletmeleri de iş veya işyerlerini 
				kaybetmeleri durumunda ortalama ücretler baz alınarak gelir 
				desteğinden yararlandırılmalı.[7]
 
 Covid-19 salgını 2. Dünya Savaşından sonra yaşanan en büyük 
				küresel ekonomik krize dönüşüyor. Hızlı bir şekilde bu koşullara 
				uygun ekonomi politikaları uygulayan ülkeler bu krizi en hafif 
				hasar ile atlatabilecek. Uygun ekonomi politikalarını tasarlamak 
				için sağlıklı bir tartışma sürecinin gerekli olduğu açık.
 
 Erol Taymaz
 Bilim Akademisi üyesi
 ODTÜ İktisat Bölümü öğretim üyesi
 Veri kaynakları
 
 IO Tablosu, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri, GSYİH ve 
				Hane Halkı İşgücü İstatistikleri: TUIK (http://tuik.gov.tr)
 Firma bilançoları : Girişimci Bilgi Sistemi (https://gbs.sanayi.gov.tr/)
 Vergi gelirler: Gelir İdaresi Başkanlığı (https://www.gib.gov.tr/)
 SGK prim ödemeleri: SGK (https://veri.sgk.gov.tr/)
 Notlar ve diğer kaynaklar:
 
 [1] 24 Mart günü Sarkaçta çalışmanın ilk sonuçları 
				yayınlanmıştı (bkz. https://sarkac.org/2020/03/covid-19-tedbirlerinin-ekonomik-etkileri-ve-politika-onerileri/). 
				Bu çalışmada analizin kapsamını (tüm sektörler ve kayıtlı/kayıt 
				dışı tüm çalışanları içerecek şekilde) genişletiyoruz ve ekonomi 
				politikalarının etkilerine bakıyoruz.
 
 [2] Burada talep azalması ile kastedilen bu sektörlerin 
				faaliyetinin kısıtlanması sonucu arz ve talepteki zorunlu 
				kesintidir.
 
 [3] Daha doğru bir ifade ile, iki varsayımın oransal etkileri e1 
				ve e2 ise, ikisinin birden olduğu durumda toplam etki, e12 = (1 
				+ e1)(1 + e2)  1 olacaktır.
 
 [4] Capital Investmentın tahminlerine göre Çin GSYİHsı 
				2020nin ilk üç ayında (bir önceki yılın aynı dönemine göre) % 
				20 düştü. ABD ve AB ülkeleri için ikinci 3-aylık dönem (henüz) % 
				12.0-12.5 daralma bekleniyor (bkz. Capital Investments, https://www.capitaleconomics.com/the-economic-effects-of-the-coronavirus/#gdp-forecasts).
 
 [5] Bu çalışmada 2017 verilerini kullandığımız için başlangıç 
				işsizlik oranı olarak 2017 yılı oranını (% 10.9) kullandık. 2019 
				yılı işsizlik oranı % 13.7di. Senaryolardaki işsizlik oranını 
				hesaplarken tarımdaki istihdamın değişmeyeceğini varsaydık.
 
 [6] Gülçin Özkan, Ekonomiyi kurtarmaya can kurtararak 
				başlayabiliriz, T24 [https://t24.com.tr/yazarlar/gulcin-ozkan/ekonomiyi-kurtarmaya-can-kurtararak-baslayabiliriz,26076]
 
 [7] Türkiyedeki mülteci ve sığınmacıların da bu süreçten çok 
				olumsuz etkilenmemesi için özel tedbirler alınması gerektiğini 
				vurgulanmalı.
 
				  
				  
				KAYNAK : http://www.sarkac.org
 
				KAFIAD YAYIN TARIHI : 30- 11 - 2020  |