Erol TAYMAZ /
Covid-19 tedbirlerinin Türkiye ekonomisine etkisi ve çözüm
önerileri
Türkiye için bir ex ante politika etki analizi
Bilim Akademisi üyesi ve ODTÜ İktisat Bölümü
öğretim üyesi Erol Taymazın Sarkaçta yayınlanmış analizinde
COVID19 salgınını kontrol almak amacıyla alınan önlemlerin
Türkiye ekonomisine etkisi tahmin ediliyor ve alınacak
tedbirlerin etkisi ortaya koyuluyor.
Video prodüksiyon: Emre Büyüksındır, Seslendirme: Kadir Özer
Sarkac.com adreste yayınlanmış yazının tamamı
Covid-19un hızla yayılması karşısında hemen her ülkede sosyal
mesafelendirmeye yönelik olarak insanların bir arada bulunduğu
mekanlar kapatıldı ve ulaşıma önemli kısıtlar getirildi. Bu
tedbirler salgının yayılma hızını kısmen düşürebildi, Çin ve
Güney Kore gibi bazı ülkelerde kontrol altına alınmasını
sağladı.
Covid-19 tedbirleri sonucu pek çok ekonomik faaliyetin aniden
daralması ve tedarik zincirlerinin kopması sonucu küresel
düzeyde bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Küresel ekonomik
kriz nedeniyle bazı ülkeler ekonomi politikalarını hızla
değiştirmeye başladılar. Özellikle krizden en çok etkilenen
sektörlere ve toplum kesimlerine yönelik destek programları
açıklamaya başladılar.
Bu çalışmada Covid-19 salgınının Türkiye ekonomisine etkilerini
ve bu olumsuz etkileri azaltmaya yönelik politika seçeneklerinin
ne kadar başarılı olabileceğini inceliyoruz.[1] Burada
özetlediğimiz ex ante etki analizi, ekonomi politikalarının
hangi değişkenlere ne düzeyde etkide bulunacağını ve
politikaların maliyetini tahmin etmemize olanak sağlıyor.
Özet
Covid-19 salgınının ve ekonomi politikalarının etkilerinin
incelenmesi kapsamında sektörleri iki gruba ayırabiliriz: Covid-19
tedbirleri kapsamında faaliyeti kısıtlanan sektörler ve diğer
sektörler. Kısıtlanan sektörler idari tedbirler nedeniyle
faaliyeti durdurulan veya büyük ölçüde azalan hava yolu
taşımacılığı, konaklama, lokanta, seyahat, perakende ticaret
gibi sektörleri kapsıyor.
Sektör düzeyinde en yeni veriler 2017 yılı için mevcut. Bu
verilere göre, 2017 yılında kısıtlanan sektörlerde 7,3 milyon
kişi çalışıyordu ve bu sektörlerde 204 milyar dolarlık katma
değer yaratıldı. Bu katma değeri işçiler (ücret geliri 60
milyar), işyerleri (firma ve serbest meslek sahipleri geliri 98
milyar) ve devlet (KDV ve özel tüketim vergisi, 60 milyar)
arasında paylaşıldı. (İşçiler ve işyerleri daha sonra
gelirlerinin bir kısmını devlete gelir vergisi olarak ödedi.)
Diğer sektörlerde çalışan 20,9 milyon kişi 647 milyar dolarlık
katma değer üretti.
Bu iki grup sektör üretim ve tüketim düzeyinde etkileşim
içerisinde. Üretim düzeyinde girdi-çıktı ilişkisi var: örneğin
hava yolu taşımacılığı için petrol girdisi kullanılıyor, bu
nedenle kısıtlanan sektörde üretimin düşmesi girdi üreten diğer
sektörlerde de üretimin düşmesine yol açabilir. Tüketim
düzeyinde, kısıtlanan sektörlerdeki işçiler, kendi ürünleri yanı
sıra diğer sektörlerin de ürünlerini tüketiyorlar, bu nedenle
kısıtlanan sektörlerde çalışanların gelirindeki azalma, diğer
sektörlerin ürünlerine olan talebi düşürüyor. Bu ilişkileri
aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
Covid-19 tedbirleri sonucu kısıtlanan sektörlerin üretimi büyük
ölçüde kesiliyor. Bu çalışmanın 3. senaryosundaki varsayımlara
göre Covid-19 tedbirleri 2017 yılında uygulansaydı, kısıtlanan
sektörlerin üretimi (ve dolayısıyla bu sektörlerin ürettiği
gelir) %46 azalacaktı ve istihdam aynı oranda azalsa 3,4 milyon
kişi işsiz kalacaktı. Aşağıdaki şekilde bu daralmanın etkisini
gösteriyor. Şekilde kişi yaklaşık 0,5 milyon kişiyi gösteriyor;
maviler çalışan, sarılar işsiz kalanlar.
Kısıtlanan sektörlerde üretimin düşmesi diğer sektörlerden olan
talebi azalttığı için, diğer sektörlerin de üretimi düşüyor.
Gelirlerin düşmesi ve çalışan sayısının azalması talebi
daraltıyor ve sonuçta diğer sektörlerde de üretim ve gelir
kayıpları yaşanıyor. Bu etkileşimi girdi-çıktı (IO) tablosu
aracılığı ile tahmin edebiliyoruz. Tahminlerimize göre
diğer sektörlerin üretimindeki daralma %16 oluyor (2017
verilerine göre, yıllık bazda, 107 milyar dolar) ve 3,3
milyon kişi daha işinden oluyor ve işsizlik oranı %28e çıkıyor.
Bu etkileri azaltmak için ne yapılabilir?
Bazı ekonomik faaliyetlerin kısıtlanması bir idari
karar sonucu oldu. Bu idari karardan etkilenen ve işsiz kalan
kişilere, serbest meslek sahiplerine ve küçük aile işletmelerine
varlıklarını yönelik koşulsuz ve net ücretlerine/tüketim
harcamalarına yakın bir ücret/gelir desteği sağlanabilir. Bu
politika ile hem Covid-19 tedbirlerinden doğrudan ve çok ciddi
şekilde etkilenen kesimler desteklenmiş olacak, hem bu
kesimlerin tüketimi devam edeceği için diğer sektörlerdeki
kayıplar azaltılacak, hem de iş sürekliliği sağlandığı için
krizden çıkış süreci hızlandırılacak.
Ücret/gelir desteğinin etkisi aşağıdaki şekilde özetleniyor.
Destek sonucu diğer sektörlerin üretimi, destek olmaması
durumuna göre, %14 (76 milyar dolar) artıyor, artan istihdam
sonucu işsizlik oranı %28den %22,5e düşüyor.
Sonuç olarak, ücret/gelir desteği Covid-19 tedbirlerinin
olumsuz ekonomik etkisinin yaklaşık yarısını telafi edebiliyor.
Ücret/gelir desteklerinin büyüklüğü ne kadar?
Tahminlere göre bu desteğin büyüklüğü yaklaşık 54 milyar dolar.
Fakat artan üretim ve gelir sonucu devletin vergi gelirleri de
artıyor ve desteğin devlete net maliyeti 34 milyar dolar oluyor
(GSYİHnın sadece %4ü).
Covid-19 tedbirleri sonucu özellikle kısıtlanan sektörlerde
üretim ve istihdam kaybı çok ani olduğu için, ekonomik ve sosyal
kayıpların azaltılması için desteğin de herhangi bir koşul
aranmadan işini ve işyerini kaybeden herkese çok hızlı bir
şekilde verilmesi gerekli.
Burada özetlenen sonuçların hangi varsayımlar altında ve nasıl
bir yöntem ile tahmin edildiğine ilişkin detaylı bilgiyi
aşağıdaki bölümlerde sunuyoruz.
___________________________________________
Model
Kullandığımız modelin merkezinde sektörler arası ilişkileri
gösteren girdi-çıktı (IO) tablosu bulunuyor. IO tablosu,
sektörler arası mal ve hizmet akışlarının yanı sıra her sektörün
ürettiği katma değerin bileşenleri (ücretler ve işletme artığı)
ile üretilen ürünlerin nasıl kullanıldığını (özel tüketim,
devlet tüketimi, yatırım ve ihracat) gösteriyor.
Türkiye için en yeni IO tablosundan (2012 tablosu) gerekli
katsayıları hesapladık. Sektörel düzeyde en yeni veriler 2017a
ait olduğu için, 2017 milli gelir, üretim, istihdam, ücret, kamu
finansmanı ve bilanço verilerini derledik ve IO tablosu
sektörleri ve değişkenleri ile uyumlu hale getirdik.
Modelde Covid-19 tedbirlerinin ve politikaların etkisini dört
aşamada tahmin ediyoruz.
İlk aşamada tedbirlerin veya politikaların hangi sektörlerin
talebini ne kadar etkilediğini varsayıyoruz (özel tüketim
talebi, yatırım talebi, vb.). Model içinde hesaplanmayan bu
etkiler dışsal etkiler olarak tanımlanıyor.
İkinci aşamada, IO tablosu katsayılarını kullanarak talepte
varsayılan düşüş sonucu tüm sektörlerin üretiminin ne kadar
azalacağını hesaplıyoruz. Örneğin lokantaların faaliyetlerini
durdurması sonucu bu sektöre girdi sağlayan ham madde
üreticileri, lojistik gibi sektörlerin de üretiminde daralma
yaşanacak. Tüm sektörlerin üretim düzeyindeki azalmayı
hesapladıktan sonra bunun katma değer, ücret, vergi gelirleri
gibi diğer değişkenlere etkilerini hesaplıyoruz.
Üçüncü aşamada, her sektörün üretimindeki düşüşe bağlı olarak o
sektörde çalışanların ücretleri ile iş yeri sahiplerinin
gelirlerindeki azalmayı hesaplıyoruz. Gelirdeki azalma sonucu
özel tüketim talebi de azalacak, bunun sonucu olarak tüketim
malı üreten tüm sektörler ile bunlara girdi sağlayan sektörlerin
üretiminde de düşüş olacaktır. Bu aşamada üretimdeki düşüşün yol
açtığı gelir kaybının üretimde tekrar ne kadar düşüşe yol
açtığını hesaplıyoruz.
Tüm sektörlerdeki toplam üretim düşüşünü hesapladıktan sonra,
ücret ve ücret dışı gelir ve tüketim verilerinden vergi
gelirlerini ve firma bilançolarındaki değişimi hesaplıyoruz.
Çalışmada 2017 verilerini kullandığımız için elde ettiğimiz
sonuçlar, 2017de Covid-19 salgını olsaydı ne olacağını
gösteriyor. 2017den günümüze geçen sürede ekonomik yapı çok
fazla değişmediği için bu sonuçların (oransal olarak) günümüzde
de yaklaşık olarak geçerli olacağı söylenebilir. Parasal
büyüklükleri karşılaştırmak için GSYİHnın 2017de 851, 2019da
ise 754 milyar dolar olduğunu hatırlatalım. (Dolar bazında 2019
GSYİHsı 2017den daha düşük.) Son olarak, analiz sonuçları
temel bazı varsayımlara dayandığı, her varsayımın etkisini de
ayrıca hesapladık. Böylece okuyucu farklı kendi varsayımları
sonuçların ne olabileceğini de yaklaşık olarak kestirebilir.
Covid-19 tedbirleri sonucu olası kayıplar
Covid-19 tedbirlerinin ekonomi üzerindeki etkilerini iki gruba
ayırabiliriz:
Ekonomik faaliyetlere getirilen kısıtlamaların etkileri
Beklentiler ve davranışlardaki değişmelerin etkileri
Ekonomik faaliyetlere getirilen kısıtlamaların etkilerini
hesaplamak oldukça kolay. Örneğin lokantaların kapanması veya
uçak seferlerinin durdurulması sonucu bu sektörlerin talebi ve
üretimindeki düşüş ve bu düşüşlerin diğer sektörler üzerindeki
etkisi IO tablosu aracılığı ile hesaplanabiliyor.
Ekonomik faaliyetlerdeki ani daralma ve salgının ne zaman
biteceğinin bilinmemesi ekonomideki belirsizlikleri artırıyor ve
ekonomik birimlerin beklentilerini değiştiriyor. Bu
belirsizlikler sonucu ekonomik birimler tedbirli olmak için
yatırım ve tüketim harcamalarında kısıtlamaya gidebiliyor.
Covid-19 kısıtlamalarının olası etkilerini senaryo yaklaşımı ile
tahmin ediyoruz. Bu çalışmada üç senaryo tanımladık (parantez
içindeki kodlar IO tablosu kodlarıdır):
Senaryo 1. Bu senaryoda alınan tedbirler sonucu hava yolu
taşımacılığı (H51), konaklama ve yiyecek (I), seyahat acentaları,
tur operatörleri (N79), gösteri sanatları, kütüphane, müze
(R90-R92), spor, eğlence ve dinlence (R93) sektörlerinde özel
tüketim talebi ve ihracatın % 80 azaldığını varsayıyoruz.[2]
Hepsi hizmet sunan bu sektörlerdeki faaliyetler Covid-19
tedbirleri ile belirsiz bir süre büyük ölçüde veya tamamen
durduruldu. Bu sektörlere ek olarak, alışverişin kısıtlanması
sonucu tekstil ve giyim (C13_C15), petrol ürünleri (C19),
bilgisayar ve elektronik ürünler (C26), otomobil motorlu kara
taşıtları (C29), mobilya ve mamul eşyalar (C31_C32), otomobil
ticareti ve onarımı (G45), perakende ticaret (G47) ve kara
taşımacılığı (H49) sektörlerinde özel tüketim ve ihracat
talebinin % 30 azaldığını varsayıyoruz. Bu sektörlerdeki talep
düşüşüne karşı, temel eczacılık ürünleri ve telekom
hizmetlerinde özel tüketim ve ihracat talebinin % 20 arttığını
varsaydık. Ayrıca konaklama ve lokanta talebinin düşmesi sonucu
hane halklarının toplam gıda tüketimini değiştirmeyecek şekilde
balık (A03) ve gıda-içecek (C10_C12) talebinin % 13 artırdık. Bu
senaryoda diğer ürünlere olan özel tüketim ve ihracat talebi
değişmiyor. Ayrıca tüm sektörler için devlet tüketimi ve yatırım
talebinin değişmediğini varsayıyoruz.
Senaryo 2. Birinci senaryodaki varsayımlara ek olarak,
beklentilerdeki değişme sonucu tüm yatırım talebinin % 20 ve tüm
sektörlerin özel tüketim ve ihracat talebinin % 5 azalacağı
varsayıldı.
Senaryo 3. Birinci senaryodaki varsayımlara ek olarak,
beklentilerdeki değişme sonucu tüm yatırım talebinin % 10 ve tüm
sektörlerin özel tüketim ve ihracat talebinin % 2.5 azalacağı
varsayıldı. Bu senaryo 1. ve 2. senaryonun arasında bir ekonomik
daralmaya karşılık gelmektedir.
Senaryolarda özellikle ihracata ilişkin varsayımın oldukça
iyimser olduğunu vurgulayalım. İhracattaki düşüş, diğer talep
kanallarına göre oldukça küçük düzeyde tutuldu. Bunun bir nedeni
AB ülkelerindeki gelir desteği sonucu ihracat talebindeki
düşüşün sınırlı olacağına ilişkin örtük varsayım.
Senaryolardaki varsayımların sonuçlara katkısını ayrı ayrı
görmek amacıyla öncelikle her varsayımın etkisini birbirinden
bağımsız olarak hesapladık. Şekil 1 ve Şekil 2de bu varsayımlar
sonucu GSYİH ve toplam istihdamdaki değişim görülüyor.
Varsayımlar birlikte geçerli olduğunda toplam etki, iki etkinin
toplamına eşit olacaktır.[3] Şekillerdeki turuncu çizgiler
birinci ve üçüncü senaryoların toplam etkisini göstermektedir.
Şekillerde görüldüğü gibi konaklama ve yiyecek özel tüketim ve
ihracat talebinde % 80 kesinti sonucu GSYİH % 5,89, istihdam ise
% 7,81 azalıyor. İstihdamdaki daralmanın GSYİHdan daha yüksek
olmasının nedeni konaklama ve yiyecek sektörünün emek yoğun bir
sektör olması. Senaryo 1deki tüm etkiler birleştirildiğinde
GSYİH ve istihdamdaki daralma yaklaşık % 18 ve % 19a ulaşıyor.
Bu kısıtlara ek olarak, yatırımların % 20 azalması GSYİHda %
7,97, talebin % 5 düşmesi de % 5,15 ek daralmaya yol açıyor.
Tablo:1 Covid-19 Kısıtlamalarının etkileri:
Tablo 1de üç senaryo için sonuçlar özetlendi. Tablonun ilk
sütununda 2017 yılı gerçekleşen değerleri bulunuyor (parasal
değişkenler karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla 2017 cari
fiyatlarıyla dolar olarak hesaplandı). Senaryo sütunlarında o
senaryo altında gerçekleşecek değişim (parasal olarak ve temel
yıla oranla) görülüyor. Örneğin 2017 yılında Türkiyenin
GSYİHsı 851 milyar dolardı. Senaryo 1in bir yıl süre ile
geçerli olması durumunda GYİH 151 milyar dolar düşecektir. Bir
başka deyişle, Covid-19dan dolayı zorunlu olarak uygulanan
kısıtlamalar (Senaryo 1deki varsayımlar altında) GSYİHde % 18
düşüşe yol açacak.
GSYİHdaki düşüş 2. senaryoda % 29 ve 3. senaryoda % 24e
çıkıyor. İlk bakışta bu oranların yüksek olduğu düşünülebilir,
fakat bu tahminler tamamen Senaryolarda özetlenen iyimser
sayılabilecek varsayımlara dayanıyor.[4] Tablo 1deki
tahminlerin yıllık bazda verildiği, bu nedenle, örneğin
kısıtların 3 ay sürmesi durumunda bu sayıların 1/4ünün alınması
gerektiği vurgulanmalı. Her üç senaryoda da, varsayımlara bağlı
olarak, kamu tüketimi değişmiyor.
Tahminlere göre toplam ücret gelirlerinde % 16-25 düşüş
bekleniyor. İşletme artığında beklenen azalma ise % 18-30
düzeyinde. İşletme artığı firmaların işletme kârları (gayri safi
işletme artığı) ile serbest meslek sahipleri ve küçük aile
işletmelerinin gelirlerini kapsıyor.
İstihdama bakıldığında, toplam işgücü talebinin % 18-29 azalması
bekleniyor. Tarımda istihdam koşulları farklı olduğu için tarım
dışı istihdamı ayrıca hesapladık. Tahminlere göre tarım dışı
işgücü talebindeki azalma % 19-29 düzeyinde. Kayıt dışı işgücü
talebindeki düşüş kayıtlı işgücünden daha daha fazla (% 21-32).
Erkek işgücüne olan talep kadın işgücüne olan talepten biraz
daha fazla azalıyor. Bunun en önemli nedeni, kadınların daha
büyük bir kısmının kamu hizmetleri, eğitim ve sağlık gibi kamu
personel oranının daha çok olduğu ve Covid-19 kısıtlarından daha
az etkilenen sektörlerde çalışması. Kısıtlardan en çok etkilenen
sektörlerde genç işçi oranı yüksek olduğu için, genç işçilerde
talep daralması % 22-33 düzeyine çıkıyor. Bir başka deyişle,
kısıtlardan en çok etkilenecek olanlar kayıt dışı çalışanlar ve
gençler.
Azalan tarım dışı işgücü talebinin aynı oranda işten çıkarma ile
sonuçlanması halinde işsizlik oranı, 2017 koşullarında, % 11den
% 24-31 düzeyine çıkması söz konusu. Tarımda istihdam kaybı
yaşanması durumunda bu oranlar daha da yükselecektir.[5]
Bu çalışmada politikaların etkisi incelendiği için kamu
gelirlerine ilişkin tahminler de yapıldı. Bu tahminlere göre
KDV, SGK primleri ve kurumlar vergisi gelirlerinde (SGK devlet
katkısı düşüldükten sonra) % 19-30 gelir düşüşü öngörülüyor.
Kamu gelirlerindeki azalmanın nedeni ücret ve ücret dışı
gelirlerin ve tüketimin düşmesi.
Son olarak, faaliyeti duran işyerlerinin ilişkide bulundukları
firmaları da olumsuz etkilemesi beklenir. Örneğin kapanan
işyerlerinde borçların ödenmesi sorunlu olacağı için, borç
verenlerin de bundan olumsuz etkilenmesi söz konusu. (Yukarıda
özetlenen senaryolarda bu etkiler göz önüne alınmadı.) Bu
etkilerin olası büyüklüğü konusunda bir fikir vermesi için,
sektörel bazda üretimdeki düşüşler oranında firma bilanço
değerleri hesaplandı. Firmaların 2017 yılında mali kuruluşlara
185 milyar dolar kısa vadeli ve 397 milyar dolar uzun vadeli
borcu bulunuyordu. Senaryolara göre bu borçların % 18-32si
talepteki düşüşten doğrudan etkileniyor. Bu sayılar bankalar
üzerinde oluşabilecek baskılar konusunda genel bir fikir
verebilir.
Olası Covid-19 politikaları ve etkileri
Covid-19 kısıtlamalarının ekonomik faaliyetler üzerindeki
olumsuz etkilerini azaltmak için kapsamlı ve şimdiye kadar
görülmemiş ölçekte ekonomik tedbirler alınıyor. Geleneksel para
ve maliye politikalarının, piyasaların bir bütün olarak durduğu
koşullarda geçerli olmayacağı açık. Bu nedenle ekonomi
politikalarının mevcut durumdan olumsuz etkilenen insanların
varlıklarını idame ettirebilmesi ve Covid-19 salgınına karşı
korunabilmesine odaklanması gerekiyor. Değerli iktisatçı Gülçin
Özkanın vurguladığı gibi ekonomiyi kurtarmaya can kurtararak
başlamak gerekli.[6]
İşini kaybedenlere gelir desteği verilmesi sadece desteği
alanlara değil, herkese faydalı
Bu kapsamda ilk ve en önemli politika, Covid-19
kısıtlamalarından dolayı işini kaybeden insanlara gelir desteği
sağlanması olmalı. Gelir desteği politikasının iki
nedeni/gerekçesi var:
İlk olarak, Covid-19 salgınının engellenmesi ve toplumun
salgından zarar görmemesi için bazı faaliyetler kamu tarafından
idari kararla durduruldu. Toplumun sağlığı nedeniyle faaliyeti
durdurulan ve gelirini kaybeden insanlara toplumun destek olması
gerekiyor.
İkinci olarak, bu yönde bir gelir desteği ekonomik daralmayı
azaltıyor ve sadece destek olunan kişilere değil, tüm topluma
olumlu katkıda bulunuyor.
Ekonomi politikalarının etkilerini analiz etmek için 3.
senaryoyu temel aldık ve üç politikanın etkilerini inceledik.
Politika 1. Bu politikada Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle işsiz
kalanlara gelir desteği yapılıyor. Gelir desteğinin miktarı,
çalışanların brüt gelirleri + işveren SGK payının % 65i
düzeyinde. Gelir desteğinin tamamının (faaliyeti kısıtlanan
sektörler dışında) özel tüketim olarak kullanılacağını
varsayıyoruz. Gelir desteği sadece kayıtlı çalışanlara değil,
kayıt dışı çalışıp işsiz kalanlara da sağlanıyor (kayıt dışı
çalışanların oranı % 25).
Politika 2. Covid-19 kısıtlamaları sonucu serbest meslek
sahipleri ve aile işletmelerinin de gelirlerinde (karma gelir)
kayıp yaşanıyor. Bu politikada, 1. politikaya ek olarak, karma
gelir kaybının yol açtığı tüketim daralması kadar bir gelir
desteği sağlanıyor. Bu desteğin miktarı, işletme artığındaki
azalışın % 35i düzeyinde.
Politika 3. Bu politikada sağlanan gelir destekleri sonucu
ortamın daha az kötü olacağı ve bunun sonucu olarak yatırım ve
özel tüketim talebinin temel alınan senaryodakinin yarısı kadar
(yatırımlarda % 5, özel tüketimde % 1.25) gerçekleşeceği
varsayılıyor.
Önerilen politikaların etkilerine ilişkin tahminler Tablo 2de
yer alıyor. Bu tabloda ilk sütunda 2017 yılı verileri var.
İkinci sütun, herhangi bir politika uygulanmadığı zaman 3.
senaryo varsayımları altında gerçekleşecek durum. Diğer
sütunlarda da önerilen politikaların etkilerine ilişkin
tahminler var.
Tablo 2: Gelir Politikalarının Etkileri
Herhangi bir politika uygulanmaması durumunda 3. senaryoya göre
GSYİHda 202 milyar dolarlık bir daralma öngörülüyor. İşsiz
kalanlara gelir desteği verilmesi durumunda (Politika 1)
GSYİHdaki azalma 167 milyar dolara iniyor. Bir başka deyişle
Politika 1 GSYİHda (ücretler, işletme artığı ve KDV gelirleri
toplamında) 34 milyar dolarlık bir artış sağlıyor. Bu
politikanın toplam maliyeti 26 milyar dolar (Covid-19 destek
satırı) fakat GSYİHdaki artış sonucu kamu gelirleri de kısmen
artıyor ve Politika 1in kamuya net maliyeti sadece 18 milyar
dolar oluyor. Bu politikada işsizlik oranı % 27,8dan % 26,0ya
düşüyor.
Politika 2de ek gelir desteği ile Covid-19 desteklerinin
maliyeti 54 milyar dolara çıkıyor fakat artan kamu gelirleri ile
net maliyet 38 milyar dolar oluyor. Bunun karşılığı olarak
GSYİHda azalma % 23,5 değil, % 15,5de, işsizlik oranı da %
27,9 değil % 23,7de kalıyor.
Politika 3ün maliyeti Politika 2 ile aynı, fakat
beklentilerdeki değişim sonucu yatırımdaki düşme % 10 düzeyinde
değil, % 5 düzeyinde. Bu gerçekleşirse GSYİHdeki düşüş % 13,6
oluyor. Kamunun net 34 milyar dolarlık desteğine karşın milli
gelirdeki artış (Senaryo 3e göre) 84 milyar dolara ulaşıyor.
Türkiyede kısa çalışma ödeneği ve işsizlik yardımı gibi gelir
desteği sağlayan uygulamalar var, fakat ekonomik daralmanın hızı
ve büyüklüğü göz önüne alındığında (prim gün sayısı gibi
koşullara bağlı olan) bu uygulamaların yeteri kadar koruma ve
destek sağlayamayacağı açık.
Bu çalışmada özetlenen gelir politikalarının yeni istihdam
politikaları ile desteklenmesi daha etkili olmalarını
sağlayacaktır. Mevcut koşullarda yeni istihdam, özellikle Covid-19
salgınına karşı mücadele kapsamında sağlıktan lojistiğe kadar
çok farklı alanlarda yaratılabilir. Bu konuda yerel yönetimler
dahil tüm kamuya önemli görevler düşüyor.
Gelir destekleri istihdam kayıplarının yaklaşık yarısını telafi
edebilir
Analiz sonuçlarına göre, iş ve gelirini kaybedenlere gelir
desteği Covid-19un ekonomik etkilerinin azaltılması açısından
son derece önemli ve etkili. Gelir politikaları gelir ve
istihdam kayıplarının yaklaşık yarısının telafi edilmesi
sağlayabiliyor. Bu nedenle (Covid-19 kısıtlamaları Mart ayında
başladığı için) Şubat ayında çalışan herkese işsiz kalması
durumunda bir koşul aranmaksızın net ücreti kadar gelir desteği
sağlanmalı. Gelir desteği kayıt dışı çalışırken işinden olan
(mevcut durumda hiçbir güvencesi olmayan) işçileri de aynı
şekilde kapsamalı; bu kriz kayıt dışı çalışanların kayıt altına
alınması için bir fırsat olabilir. Gelir desteği alan kişiler
ücretsiz izinli sayılarak iş sözleşmesinin sürekliliği de
sağlanmalı. Bu sayede ekonomi toparlanmaya başladığı zaman
karşılaşılabilecek uyum maliyetleri azalacaktır.
Türkiyede önemli bir nüfusu temsil eden serbest meslek
sahipleri ve aile işletmeleri de iş veya işyerlerini
kaybetmeleri durumunda ortalama ücretler baz alınarak gelir
desteğinden yararlandırılmalı.[7]
Covid-19 salgını 2. Dünya Savaşından sonra yaşanan en büyük
küresel ekonomik krize dönüşüyor. Hızlı bir şekilde bu koşullara
uygun ekonomi politikaları uygulayan ülkeler bu krizi en hafif
hasar ile atlatabilecek. Uygun ekonomi politikalarını tasarlamak
için sağlıklı bir tartışma sürecinin gerekli olduğu açık.
Erol Taymaz
Bilim Akademisi üyesi
ODTÜ İktisat Bölümü öğretim üyesi
Veri kaynakları
IO Tablosu, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri, GSYİH ve
Hane Halkı İşgücü İstatistikleri: TUIK (http://tuik.gov.tr)
Firma bilançoları : Girişimci Bilgi Sistemi (https://gbs.sanayi.gov.tr/)
Vergi gelirler: Gelir İdaresi Başkanlığı (https://www.gib.gov.tr/)
SGK prim ödemeleri: SGK (https://veri.sgk.gov.tr/)
Notlar ve diğer kaynaklar:
[1] 24 Mart günü Sarkaçta çalışmanın ilk sonuçları
yayınlanmıştı (bkz. https://sarkac.org/2020/03/covid-19-tedbirlerinin-ekonomik-etkileri-ve-politika-onerileri/).
Bu çalışmada analizin kapsamını (tüm sektörler ve kayıtlı/kayıt
dışı tüm çalışanları içerecek şekilde) genişletiyoruz ve ekonomi
politikalarının etkilerine bakıyoruz.
[2] Burada talep azalması ile kastedilen bu sektörlerin
faaliyetinin kısıtlanması sonucu arz ve talepteki zorunlu
kesintidir.
[3] Daha doğru bir ifade ile, iki varsayımın oransal etkileri e1
ve e2 ise, ikisinin birden olduğu durumda toplam etki, e12 = (1
+ e1)(1 + e2) 1 olacaktır.
[4] Capital Investmentın tahminlerine göre Çin GSYİHsı
2020nin ilk üç ayında (bir önceki yılın aynı dönemine göre) %
20 düştü. ABD ve AB ülkeleri için ikinci 3-aylık dönem (henüz) %
12.0-12.5 daralma bekleniyor (bkz. Capital Investments, https://www.capitaleconomics.com/the-economic-effects-of-the-coronavirus/#gdp-forecasts).
[5] Bu çalışmada 2017 verilerini kullandığımız için başlangıç
işsizlik oranı olarak 2017 yılı oranını (% 10.9) kullandık. 2019
yılı işsizlik oranı % 13.7di. Senaryolardaki işsizlik oranını
hesaplarken tarımdaki istihdamın değişmeyeceğini varsaydık.
[6] Gülçin Özkan, Ekonomiyi kurtarmaya can kurtararak
başlayabiliriz, T24 [https://t24.com.tr/yazarlar/gulcin-ozkan/ekonomiyi-kurtarmaya-can-kurtararak-baslayabiliriz,26076]
[7] Türkiyedeki mülteci ve sığınmacıların da bu süreçten çok
olumsuz etkilenmemesi için özel tedbirler alınması gerektiğini
vurgulanmalı.
KAYNAK : http://www.sarkac.org
KAFIAD YAYIN TARIHI : 30- 11 - 2020 |