Erol TAYMAZ /
Rusya Federasyonu Anayasası, Kurucu Halk ve Asli Unsur
2008de Putin devlet başkanlığında ikinci dönemini doldururken,
Rusya Yeltsin döneminden çok farklı bir görünüm kazanmıştı.
Ekonomi artan petrol fiyatlarının da etkisiyle hızlı bir büyüme
temposu yakalamış, yasa ve düzen büyük ölçüde tesis edilmiş,
Rusyanın dünyadaki imajı değişmeye başlamıştı. Bu nedenle
Putinin Rusya Federasyonu (RF) Anayasasındaki devlet
başkanının ancak iki dönem üst üste seçileceği koşulunu
kaldırarak üçüncü kez devlet başkanlığı yolunu açacağı
bekleniyordu. Putin, bunun için anayasa değişmez deyip, devlet
başkanlığını başbakan Medvedeve bırakarak herkesi şaşırttı ve
Medvedevin bir dönemlik devlet başkanlığının ardından 2012de
tekrar ve Anayasaya uygun şekilde devlet başkanı seçildi.
Putin ikinci kez ikinci dönem devlet başkanlığı yaparken, 15
Ocak 2020de Federal Mecliste yaptığı konuşmada anayasa
konusunu tekrar gündeme getirdi ve devlet başkanının
yetkilerinin daraltılması, devlet başkanının hayatı boyunca
sadece iki dönem seçilebilmesi, Federasyon Meclisinin
yetkilerinin artırılması, Güvenlik Konseyinin kurulması gibi
önerilerde bulundu. Gözlemcilere göre görev süresi 2024te
tamamlanacak olan Putin bundan sonraki dönemde Güvenlik Konseyi
başkanı olarak etkisini ve gücünü devam ettirmek istiyordu.[1]
Fakat Putin bir kez daha şaşırttı: Dumadaki görüşmeler
sırasında ve son anda gelen bir öneri ile anayasa değişikliğinin
yürürlüğe girmesinden önceki devlet başkanlarının görev süresi
sıfırlandı; bu değişiklik Yeltsin vefat ettiği için sadece
Putini etkiliyordu.
RF Anayasasında iki yüzden fazla değişiklik yapıldı. Bu
değişikliklerin hepsi Anayasanın 3-8. bölümleri ile ilgili
olduğu için referanduma gidilmesine gerek yoktu.[2] Önerilen
değişiklikler hemen hemen hiçbir itiraz ile karşılaşmadan
Federal Meclisin alt kanadı Devlet Duması ve üst kanadı
Federasyon Konseyinden geçti ve RFyi oluşturan 85 bölgenin
tümünün yasama organları tarafından ayrı ayrı kabul edildi.[3]
Halk oylaması (hukuken) gereksizdi, hatta bazı gözlemcilere
göre riskliydi.[4] Gereksiz ve riskli olmasına karşın Putin
niçin halk oylamasına gitti?
Bu sorunun cevabını Sergei Eisenstein İkinci Dünya Savaşı
yıllarında çektiği Korkunç İvan filminde vermişti. Film,
Rusyanın ilk çarı olan Korkunç İvanın boyarlarla olan
kavgasında Moskovadan ayrılışını, kar kış demeden İvanın
peşinden giden binlerce sıradan insanın talebi üzerine
Moskovaya dönüşünü ve halkın desteği ile mutlak yönetimini
kurmasını dramatik bir şekilde anlatır. Anayasa oylaması
şüphesiz filmdeki kadar dramatik bir olay değildi, fakat
ekonominin küçüldüğü, Kırımın ilhakından sonra ekonomik
ambargonun etkilerinin yoğun bir şekilde hissedildiği, Ukrayna
ve Suriyede yakın dönemde çözümlenemeyecek bir sıcak çatışmanın
devam ettiği koşullarda (daha önceki tüm söylemlerinin aksine)
Putine iki dönem daha devlet başkanlığının yolunu açacak
kapsamlı bir anayasa değişikliğinin meşruiyetini meclis(ler)
değil, ancak halk oylaması sağlayabilirdi. Sonuçta, 22 Nisanda
yapılması planlanan fakat Covid-19 pandemisinden dolayı
ertelenen, salgının devam etmesine karşın uluslararası
gözlemciler olmadan 25 Haziran-1 Temmuz tarihlerinde yapılan
halk oylamasına seçmenlerin %68i katıldı ve katılanların
%79unun oyu ile anayasa değişiklikleri kabul edildi.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya Sovyet Federatif
Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC) yerine kurulan Rusya
Federasyonunun anayasası 1993da kabul edildi. Son
değişiklikler 1993 Anayasasında bugüne kadar yapılan en
kapsamlı değişiklik olarak niteleniyor. Değişiklikler emekli
maaşlarının endekslenmesi ve asgari ücretin asgari yaşam
standardının altında olmaması gibi sosyal politikaya ilişkin
konulardan yasama, yargı ve yürütme organlarının işleyişi, RF
yasalarının uluslararası anlaşmaların üstünde tutulması ve üst
düzey devlet görevlilerinin çifte vatandaş olmaması gibi dış
etkileri sınırlayıcı düzenlemeleri içeriyor. Anayasada
Tanrıya atıfta bulunulması, eşcinsel evliliği dışlamak için
evliliğin kadın ve erkek arasında olduğunun belirtilmesi, RFnin
SSCBnin yasal devamı olduğu, Anayurt Savaşının (İkinci Dünya
Savaşı) hatırasına saygı gibi özellikle muhafazakâr kesimlerin
desteğini almaya yönelik pek çok tatlandırıcı değişiklik
önerileri arasında yer aldı.[5]
Anayasa değişikliğinde en çok dikkati çeken Putinin yeniden iki
dönem aday olabilmesine ve (seçimleri kazanırsa) 2036a kadar
devlet başkanlığını sürdürmesine olanak sağlayan değişiklik
oldu. Türkiyede ve diğer ülkelerde çok fazla gündeme
gelmemesine karşın,[6] bu değişiklik sepeti ile federasyonu
oluşturan halklar arasındaki ilişkiyi ve etnisite rejimini
etkileyebilecek önemli bir tanım eklendi.
Anayasasının 68. maddesi Rusçanın devlet dili olduğunu,
Federasyondaki cumhuriyetlerin kendi devlet dillerini belirleme
hakkı olduğunu, cumhuriyetlerdeki kamu kuruluşlarında her iki
dilin kullanılacağını, RFnin tüm halklarının dillerini koruma
ve geliştirme hakkını güvence altına alacağını belirtiyordu.
Yapılan değişiklik ile RFde devlet dilinin Rusça olduğunu
önemli bir farklılık ile vurgulandı: Rusya Federasyonu
genelinde devlet dili, Rusya Federasyonunun eşit halklarının
çok-uluslu birliğinin bir unsuru olan, devleti kuran halkın dili
Rusçadır. Burada devleti kuran halk (государствообразующего
народа) ifadesi Federasyon içerisinde Rus halkına ayrı bir
konum kazandırıyor (kurucu/asli unsur). Anayasanın devletin
egemenliğini tanımlayan 67. maddesine eklenen bin yıllık tarih
ve devletin sürekliliği vurgusu bu değişikliğin anlamını
pekiştiriyor.
RFdeki milliyetçi-muhafazakâr kesimleri memnun edecek bu
değişikliğe karşı, âdeta Rus olmayan halkların ve azınlıkların
da Anayasaya evet demesini sağlamak istercesine, Devlet
RFdeki tüm halkların ve etnik toplulukların kültürel kimliğini
korur ve etno-kültürel ve dilsel çeşitliliğin güvence altına
alır cümlesi Anayasanın 69. maddesine eklendi. Bu maddeye
karşın devleti kuran halk ifadesi pek çok kesim tarafından
eleştirildi. Örneğin Çerkeslerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu
Kabardey Balkar Cumhuriyetindeki İnsani Araştırmalar Enstitüsü
araştırmacıları yayımladıkları bir bildiri ile Anayasada
devleti kuran halk tanımının yer almasının federalizm
ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine ve halkların kendi
kaderini tayin hakkına karşı olduğunu; Rusya Federasyonundaki
istisnasız tüm halkların devleti kuran halk olduğunu;
yurtdışındaki soydaşların korunmasına ilişkin maddenin de
Rusya-geneli kültürel kimliğe (общероссийской культурной
идентичности) yaptığı referans ile milyonlarca Çerkes, Kalmuk,
Tatar ve diğer halkları dışladığını açıkladılar.[7] Türkiyede
Çerkeslerin en yaygın örgütlenmesi olan Kafkas Dernekleri
Federasyonu (Kaffed) ile yüze yakın kuruluş anayasa
değişiklikleri görüşülürken yaptıkları açıklamada federatif
devletin ilkeleriyle bağdaşmayan tekçi uygulamalara ve
kazanılmış hakların geri alınmasına yol açabilecek
antidemokratik anayasa değişikliğine karşı olduklarını
açıkladı.[8]
1993te kabul edilen Rusya Federasyonu Anayasası, devletin
meşruiyetini belirli bir etnisiteye değil, Biz, Rusya
Federasyonunun çok-uluslu halkı... diyerek Rusya
Federasyonundaki tüm halklara dayandırıyor, halkların kaderini
tayin hakkına ve halkların eşitliğine vurgu yapıyordu. SSCB ve
RSFSCnin sosyalist niteliğinden köklü bir kopuşu temsil
etmesine karşın 1993 RF Anayasası etnisiteye ilişkin
politikaları ve devletin federatif yapısını büyük ölçüde korudu;
federasyonun yapısı aynı kaldı ve Rus olmayan halkların yaşadığı
bölgelerdeki özerk cumhuriyetler (genelde Rus nüfusun çoğunlukta
olmasına karşın) varlıklarını devam ettirdi. Şener Aktürke göre
1993ten sonra RFde etnisite rejimindeki en önemli değişiklik
1997de dahili pasaportlardan (kimlik kartlarından) etnisitenin
kaldırılmasıydı.[9] Fakat bu yıl gerçekleşen ve Rus halkını
devleti kuran halk olarak tanımlayan değişiklik ise kapsamı ve
etkileri ile belki 1997deki değişiklikten daha köklü bir
dönüşümü ve RSFSCnin kuruluşundan beri uygulanan etnisite
politikalarından bir kopuşu temsil ediyor.
RF Anayasasındaki değişikliğin niteliğini görmek için diğer
devletlerin anayasaları ile bir karşılaştırma yapılabilir.
Karşılaştırmaya eski Sovyet cumhuriyetleri ile başlayalım.[10]
Yukarıda belirtildiği gibi 1924ten itibaren kabul edilen SSCB
ve birlik cumhuriyetleri anayasalarında (devlet dili dışında)
belirli bir etnisite ön plana çıkarılmamıştı. Devlet,
işçilerin-köylülerin veya ülkede yaşayan tüm halkların devleti
olarak tanımlanıyor, federalizm ulusal bölgesel özerkliğe
dayanıyor, özerk ulusal cumhuriyet ve bölgelerde farklı dillerin
devlet dili olarak kullanılabileceği kabul ediliyordu. SSCB
dağıldıktan sonra Orta Asya cumhuriyetlerinde (Kazakistan,
Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan) kabul
edilen yeni anayasalar büyük ölçüde farklı etnisitelere eşit bir
konum benimsedi. Bu beş devletin de anayasalarında meşruiyetin
kaynağı olarak belirli bir etnisite değil, ülkenin tüm halkı
gösteriliyor, ülkenin resmî dili tanımlanmakla birlikte diğer
dillerin (örneğin eğitim ve mahkemelerde) kullanılmasına izin
veriliyordu.[11]
SSCB kurulmadan önce ulusal devlet ile tanışan Güney
Kafkasyadaki üç cumhuriyette ise durum oldukça farklı. Örneğin
Ermenistan anayasası devleti kuran öznenin Ermeni ulusu olduğunu
açıkça vurguluyor, azınlıkların kendi gelenek, din, dil ve
kültürlerini koruma hakkı olduğunu belirtiyor fakat devlete (ve
böylece tüm vatandaşlara) Ermeni dil ve kültürel mirasını koruma
görevi veriyor. Gürcistan anayasası da Biz, Gürcistan
vatandaşları... diye başlıyor fakat Gürcü ulusunun yüzlerce
yıllık eski devlet geleneğine vurgu yapıyor. Gürcistan
anayasasına göre Gürcüce resmî dil, fakat Abhazya Özerk
Cumhuriyetinde Abhazca da resmî dil konumunda. Herkesin dil ve
kültürünü yaşama ve kullanma hakkı da tanınmış durumda.
Azerbaycanda ise Azərbaycan Respublikasında dövlət
hakimiyyətinin yeganə mənbəyi Azərbaycan xalqıdır. Azerbaycan
dili devlet dili olarak kabul ediliyor, fakat Ermenistan ve
Gürcistan anayasalarından farklı olarak diğer dillere ilişkin
olarak Azərbaycan Respublikası əhalinin danışdığı başqa
dillərin sərbəst işlədilməsini və inkişafını təmin edir hükmü
yer alıyor.
İkinci Dünya Savaşında SSCBye katılan Baltık
cumhuriyetlerinin SSCB dağıldıktan sonraki anayasaları etnisite
açısından Orta Asya cumhuriyetlerinden çok farklıydı. Estonya,
Letonya ve Litvanya anayasalarında devleti kuran ulus
tanımlanıyor ve bu ulusun dilini, geleneklerini ve varlığını
korumak için devletin kurulduğu belirtiliyor. Bu üç ülkede de
bir resmî dil tanımlanmış durumda ve azınlıkların kendi dil ve
kültürleri koruma ve geliştirme hakkı kabul ediliyor.
Kalan üç cumhuriyetten Belarus Orta Asya cumhuriyetlerine
benziyor. Devleti kuran Belarus halkı, Belarusça ve Rusça resmî
dil ve azınlık dillerinde eğitim yapılabiliyor. Moldova ve
Ukrayna anayasalarında da meşruiyet tüm halka ait, ama tüm
halk bir ulus ve diğer milliyetlerden/azınlıklardan oluşuyor.
Bir başka deyişle bu devletlerde de bir kurucu ulus
tanımlanmış durumda. Resmî dil bu kurucu ulusun dili, Rusça ve
azınlık dillerin korunması ve kullanılması devlet güvencesi
altında.
Bu kısa karşılaştırma, devletlerin kuruluş aşamasındaki etnisite
ile ilişkilerinin, en az elli yıllık bir Sovyet geleneğinden
sonra da belirleyici olabildiğini gösteriyor.
SSCB dışından kurucu ulusa ilişkin birkaç örnek verebiliriz.
Örneğin Polonya anayasasındaki etnisite (Biz, Polonya ulusu [Naród
Polski], ...) ve din vurguları (Ulusun Hıristiyan mirası...)
kimseye sürpriz gelmeyecektir. Resmî dil ve azınlık dillerinin
korunmasına ilişkin standart ifadelerin yanında Polonya
anayasasında ülke dışındaki Lehlere ulusal kültürel miras ile
bağlarının korunması görevi de veriliyor. Sırbistan Anayasası da
benzer şekilde, devleti kuran asli unsur için, dışarıda yaşayan
Sırplar ve devlet arasındaki ilişkileri geliştirilmesi görevini
devlete veriyor. Alman ulusunun asli unsur olduğu Almanya
anayasasında açık bir şekilde tanımlanıyor. (Bunun sonucu olarak
Almanya yakın döneme kadar sadece etnik Almanlara vatandaşlık
hakkı tanıdı.) Macaristan ve Hırvatistan anayasaları, RFden
yıllar önce, devletin binlerce yıllık tarihi olan bir ulus
tarafından inşa edildiğini söylüyordu. Macaristan anayasası
Kralımız Aziz Stephenin bin yıl önce Macaristan devletini
sağlam temellere kurmasından ve ülkemizi Hıristiyan Avrupanın
bir parçası yapmasından gurur duyarken, Hırvatistan anayasası
da Hırvat ulusu ve devletinin bin yıllık kimliğinden, Hırvat
ulusunun tam egemenlik için tarihsel hakkından dem vuruyor.
Güney Kore anayasası ise tarihi ve gelenekleri ezelden (immemorial)
başlatıyor.
Bin yıllık tarihe tekrar döneceğiz, fakat kurucu/asli unsurdan
bahsederken, her zaman bir kurucu/asli unsurdan bahsedilmediğini
vurgulayalım. Örneğin Belçika anayasası Belçikanın üç
topluluktan (Flaman, Fransız ve Almanca-konuşan topluluklar)
oluştuğunu söylüyor. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında (1960) iki
topluluğa (Rum ve Türk) referans var, fakat burada topluluk
sadece etnisite üzerinden değil, aynı anda din üzerinden
tanımlanıyor (Bu Anayasa kapsamında... Türk topluluğu
Cumhuriyetin Türk kökenli ve anadili Türkçe olan veya Türk
kültürel geleneklerini paylaşan veya Müslüman olan
vatandaşlarını kapsar). Bosna Hersek anayasası da devletin
kurucu halklar olarak Boşnak, Hırvat ve Sırplar ile diğerleri
tarafından kurulduğunu söylüyor.
Binlerce yıllık tarih ifadesi hem söz konusu toprak üzerinde
hak iddia etmek, hem de devlet kurma yeterliliğine sahip olmanın
kanıtı olarak kullanılıyor. Fakat tarih her devlette milliyetçi
söylemin aracı değil. Örneğin Bolivya anayasası tarihe çok
farklı bir anlam yüklüyor:
Eski çağlarda dağlar yükseldi, nehirler taşındı ve göller
oluştu. Amazonumuz, bataklıklarımız, yaylalarımız, ovalarımız ve
vadilerimiz yeşillik ve çiçeklerle kaplandı. Bu kutsal Toprak
Anayı farklı yüzlerle şenlendirdik ve o zamandan beri her
şeyde, insan ve kültür olarak farklılığımızda var olan çoğulluğu
anladık.
Bu çoğulcu anlayış sonucu Bolivyada otuz yedi dil resmî dil
statüsünde kabul ediliyor. Son olarak, Latin Amerikadaki bazı
devletlerin anayasasında (örneğin Uruguay ve Şili) etnisite ve
(resmî) dil kavramlarının hiç geçmediğini belirtelim. Aynı durum
ABD gibi başka devletlerde de gözleniyor.
Yukarıda özetlenen çeşitli örneklerde görüldüğü gibi devletlerin
önemli bir kısmı meşruiyetlerini bir (kurucu) ulusa
dayandırırken diğer etnisiteleri en iyi ihtimalle tahammül
edilmesi gereken bir teferruat olarak görüyor. Türkiyeden
bakıldığında, gayrimüslimler hariç hemen herkesin kendisini
asli unsur olarak tanımlamaya çalıştığı bir ortamda RF
Anayasasında devleti kuran ulusun tanımlanması gayet normal
görülebilir. Fakat Ahmet İnselin Türkiye için yazdıklarını RF
ve diğer devletler için de uyarlayabiliriz: devleti bir
etnisitenin kutsal devleti olarak tanımlayarak, bir etnisiteyi
diğerlerinden ayrıcalıklı bir konuma getirerek barış, eşitlik ve
özgürlük yolunda adım atılamaz.[12]
[1] Öneriler konusunda ilk tepkiler için bkz. Leonid Bershidsky,
Putin's New Plan to Hold Power Forever, Moscow Times, 16 Ocak
2020, https://www.themoscowtimes.com/2020/01/15/putins-new-plan-to-hold-power-forever-a68922
[2] RF Anayasası 9 bölümden oluşuyor. 1. bölüm anayasanın temel
ilkeleri, 2. bölüm hak ve özgürlükler ve 9. bölüm anayasanın
değiştirilmesi hakkında. Bu bölümler dışındaki değişiklikler
Federasyon Konseyinin 3/4ü, Devlet Dumasının 2/3ü ve RFyi
oluşturan 85 bölgenin yasama organlarının 2/3ünün onayı ile
kabul ediliyor.
[3] Yapılan ve kabul edilen öneriler için Duma web sitesine
bakılabilir: https://sozd.duma.gov.ru/bill/885214-7
[4] Bir örnek için bkz Nigel Gould-Davies, Three things to know
about Russias constitutional vote, International Institute for
Strategic Studies, 26 Haziran 2020, https://www.iiss.org/blogs/analysis/2020/06/russia-constitutional-vote-putin
[5] Halk oylamasında tüm değişiklikler bir bütün olarak oylandı.
Bu nedenle değişiklik paketinde toplumun farklı kesimlerinin
benimseyeceği öneriler, tatlandırıcılar, yer alıyordu.
[6] Türkiyedeki sessizliğin önemli bir istisnası Fehim
Taştekinin yazısı oldu: Rus zehirlenmesi, Gazete Duvar, 29
Haziran 2020, https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/06/29/rus-zehirlenmesi/
[7] Açıklama metni için bkz. Kabardey Balkar Cumhuriyeti İnsani
Araştırmalar Enstitüsü Açıklaması, 7 Mart 2020, http://www.zapravakbr.ru/index.php/30-uncategorised/1430-protivorechashchim-dukhu-federalizma-pravu-narodov-na-samoopredelenie-yavlyaetsya-popytka-uchrezhdeniya-edinstvennogo-gosudarstvoobrazuyushchego-naroda
[8] Rusya Federasyonu Anayasası Değişikliği ile İlgili Açık
İtiraz ve Çağrı, Kaffed, 21 Mart 2020, https://kaffed.org/haberler/federasyondan/item/3999-rusya-federasyonu-anayasasi-degisikligi-acik-itiraz-cagri.html
[9] Şener Aktürk (2015), Almanya, Rusya ve Türkiyede Etnisite
Rejimleri ve Milliyet, çev. Volkan Eke, İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları.
[10] Aksi belirtilmedikçe bu yazıda bahsi geçen tüm anayasaların
https://www.constituteproject.org/ sitesindeki İngilizce
metinleri kullanıldı. Azerbaycan anayasası için bkz. http://ask.org.az/wp-content/uploads/2019/10/Konstitusiya_AZE.pdf
[11] Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistanda Rusça da devlet
dili/resmî dil olarak kabul edildi.
[12] Ahmet İnsel, Aslî Kurucu Unsur Mertebesinin Sorunları,
Birikim, sayı 134-135, Haziran-Temmuz 2000, https://www.birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-134-135-haziran-temmuz-2000/2327/asli-kurucu-unsur-mertebesinin-sorunlari/3295
KAYNAK : http://www.birikimdergisi.com
KAFIAD YAYIN TARIHI : 27- 07 - 2020 |