TÜSİAD/ Kaslowski: Türkiye değişen dünyada yol ayrımında
Türkiye ekonomisinde koronavirüs seferberliği kapsamında TÜSİAD
Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski Bloomberg HT'ye özel
kaleme aldı...
Dünyada önümüzdeki yüzyılı etkileyecek değişimlerin yaşandığı
bir süreçten geçiyoruz. Salgın sonrası yeni düzen oluşurken
ülkelerin uyguladıkları politikalar ve oluşacak yeni küresel
işbirlikleri ekonominin geleceğini belirleyecek.
Sağlık sistemimiz ve sağlık emekçilerimizin bilgi, deneyim ve
azmi sayesinde salgınla mücadeleyi başarıyla sürdürüyoruz.
Yüksek hastane kapasitelerimiz, tedavi ve takip süreçlerinde
izlenen yöntemler ile vefat oranları pek çok ülkeye kıyasla
oldukça düşük seviyelerde kaldı. Yeni vaka sayıları alınan
tedbirlerle belli bir oranın altında seyrediyor. Rehavete
kapılmadan ve sosyal mesafe tedbirlerini ihmal etmeden sürecin
sağlık boyutunu aynı dikkatle sürdürmek zorundayız.
Diğer yandan hem Avrupada hem ülkemizde ekonomi yavaş yavaş
açılmaya başlıyor. Alışmak zorunda olduğumuz yeni bir normale
geçiyoruz. Virüse karşı etkili bir aşı ya da ilaç geliştirilene
kadar bu yeni normalde yaşayacağız. Bunun bilincinde olarak
işyerlerimizi ve iş yapma şekillerimizi çalışanlarımızın ve
tüketicilerin sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde yeniden
düzenliyoruz. Uzun bir süre yeni kurallarla yaşamaya hazır
olmalıyız.
Yeni normalin makroekonomik yansımaları da çarpıcı olacak. Dünya
ekonomisinde finansal açıdan yeni bir dönem başlıyor. Yüksek
borç ve işsizlik ülke ekonomilerini ve siyasetlerini derinden
etkileyecek. Dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde bir
kısım borç ödenemez hale gelecek ve dış desteğe ihtiyaç
duyulacak. Gelişmiş ülkeler ise monetizasyonu tartışmaya
başlayacak. Tedarik zincirlerinin Çin-Asya ekseninden yeniden
Batıya kayışı bu ülkelerde gelir kayıplarına ve tepkilere neden
olacak. İhracat odaklı politikalardan iç talep odaklı
politikalara geçişi hızlandırmak zorunda kalacaklar. Petrol
fiyatlarındaki düşüşün uzunca bir döneme yayılması doğal kaynak
gelirleriyle bütçelerini dengeleyen ülkelerde de dengeleri ve
siyaseti zorlayacak.
Türkiye bu değişimlerin tam ortasında. Yeni dönemin bazı
alanlarda getirdiği yıkımı, yaratıcı yıkıma çevirerek
ekonomimizi dönüştürmek bizim elimizde. Tedarik zincirlerindeki
değişim Avrupanın yanı başında, Gümrük Birliği üyesi ve iyi bir
endüstri alt yapısı olan ülkemiz için bir fırsat. Ancak bu
fırsattan faydalanmak isteyen tek ülke Türkiye değil. Yeni AB
üyesi Doğu Avrupa ülkeleri ve hizmet sektörleri bu krizde önemli
yıkıma uğrayan Güney Avrupa ülkeleri de pastadan pay almak için
kolları sıvadılar.
Türkiyenin sağlık sisteminin salgında iyi bir sınav vermiş
olması önemli bir avantaj. Ancak bu başarı tek başına yeterli
değil. ABnin değerler sistemi içerisinde güvenilir ve
istikrarlı bir ekonomi olarak görülmek, temel hak ve
özgürlüklerde belli standartları sağlamak, güçlü bir hukuk
devletine sahip olmak, dijital altyapının yeterliliği ve iklim
değişikliğine karşı bir yol haritasına sahip olmak yeni dünyanın
yeni kriterleri. Çünkü AB ve ABD kendi değerler ve hukuk
sisteminden uzak ülkelerde tedarik zincirleri kurgulamış
olmaktan önemli ölçüde zarar gördüler. Uzun zamandır fikri
mülkiyet haklarının yeterince korunamaması ve oyunun kurallarına
uymadan rekabette öne geçen dev şirketlerden rahatsızlık
duyuluyordu. Yeni dönemde de meseleyi sadece coğrafi
çeşitlendirme boyutuyla ele almayacaklardır. Salgın sonrasında
Batı ekonomi alanında da artık kendi değerler sistemine yakın
ortaklarla iş birliğini artıracak.
Ekonomik istikrar da bu değerlerin bir parçası. Tedarik
zincirindeki bir ülkenin kredi notu, finansmana erişimi,
uluslararası piyasalarda parasının itibarı ve istikrarı üretim
fonksiyonunu yerine getirebilmesi açısından son derece önemli.
Özellikle finansal alanda ve ekonomi politikalarında
uluslararası standartlardan uzak düzenlemeler ülkemizin ekonomik
güvenilirliğinin sorgulanmasına neden olacaktır. Serbest piyasa
ilkelerinden ve TL konvertibilitesinden asla vaz geçmemeliyiz.
Devletlerin ekonomide ağırlığının artması küresel bir trend
olarak görülse de amacın özel sektörün yerini almak değil,
krizden çıkışta ve yeni teknolojilerin gelişiminde destek olmak
olduğu ortadadır. Bunun da şeffaf ve kurallı bir şekilde
yapılmadığı ülkelerde ekonomik güven zedelenecektir. Ekonomide
verimliliğin temeli rekabettir ve tüm politikalar adil rekabeti
sağlayacak şekilde önceliklendirilmelidir.
Bu koşullarda kriz sonrası fırsatlardan faydalanmak için
Türkiyenin öncelikli olarak yapması gereken şey ülkemizin
kredibilitesini artıracak adımları atmaktır.
-Demokrasi, temel haklar ve hukuk sistemini güçlendirmek,
-Dijitalleşme sürecini hızlandırmak,
-İklim değişikliği ile mücadele için gerekli yol haritasını
belirlemek,
-AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını güncellemek için gerekli
adımları atmak,
-Ekonomide istikrarlı, şeffaf ve güvenilir politikalarla,
serbest piyasa ilkelerinden taviz vermeden gerekli reformları
yapmak
bunların başında gelir.
Yeni dünyanın şekillendiği karmaşık bir dönemden geçerken
uluslararası ilişkilerimizi de yeniden gözden geçirmemiz
gerekecek. 2000li yılların başında AB ve transatlantik ittifak
çıpalarıyla sadece Batı ile değil, bölge ve komşu ülkelerle olan
ilişkilerimizde de önemli ilerlemeler oldu. Diplomatik yönden
tarafsızlığımız ve ideolojik olarak nötr konumumuz sayesinde
birçok bölge ülkesinin sorunlarında güvenilir arabulucu haline
geldik, bölge ülkeleriyle olan ekonomik ilişkilerimizde büyük
bir sıçrayış yaşandı. Ne var ki hem içeriden hem de dışarıdan
kaynaklanan nedenlerle bu süreç akamete uğradı. Bugün gelmiş
olduğumuz noktada Türkiyenin hem ulusal çıkarları hem de
toplumun beklentilerine uygun olarak uluslararası arenada
dostluk ve ittifaklarını genişletmesi, sorunların çözümüne
diplomasiyi ve işbirliğini önceleyerek yoğunlaşması elzemdir.
Safların yeniden belirlendiği, kartların yeniden dağıtıldığı bu
dönemde ülkemiz önemli bir dönemeçte. Geçtiğimiz yüz yılda
Cumhuriyetimizin getirdiği kazanımlar ve ekonomik alandaki
başarılarımız gelecek yüzyılımıza da ışık tutuyor. Bu kriz
sürecinden de başarıyla ve güçlenerek çıkacağımıza, Türkiyenin
önümüzdeki yüzyılını belirleyecek doğru kararları vereceğimize
ve dünyadaki yerimizi daha da güçlendireceğimize inanıyoruz.
Simone KASLOWSKİ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı
KAYNAK : www.tusiad.org
|