TÜSİAD Başkanı
Simone Kaslowski: "Türkiye sorunlarla mücadelede yalnız
kalmamalı"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski COVİD-19
krizinin ekonomiye etkilerini ve TÜSİAD'ın sürece katkısını
Anadolu Ajansına değerlendirdi:
- "Destek programının odağı işletmelerin nakit akışlarındaki
bozulmanın zincirleme iflaslara neden olmasını engellemek ve
istihdam kayıplarını en aza indirmek olmalı. Döviz likiditesinde
sorun yaşanmaması için Fed ile swap hattı açılması ya da
alternatif dış kaynak bulunması için girişimlerde bulunulması bu
anlamda önemli olacaktır"
- "2020 iç talep ağırlıklı büyüyeceğimiz bir yıl olacak. Biz
olumlu düşünerek küçük de olsa pozitif bir büyüme
yakalayacağımıza inanıyoruz. Enflasyon üzerinde petrol başta
olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş olumlu etki yapıyor,
ancak döviz kurunda artış sürüyor. Enflasyon yıl sonunda yüzde
9-10 civarında kalabilir"
- "Ülkemizde istihdamı korumak ve özellikle küçük işletmeleri,
esnafı, ticaret erbabını, kendi işinde çalışan kişileri
desteklemek açısından yeni adımlara ihtiyaç var. Burada
bankacılık sektörü kaynakları tek başına herkese yetemeyecektir"
- "Vergi kolaylıkları tüm sektörlere değil sadece mücbir sebep
tanımındakilere sağlanıyor. Bu yeterli değil. Cirosu belli bir
oranın üzerinde düşen herkese kolaylık sağlanmalı"
- "Salgının seyrine göre, bazı ülke örneklerinde de görüldüğü
gibi, zorunlu iş alanları hariç çalışma hayatının ve sokağa
çıkmanın kısıtlandığı tedbirlere ihtiyaç elbette duyulabilir.
Salgınla mücadele için her türlü senaryoya hazırlıklı olmak
zorundayız"
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, küresel finansal risklerle
mücadelenin uluslararası iş birliği içerisinde yürütülmesi
gerektiğini belirterek, "Bu amaçla pek çok uluslararası kurum
şimdiden önemli fonlar ayırdı. ABD Merkez Bankası (Fed) pek çok
ülkeyle döviz swap hattı açtı. Türkiye de bu sorunlarla
mücadelede yalnız kalmamalı." dedi.
Kaslowski, koronavirüs salgınının yayıldığı her ülkede ekonomi
üzerinde benzer etkiler yaptığını, Türkiye ekonomisinin de
finansal piyasalar, dış ticaret ve iç talep olmak üzere üç
farklı kanaldan etkilendiğini anlattı.
Bu yıl hem turizm hem de ihracat gelirlerinde önemli bir
gerileme görüleceğini aktaran Kaslowski, diğer taraftan iç
talepte bir daralma yaşandığını, pek çok sektörün hizmetlerini
salgının yayılım hızını azaltmak için durdurduğunu söyledi.
Kaslowski, dış talebin zayıf olduğu, turizm gelirlerinin önemli
ölçüde azaldığı bir ortamda dengeli büyümenin çok mümkün
görünmediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bu yıl büyümenin oldukça cüzi oranlarda gerçekleşmesi
beklenmeli. 2. çeyrekte iç ve dış talep aynı anda duracak,
ekonomide büyük ölçüde daralma yaşanacak. Salgının seyri eğer
tahmin edildiği gibi yaz aylarında azalacaksa iç talep 3.
çeyrekte geri dönecektir ama küresel ekonomide özellikle
Avrupa'da ekonomik kriz çok daha uzun sürecek. Bu nedenle yılın
2. yarısında dış talepten büyük bir katkı beklememek gerekir.
2020 iç talep ağırlıklı büyüyeceğimiz bir yıl olacak. Biz olumlu
düşünerek küçük de olsa pozitif bir büyüme yakalayacağımıza
inanıyoruz. Enflasyon üzerinde petrol başta olmak üzere emtia
fiyatlarındaki düşüş olumlu etki yapıyor, ancak döviz kurunda
artış sürüyor. Enflasyon yıl sonunda yüzde 9-10 civarında
kalabilir. Turizm ve ihracat gelirlerindeki kayıplar nedeniyle
çok sınırlı bir cari açık bu yıl görebiliriz."
Merkez Bankası döviz rezervinde son aylarda hızlı bir gerileme
olduğuna işaret eden Kaslowski, döviz likiditesine özellikle
dikkat edilmesi gereken bir döneme girildiğini dile getirdi.
Kaslowski, uluslararası kurumlarla iş birliğine her zamankinden
daha fazla önem verilmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Küresel
finansal risklerle mücadele uluslararası iş birliği içerisinde
yürütülmeli. Bu amaçla pek çok uluslararası kurum şimdiden
önemli fonlar ayırdı. Fed pek çok ülkeyle döviz swap hattı açtı.
Türkiye de bu sorunlarla mücadelede yalnız kalmamalı."
ifadelerini kullandı.
- "Paketin genel büyüklüğü ekonominin büyüklüğü ile orantılı
olmalı"
Simone Kaslowski, destek programının temel amacının istihdamı
korumak ve işletmelerin devamlılığını sağlamak olması
gerektiğini, mevcut ekonomik yapının korunamadığı durumda,
salgın geçtikten sonra ekonomiyi ayağa kaldırmak için çok daha
uzun bir süreye ve daha fazla kaynağa ihtiyaç duyulacağını dile
getirdi.
Ne kadar erken ve yaygın destek verilirse yapıyı muhafaza
etmenin o kadar mümkün olacağını vurgulayan Kaslowski, şunları
ifade etti:
"Bu nedenle destek programının odağı işletmelerin nakit
akışlarındaki bozulmanın zincirleme iflaslara neden olmasını
engellemek ve istihdam kayıplarını en aza indirmek olmalı. Bunun
yanında genel makroekonomik dengelerin sarsılmaması ve finansal
bir krize neden olmaması için de tedbirler alınmalı.
Döviz likiditesinde sorun yaşanmaması için Fed ile swap hattı
açılması ya da alternatif dış kaynak bulunması için girişimlerde
bulunulması bu anlamda önemli olacaktır. Paketin genel büyüklüğü
ise ekonominin büyüklüğü ile orantılı olmalı. Yurt dışı örnekler
verilen desteklerin Avrupa'da milli gelirin yüzde 20'leri
civarında olduğunu gösteriyor. Ülkemizin kaynakları maalesef
daha sınırlı ve enflasyon tehlikesi büyük, ancak etkileri
nedeniyle neredeyse savaş durumuna benzetilen böyle bir dönemde
istihdamın ve ekonomik sistemin korunması zorunlu. İstihdamın ve
işletmelerin devamlılığını sağlama hedefi doğrultusunda destek
paketlerinin milli gelirin yüzde 10'u seviyesinde bir büyüklüğe
ulaşmasını beklemek daha gerçekçi olacaktır. Elbette öncelik ve
birincil koşul ise Bilim Kurulu'nun virüsün yayılım hızını
azaltmak için tavsiyelerine uymak olmalı. Çünkü insan hayatı her
şeyden kıymetli ve sağlık sistemimizin devamlılığı esastır."
Artık bilim insanlarının uyarılarını hem devletlerin hem de iş
dünyasının daha da fazla dikkate almasının önemine işaret eden
Kaslowski, küresel risklere bu gözle bakılması gerektiğini
vurguladı.
Kaslowski, salgının etkileri ile mücadele ederken iklim
değişikliğiyle, plastik kirliliğiyle uzun vadeli mücadelenin de
zayıflatılmaması gerektiğini vurgulayarak, "Aksine daha güçlü
adımları kararlılıkla atmalıyız. Kurumların yetersiz olması
onlara ihtiyaç olmadığını değil, uygulamada yetersiz
kaldıklarını gösterdi. Küresel koordinasyon ve iş birliğini
hızlı ve verimli şekilde sağlamak, yeni dönemde üzerinde
çalışmak zorunda olduğumuz bir gerçek. Sınırların içine
kendimizi kapatmanın çare olmadığı bir kez daha görüldü. Pek çok
ülke birbirlerine bilimsel veri aktarımı, test kitleri, sağlık
ekipmanları, hatta sağlık personeli göndererek destek verdi.
Bence bunlar gelecek yeni döneme ilişkin umutlu olmamız için iyi
işaretler." diye konuştu.
- "Hane halkına doğrudan destekler gündeme gelmeli"
Simone Kaslowski, krizle mücadelenin, tüm ülkelerde bir süreç
yönetimini ve pek çok alanda etkili adımların hayata
geçirilmesini gerektirdiğini belirterek, "Ülkemizde istihdamı
korumak ve özellikle küçük işletmeleri, esnafı, ticaret
erbabını, kendi işinde çalışan kişileri desteklemek açısından
yeni adımlara ihtiyaç var. Her ne kadar vergi ertelemeleri ve
finansmana erişim açısından kolaylıklar sağlansa da burada
bankacılık sektörü kaynakları tek başına herkese
yetemeyecektir." diye konuştu.
Merkez Bankası'nın bankalara çok ciddi likidite sağladığını,
işsizlik fonuna likidite sağlamak için tahvil alımlarına da
başladığını anımsatan Kaslowski, ancak bu kadar riskli bir
ortamda kredibilitesi iyi olan firmaların öne çıkacağını
söyledi.
Kaslowski, bu nedenle Kredi Garanti Fonu'nun teminat
gösteremeyecek durumda olan küçük işletmeler için kritik
olduğunu vurgulayarak, "Burada maliyet avantajı olduğu için
şimdiden firmalar arasında bir yarış başladı, limitler
yetmiyor." dedi.
Salgın nedeniyle ücretleri ödeme zorluğu yaşayan firmaların kısa
çalışma ödeneğinden faydalandığını, bu ödeneğin ücreti belli bir
tavana kadar karşılayabildiğini aktaran Kaslowski, "Ödeneğe
başvuru koşulları bir miktar kolaylaştırıldıysa da bu imkandan
son 3 yılda en az 450 gün SGK primi ödemiş olma koşuluna
uyabilen çalışanlar yararlanabilecek. Bu dönemin koşulları
dikkate alınarak, süre şartlarının daha fazla çalışanı
kapsayacak şekilde hafifletilmesi düşünülebilir." ifadelerini
kullandı.
Kaslowski, halen önemli bir oranı temsil eden kayıt dışı
çalışanların bu desteklerden yararlanma şansına hiç sahip
olamadığına işaret ederek, salgın durumunda devletin herkese
elini uzatması, dolayısıyla hane halkına doğrudan desteklerin de
gündeme gelmesi gerektiğini söyledi.
- "Salgın sonrası normale dönüşün planlanması gerek"
Kaslowski, vergi kolaylıklarının tüm sektörlere değil sadece
"mücbir sebep" tanımındakilere sağlandığına dikkati çekerek,
şunları ifade etti:
"Bu yeterli değil. Desteklerin işletmelerimizin olağan
faaliyetlerinin sürdürülebilirliği anlayışıyla formüle edilmesi
gerek. Çünkü salgının etkisi geçtiğinde üretime hızla ve
sorunsuz geri dönebilmemiz lazım. Bu işletmelerimiz istihdam,
vergi, inovasyon, katma değer ve ihracatı sürdürülebilir kılan
unsurlardır. Cirosu belli bir oranın üzerinde düşen herkese
kolaylık sağlanmalı. Ayrıca seçilen sektörlerin tedarik
zincirlerinin nasıl etkilendiği de mutlaka hesaba katılmalı.
Destekler tasarlanırken kısa vadede ekonomiye can suyu vermek ne
kadar önemliyse, salgın sonrası normale dönüşün de planlanması
gerekir. Bu nedenle uzun vadede yatırım ortamına zarar
verebilecek serbest piyasa uygulamalarından uzak bazı
düzenlemelerden de kaçınılmalıdır. Örneğin bankacılıkta
yapılacak düzenlemeler Basel kriterlerinden fazla uzaklaşmamalı,
ticaret kanunu ve şirketlerin sermaye yapılarına ilişkin
kararlar alınacaksa yatırımcı beklentilerini olumsuz
etkilememesine dikkat edilmeli."
Üyeleri için finansmana erişim, vergi ve istihdamın en öncelikli
konular olduğunu belirten Kaslowski, gelirlerin ciddi oranda
düşmesine rağmen hem istihdamı korumaya hem de borçlarını
döndürmeye çalıştıklarını söyledi.
Kaslowski, tam anlamıyla bir kriz yönetimi durumunda olduklarını
vurgulayarak, "Tüm dünyada hayatın alıştığımız gibi
gitmeyeceğini biliyoruz. Dijital teknolojilerin daha da ön plana
çıkacağı, zaten hızla dönüşmekte olan dünyada dönüşümün daha da
hızlanacağını tahmin etmek zor değil. Şirketler açısından risk
yönetimine bakış da fazlasıyla değişecek." diye konuştu.
Bu krizde de uluslararası kurumların yetersiz kaldığını bir kez
daha gördüklerini, ancak bu sefer uluslararası iş birliğinin ne
kadar büyük bir ihtiyaç olduğunun hatırlandığını anlatan
Kaslowski, kendilerinin de yurt dışındaki muadilleriyle krizle
mücadele konusunda sürekli iletişim kurduklarını bildirdi.
Kaslowski, kolay bir ortamda çalışmadıklarına işaret ederek,
"Her gün, değişen mevzuatı ve açıklanan düzenlemeleri takip
ediyoruz, üyelerimizi bilgilendiriyoruz. Bize en çok mevzuattaki
değişikliklerin iş hukuku ve sözleşmeler üzerindeki etkileriyle
ilgili sorular geliyor. Uzmanlarla webinarlar düzenleyerek
üyeleri sürekli bu konularda bilgilendiriyoruz. Ayrıca
kurduğumuz online Covid-19 portalı yoluyla yaşadıkları sorunları
ve önerilerini topluyor, ilgili kamu kuruluşlarına, bakanlıklara
iletiyoruz. Tabii çalışmaya devam eden yerlerde de sağlık
tedbirlerine ilişkin yapılması gerekenler ön planda. Üyeler
kendi iyi uygulamalarını birbirleriyle paylaşıyor, resmi
kurumlarca yayınlanan rehberlere uyumu sağlamaya çalışıyorlar."
bilgilerini verdi.
G20'nin bu anlamda daha aktif olması, daha bağlayıcı ve net
kararlar alabilen bir kurum haline gelmesi gerektiğine vurgu
yapan Kaslowski, destekleri tasarlarken mümkün olduğunca geniş
bir şekilde çalışan kesimin yararlanmasını sağlamanın önemine
işaret etti.
Kaslowski, bu süreç bittiğinde vatandaşların yönetimlerin krizle
iyi mücadele edip edemediklerini ciddi bir sorgulamadan
geçireceğini belirterek, hem devlet sistemlerinin hem de
hükümetlerin ciddi biçimde sorgulanacağı bir dönemin
beklediğini, şirketler için de risk yönetiminin odağa oturduğu
bir yönetim anlayışının devreye gireceğini dile getirdi.
- "Salgının yarattığı ekonomik yükle sadece tek bir kesimin
baş etmesi mümkün değil"
Kaslowski, TÜSİAD üyelerinin salgının en başından bu yana bütün
imkanlarıyla halkın ve ülkenin süreci en az hasarla atlatması
için seferber olduğunu belirterek, istihdamı korumaya öncelik
verirken, bir yandan da bu süreçte halk sağlığı açısından çok
önemli ihtiyaçları karşılamak için çalıştıklarını ifade etti.
Yapay solunum cihazı, tıbbi destek ekipmanları, test kabinleri
ve yoğun bakımda gerekli teçhizatların üretimini üstlendiklerini
anlatan Kaslowski, "Bu süreçte temel ihtiyaç malzemelerine
halkımızın hiçbir sorun yaşamadan ulaşabilmesi için üyelerimiz
olağanüstü bir çaba gösteriyor. İnternet üzerinden sipariş ve
eve teslimat sistemleri güçlendirildi. Belli bir yaşın
üzerindeki vatandaşlarımıza ücretsiz verilen hizmetler var. Gıda
başta olmak üzere temel ürünlerin tedarikinde sıkıntı olmaması
için yoğun çaba gösteriliyor.Üyelerimizin açıkladığı tüm bu
yardımlar ve kurdukları destek mekanizmaları tüm Türkiye için
çok değerli. Üyelerimizle gurur duyuyoruz." değerlendirmelerini
yaptı.
Kaslowski, salgının yarattığı ekonomik yükle hiçbir ülkede
sadece tek bir kesimin baş etmesinin mümkün olmadığını
vurguladı.
Ulusal boyuttaki afetlerde öncelikle kamu kaynakları ve
politikalarının kapsayıcı şekilde harekete geçirilmesinin
sağlandığı takdirde, iş dünyası ve toplumun tüm kesimlerinin
dayanışması ile ekonominin kalıcı hasara uğramasının
engellenebileceğinden bahseden Kaslowski, "İnsanlığın
karşılaştığı bu önemli sınavda sorumluluğumuzun bilincinde
olarak, küresel gelişmeleri takip etmeyi ve ülkemizin
işvereniyle, çalışanıyla ve tüm toplumuyla en az hasarla
etkilenmesi için katkımızı sunmayı sürdüreceğiz." dedi.
Kaslowski, sürecin başından bu yana Bilim Kurulu'nun çeşitli
tavsiyeler verdiğine de değinerek, şunları söyledi:
"Salgının seyrine göre, bazı ülke örneklerinde de görüldüğü
gibi, zorunlu iş alanları hariç çalışma hayatının ve sokağa
çıkmanın kısıtlandığı tedbirlere ihtiyaç elbette duyulabilir.
Güney Kore ve Almanya örneğindeki gibi başından itibaren çok
test yapıp her vakayı ve o vaka ile temas edenleri izole etme
stratejisi salgını kontrol altında tutmak için başarılı bir
yöntem. Son dönemde alınan daha sıkı kararlarla ülkemizde
bölgesel yayılımın önüne geçilmeye çalışılıyor. Pek çok ülkede
daha sıkı tedbirlere mecbur kalındığını da biliyoruz. Bu
salgınla mücadele için her türlü senaryoya hazırlıklı olmak
zorundayız. Bu durumda ekonomik açıdan da daha büyük destekler
gerekebilir. Buna da eş zamanlı olarak hazırlıklı olunması
gerekiyor."
KAYNAK :
tusiad.org |