TÜSİAD'dan
AKP'ye en uzun eleştiri listesi: Demokrasi, yargı bağımsızlığı,
hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü diyoruz; demeye de devam
edeceğiz
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu'nun (YİK) açılış
konuşmalarında, 31 Mart'ta yapılan oylamanın ardından İstanbul
seçimlerinin iptal edilmesinden demokrasi ve hukuk sorunlarına,
ekonomik göstergelerdeki bozulmadan dış politikada yaşanan
gerilimlere uzanan geniş bir alanda AKP iktidarına eleştiriler
yöneltildi.
İstanbul seçimlerinin iptal edilmesinin "kaygı verici" olduğunu
açıklayan TÜSİAD'a "Haddini bil" yanıtını veren Cumhurbaşkanı ve
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çıkışının ertesine
rastlayan YİK toplantısında, "insan hakları, demokrasi, laiklik,
hukuk devleti" vurgusu yapılan TÜSİAD Tüzüğü hatırlatıldı.
Toplantıda, "Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oturmadığı" da
dile getirildi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay
Özilhan, "Demokrasi işler kılınırsa, hukukun üstünlüğü tesis
edilirse, eleştirel düşünmenin önünü açan bir eğitim reformu
yapılırsa, ekonomimizin performansı yükselecek... Biz bu nedenle
ekonomi derken demokrasi diyoruz; yargı bağımsızlığı diyoruz;
hukukun üstünlüğü diyoruz; insan hakları diyoruz; akademik
özgürlükler diyoruz; liyakat diyoruz; ifade özgürlüğü diyoruz.
Demeye de devam edeceğiz. Çünkü bu görevi, TÜSİADın tüzüğünden
alıyoruz" ifadesini kullandı.
"Seçim maratonundan yorgun düştük" diyen Özilhan, İstanbul
seçimlerinin iptal edilmesini değerlendirirken, "seçim kanunu
uygulamalarındaki aksaklığın seçimlerden sonra değil seçimlerden
önce giderilmesinin idarenin sorumluluğunda olduğunu"
vurgulayarak iktidarı eleştirdi. Özilhan, "Seçim kanununda ve
uygulamadaki aksaklıkların seçimler sonrasında değil öncesinde
giderilmesi, idarenin sorumluluğundadır. Seçimlere şaibe
düşmemesini sağlayacak olan da budur" dedi.
Kaslowski: Bu sene pozitif bir büyüme elde etmek kolay olmayacak
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski de konuşmasında Türkiye'nin
yoğun seçim gündemine ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin
kararlı bir şekilde devam etmesinin önemine değindi. Son iki
senede gerçekleşen dört seçimin 'reform ve makroekonomi
gündemine odaklanılmasını zorlaştırdığı' yorumunda bulunan
Kaslowski, "Uzun bir süredir seçim atmosferi içinde hareket
ediyoruz. 31 Mart'tan sonra seçimsiz bir dönem olacağını ümit
ediyorduk. Ancak yerel seçimler İstanbulda yenilenecek ve seçim
ortamı 3 ay daha uzayacak. Bu sene pozitif bir büyüme el etmek
kolay olmayacak" diye konuştu.
Türkiye'nin rekabete dayalı piyasa ekonomisi tercihi yapmış bir
ülke olduğunu belirterek, "serbest piyasa ekonomisinden
vazgeçildiği" veya yeni bir model arayışı içinde olunduğu
yönünde izlenimlere izin verilmemesi gerektiğini söyleyen
Kaslowski, yılbaşından bu yana kamu bankaları ağırlıklı, ciddi
bir kredi genişlemesi gerçekleştiğine de dikkat çekti ve şu
ifadeleri kullandı:
"Kredi genişlemesi, likiditeyi artırır, ekonomiye geçici bir
rahatlama verir ancak ülkemizin net tasarruf düzeyi
yükselmedikçe kredi genişlemeleri net borçluluk düzeyini
artırmakta, ekonomiyi kırılgan hale getirmektedir."
"Serbest piyasa ekonomisinden vazgeçildiği yönünde izlenimlere
izin vermemeliyiz"
Günümüzde güvenlik olgusunun iç ve dış güvenliği sağlama ile
sınırlı olmadığını ve Türkiye'nin önünde ekonomide güven,
ekonomik güvenlik konusunun da olduğunu belirten TÜSİAD
Başkanı, sözlerine şöyle devam etti:
"Ekonomide güvenden ne anlıyoruz? Önce ekonomik model tercihimiz
olmalı
Rekabete dayalı piyasa ekonomisi tercihi yapmış bir
ülkeyiz. Serbest piyasa ekonomisinden vazgeçildiği veya yeni bir
model arayışı içinde olunduğu yönünde izlenimlere izin
vermemeliyiz.
Ayrıca bu değerleri koruyan kollayan güçlü kurumlarımız ve
tutarlı, somut bir planımız programımız olması gerekiyor. Son
olarak bu programı etkili ve kararlı bir şekilde uygulamalıyız.
Bugün bu güven unsurlarına çok ihtiyacımız var. Ekonomimizi
doğrudan veya dolaylı etkileyebilecek tüm kurumlarımızda
liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik en üst düzeyde
sağlanmalıdır."
"İyi işleyen bir demokrasinin en temel özelliklerinden birisi
iktidarın seçimle el değiştirebilmesidir"
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı İstanbulda Sabancı
Center Hacı Ömer Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi
Başkanı Tuncay Özilhan yaptı. Yaklaşık 20 dakikalık konuşmasında
sık sık demokrasi, yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü,
ifade özgürlüğü ve bir arada yaşam vurgusu yapan Özilhan,
ülkenin ekonomi ve demokrasi anlamındaki yapısal sorunlarının
çözümü için strateji geliştirmesi, adımlar atması gerektiğini
belirtti. Özilhan'ın açıklamalarından başlıklar şöyle:
-İyi işleyen bir demokrasinin en temel özelliklerinden birisi
iktidarın seçimle el değiştirebilmesidir.
-31 Mart İstanbul seçimleri çerçevesinde gündeme gelmiş olan
iddialar, seçimlerin selameti konusunda geçmiş seçimlerde de
dile getirilmiş olan şüpheleri yeniden akıllara getirmiştir.
Umuyorum ki, Haziran ayında yenilenecek seçimler bu şüphelerin
yersizliğini herkese kanıtlasın.
Seçim sonuçlarına itiraz, şüphesiz siyasi partilerin en doğal
hakkıdır. Hepimiz bu hak arama özgürlüğüne saygı duyarız. Ancak,
seçmen iradesine saygı duyulmasını da isteriz. Hakkaniyetli
koşullarda seçim ve seçmen iradesi demokrasilerin tartışmasız en
temel niteliğidir.
Seçimlere yapılan itirazların niteliği, seçim kanunlarının
düzgün uygulanması konusunda herkesin kafasında soru işaretleri
yaratmıştır. Seçim kanununda ve uygulamadaki aksaklıkların
seçimler sonrasında değil öncesinde giderilmesi, idarenin
sorumluluğundadır. Seçimlere şaibe düşmemesini sağlayacak olan
da budur.
"Ekonomide, iç siyasi yapıda ve dış politikada sıkışmış
durumdayız"
-Darbeler tarihine rağmen Türkiyede demokrasi hep çalıştı: Her
seferinde demokrasiye geri dönüldü. Seçim yoluyla görev devir
teslimini de içeren bu demokratik geleneğe gözümüz gibi
bakmalıyız. Dilerim tekrarlanacak olan İstanbul seçimleri,
demokratik olgunluğumuzu teyit eder. Yeni fay hatlarına ve yeni
gerginliklere yol açmaz, özlemini duyduğumuz birlik ve
beraberliği sağlamamıza yol açar.
-Üç temel alanda, yani ekonomide, iç siyasi yapıda ve dış
politikada sıkışmış durumdayız. Üstelik birindeki sıkışıklık
diğerini çözmeyi zorlaştırıyor. İşimiz hiç kolay değil.
-Makroekonomik dengelerde uzun süredir devam eden bir bozulma
var.
"Demokrasi, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, insan hakları
diyoruz; demeye de devam edeceğiz"
-Enflasyonda 121., işgücü piyasası verimliliğinde 111.
sıradayız. Yargının bağımsızlığında 111., kamu düzenlemelerine
karşı yargıda hak aramada 109., basın özgürlüğünde 129.
sıradayız. Bu nedenle diyoruz ki ekonominin düzelmesi için hukuk
ve adalet sisteminin düzelmesi gerekiyor.
Devam ediyorum: öğretimde eleştirel düşünmede 133., mesleki
eğitim kalitesinde 132., dijital becerilerde 118., beceri sahibi
çalışan bulma kolaylığında 117. sıradayız. Bunlar ekonomiyi
aşağı çeken; girişimciyi, girişim yapamaz hale getiren bir ayak
bağı oluşturmuş durumda.
Oysa ülkemiz pazar büyüklüğünde 13. sırada. Bu bize
gerçekleştiremediğimiz potansiyeli gösteriyor. Demek ki,
demokrasi işler kılınırsa, hukukun üstünlüğü tesis edilirse,
eleştirel düşünmenin önünü açan bir eğitim reformu yapılırsa,
ekonomimizin performansı yükselecek.
82 milyon nüfusuyla, jeostratejik konumuyla, gelişmiş
altyapısıyla, sanayisinin seviyesiyle, tarımın sunduğu
fırsatlarıyla Türkiye muazzam imkanlara sahip. Bu imkanları iyi
değerlendirelim diye çırpınmamızın sebebi bu. Biz bu nedenle
ekonomi derken demokrasi diyoruz; yargı bağımsızlığı diyoruz;
hukukun üstünlüğü diyoruz; insan hakları diyoruz; akademik
özgürlükler diyoruz; liyakat diyoruz; ifade özgürlüğü diyoruz.
Demeye de devam edeceğiz. Çünkü bu görevi, TÜSİADın tüzüğünden
alıyoruz.
"Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş henüz
tamamlanmadı"
-2007den bu yana toplam 14 kez sandık kuruldu. İptal edilen
İstanbul seçimlerini de dahil edersek sayı 15e yükseliyor. Peki
bu kadar seçimi biz niye yaptık? Yeni bir toplumsal uzlaşma
sağlamak için. Değişen toplumsal yapıya uygun yeni bir sistem
kurmak için.
Bu sistemi kurabildik mi? Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak,
henüz evet diyemiyoruz. Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı
sistemine geçiş henüz tamamlanmamış gözüküyor. Türkiye
Cumhuriyeti gibi büyük ve köklü bir devletin sisteminin
değiştirilmesi ve uyumlulaştırılması daha süre alacak gibi
gözüküyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı henüz
oturtulamadı. Bu da, her alandaki sorun alanlarının üzerine
etkin biçimde gidilmesini engelliyor.
Bunların yanı sıra bir de toplumsal kutuplaşma ve gerilim var.
Art arda gelen seçimlerdeki sert ve toplumu ayrıştıran söylemler
maalesef toplumsal huzuru bozuyor. Seçim sonrasında muhalefet
liderinin saldırıya uğraması, siyasi gerilimi daha da yükseltti.
İstanbul seçimlerinin iptali ile, siyasi gerilimin bir süre daha
devam edeceği belli
Bunlara rağmen, insanımız sağduyusunu ve
soğukkanlılığını koruyor.
"Uluslararası ilişkilerdeki gerilimler, TLnin değerinde sert
düşüşlere neden oluyor"
-Dış politika, hele de savunma ihtiyaçları ülkenin uzun vadeli
milli menfaatlerine göre oluşturulur. İttifaklar kolay kolay
değişmez.
Uluslararası ilişkilerdeki gerilimler, TLnin değerinde sert
düşüşlere neden oluyor. Bu sert düşüş reel sektörde maliyet
artışına yol açıyor; üretim ve yatırım kararlarını bozuyor;
şirketleri mali olarak zayıflatıyor; iflaslara yol açıyor.
Eğer Türkiye küresel düzendeki yerinin hiç tereddütsüz biçimde
kural temelli uluslararası sistem içinde olduğunu herkese
gösterebilirse ve AB tam üyelik perspektifini güçlendirebilirse,
bu durum toptan ve çok yönlü bir reform niyet ve taahhüdü
anlamına gelir. Türkiye yeniden dış kaynak çekmeye başlar.
"Başka çaremiz yok, kutuplaşmayı bitireceğiz"
-Nasıl ki hem ülkemizin kurtuluşunu hem de Cumhuriyetimizin
kuruluşunu birbirimize kenetlenerek başarmışsak, bugün de
sorunlarımızı aynı şekilde aşarız. Başka çaremiz yok!
Kutuplaşmayı bitireceğiz.
İktidar, muhalefet, iş dünyası örgütleri, sendikalar, sivil
toplum hepimiz el birliği yapacağız. Bu el birliği ile hem
demokrasiyi hem de ekonomiyi güçlendireceğiz. Yaşamakta
olduğumuz sert ekonomik daralmayı demokrasi içinde atlatmak,
Türkiye tarihi açısından başlı başına çok önemli bir gelişme
olacak.
Önümüzdeki bayramın küskünleri barıştırmaya, kamplaşmayı
gidermeye vesile olmasını diliyorum.
kaynak :t24.com.tr |