TÜSİAD Başkanı
Bilecik'ten Merkez Bankası yorumu: Dileğimiz nakdin seçim için
harcanmaması
"Uzlaşma asla yenilgi değildir"
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim
Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası'nın (TCMB) olağanüstü genel kurul kararını
değerlendirdi. Ekonomistler tarafından "seçim öncesi
siyasetçilerin ihtiyacı olan parayı aktarma operasyonu" olarak
değerlendirilen kararın rutin bir uygulama olmadığını belirten
Bilecik, "Ana dileğimiz buradaki nakdin seçim için harcanmaması"
dedi.
TIKLAYIN -
"Erkene çekilen Merkez Bankası Olağanüstü Genel Kurulu'nda
AKP'nin seçim yatırımları için hazineye kaynak aktarılacak"
Bilecik, iktidarı eleştiren sanatçı, gazeteci ve
akademisyenlerin hedef haline getirilmesini de "Toplumsal
kutuplaşmanın keskinleşmemesi için üslupların karşılıklı saygı
ve hoşgörüyü esas almasını diliyoruz" ifadeleriyle yorumladı.
TIKLAYIN -
Gazeteciler, sanatçılar: Erdoğan kimleri hedef aldı?
İki yıldır iddianamesiz tutuklu olarak yargılanan Osman
Kavala'nın durumu hatırlatılan Bilecik, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarının Türkiye için bağlayıcı
olduğunu ifade ederken "Ancak uygulamada zaman zaman sorunlarla
karşılaşıyoruz" diye konuştu.
TIKLAYIN -
Ayşe Buğra Kavala: TÜSİAD gibi kuruluşlardan yargının durumuna
ilgi göstermelerini beklerdim
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuşan Erol Bilecik'in
açıklamaları şöyle:
TÜSİAD olarak 2019da ekonomide öngörüleriniz neler?
2019da bir süre daha finansmana erişim, nakit sıkışıklığı ve
kredi daralmasının maalesef devam edebileceğini öngörüyoruz.
Yüksek enflasyon da bizi zorlayacak başlıca konular arasında yer
alacak. Enflasyonda kalıcı bir düşüş görmemiz zaman alacak. Sıkı
para politikası ve enflasyonla mücadelede asla taviz
verilmemeli. Ekonomimizin ciddi reformlar yapması ve yeni bir
büyüme hikâyesi yaratması gerekiyor. Türkiye; eğitim sistemini,
vergi sistemini, üniversitelerini, KOBİlerini kısaca tüm
ekonomisini yeni çağa daha uyumlu hale getirmeli.
İşsizlik artacak
-Büyüme, kur, işsizlik, enflasyon, faiz öngörünüz nedir?
TÜSİAD olarak kur tahmini yapmayız. Çünkü oradaki tahminleri
sağlıklı yapmak için değişkenliklerin az olması gerekir. Ancak
her zaman değişken sayısı o kadar fazladır ki. Saymakla
bitmeyebilir. 2019 için ana senaryomuz, nispeten hızlıca
ekonominin büyümeye döndüğü, politika adımlarının hızlıca
atıldığı, küresel finansal koşulların bizim gibi gelişmekte olan
ülkeleri desteklediği senaryo. Bu senaryoda yüzde 1ler
civarında bir büyüme ve enflasyonda yüzde 17 civarına gerileme
öngörüyoruz. Yavaş büyümenin etkisiyle işsizlik oranında bir
miktar yükseliş görebiliriz.
-Türkiyede yaşanan gelişmeler ışığında, yabancı yatırımcının
Türkiyeye bakışı nasıl?
Yabancı yatırımcıların temkinli olarak yaklaştıkları bazı
konular var. Güvenlik kaygıları, kutuplaşan toplum yabancılar
tarafından gözardı edilmeyen noktalar. Hukuk, bağımsız yargı,
özgürlükler önemli. Serbest piyasa kurullarından asla taviz
verilmemesi gerekiyor. 2019da ülkemize gelen yabancı
yatırımlarda bir artış yaşanması için yatırım ortamını elverişli
hale getirecek göstergelerde hızla iyileşme kaydedilmesi önem
taşıyor. Yatırımcılar nereden olursa olsun Türkiyenin yönünün
Batıda olduğunu görmek istiyor.
AB ülkeleri ve kurumlarıyla yapıcı siyasi diyaloğun
yoğunlaştırılması, Gümrük Birliği müzakerelerinin başlaması
yatırımcılara olumlu sinyal verecek.
-Bankaların kredi musluklarını kapattığına dair eleştiriler
var. Bugün kredi alsanız, yatırım yapacak ortam var mı?
Empati yapmazsak, her tarafın birbirini eleştireceği çok fazla
konu çıkar. Bankalarımız 100 TL mevduata 150 TL kredi vermiş
durumdaydılar. Aradaki fark dış kaynaklardan, döviz cinsinden
finanse edildi. Şimdi krediler daraldığı için yüzde 140lara
hatta yüzde 120lere kadar geriledi. Kredi daralmasının kısa
sürede sona ermesini beklemiyoruz. Bu dengelenme süreci,
bankalarda eğer bir bilanço temizliği yapılmazsa daha uzun
sürebilir. Şirketlerin finansmana erişimi azaldı. Yabancı
yatırımcı için çok cazip fırsatlar var. Ama asıl mesele,
ekonomik daralmadan çok belirsizliktir. Yatırımcının önünü
görebilmeye ihtiyacı var.
-Türkiyede sağlıklı büyüme iklimine girilmesi, istihdam
yaratılması ve yeni yatırımlar için ne tür adımlar atılmalı?
Başarının reçetesi belli: Her şeyden önce, hukukun üstünlüğünün
sağlandığı ve demokrasinin ve özgürlük alanlarının
genişletildiği bir zemini sürekli geliştirmek gerekir. Bu zemin,
güçlü bir Türkiyenin olmazsa olmazıdır. Ekonomideki sıkıntıları
kur ya da faizlerdeki artışlar üzerinden değerlendirsek de asıl
meselenin istikrar olduğunu unutmamalıyız. Finansal istikrarın
ve öngörülebilirliğin ilk koşulu, güçlü kurumlar ve kural
temelli politika yapımıdır. Devletin yaptığı düzenleme ve
politikalar uzun vadeli istikrarı gözettiği, şeffaf ve
öngörülebilir olduğu sürece, ekonominin temelleri sağlam ve
yatırım ortamı güçlü olur. Güçlü bir Türkiye ekonomisi için
temel hedefimiz, küresel liberal demokratik düzene entegre
olmaktır. Atılacak adımları 5 maddede özetleyebiliriz:
1. Ekonomide öngörülebilirliğin sağlanması için güçlü kurumlar
ve kural temelli politika yapılmalı.
2. Serbest piyasa ekonomisi ilkelerinden taviz verilmemeli.
3. Yapısal reformlarla ekonomimizin verimliliği ve rekabet gücü
artırılmalı.
4. Yatırım ortamının iyileştirilmesi için hukukun üstünlüğü ve
yargı bağımsızlığı güçlendirilmeli.
5. AB ile ilişkilerin güçlenmesi ve Gümrük Birliği
modernizasyonu için gerekli adımlar atılmalı.
-Eleştiri kültürü Türkiyede gittikçe erozyona uğruyor.
İktidarı eleştiren sanatçılar, gazeteciler akademisyenler, hedef
haline getiriliyor. Ne düşünüyorsunuz?
Seçim sürecinin getirdiği rekabet ortamı içinde, toplumsal
kutuplaşmanın keskinleşmemesi için üslupların karşılıklı saygı
ve hoşgörüyü esas almasını diliyoruz. Eğer bir ülkede toplumsal
birlik yıpranırsa, orada kalkınmak için sebepler azalıyor
demektir. Zaman zaman toplumsal kutuplaşma eksenindeki
tartışmaların, gündelik yaşamlarımızdaki yerini artırdığını
gözlemliyoruz. Toplumsal barış ve hoşgörü, Türkiye
Cumhuriyetinin Anadolu topraklarında yaşamış onlarca farklı
medeniyetten miras aldığı evrensel değerlerdir. Atatürkün
dediği gibi birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi
yener. Şunu unutmamamız gerekiyor: Uzlaşma asla yenilgi
değildir.
-İş dünyasının belirsizlik, öngörü yapamama konusunda
şikâyetleri var. Asıl belirsizlik yaratan durumlar neler?
İş dünyasının karar alma süreçlerinde bir gözü ekonomide, diğer
gözü dış ilişkilerdedir.
Özellikle yakın geçmişte dile getirdiğimiz belirsizliğin iki ana
nedeni, dış ilişkiler ve ekonomi politikalarının sıklıkla
değişmesiydi. Bunların getirdiği sıkıntılar vardı.
Son yıllarda Türkiye ardı ardına seçimler yaşadı. Siyasi
belirsizlik, ekonomide öngörü yapamamanın başlıca nedenleri
arasında yer aldı. Bunlar muazzam negatif resimler oluşturdu.
Sınır komşularımızla yaşanan gerginlikler ve AB, ABD ve Batı ile
ilişkilerimizdeki sorunlar da belirsizliği artırdı. Belirsizlik
ortamı, yatırım riskini artırır. Seçimler son zamanlarda hem
ekonomi politikalarını fazlasıyla etkiliyor, hem de maalesef
toplumsal kutuplaşma ve gerginlikleri artırıyor. Politika
tarafında yaşanan her belirsizlik, kaybedilen her dakikanın
ekonomiye maliyeti sanıldığından daha fazla oluyor.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildi. Pek çok kurum yeni
oluşturuldu, atamalar yeni yapılıyor. Bunlar da belirsizlikleri
artırıyor. Çıkan bazı kararnameler gönül arzu eder ki önce iş
dünyasıyla daha öncesinde istişare edilsin. İş dünyasına yeni
mevzuata uyum sağlamak için yeterince zaman kalmıyor. Bu da
belirsizliği artırıyor. Uzun vadeli istikrar için yapısal
reformları gündeme almalıyız.
-Her sektör kendi sorunlarından bahsediyor. Günah keçisi
olarak finans sektörü gösteriliyor gibi. Finans sektöründe her
şey yolunda mı görünüyor?
Türkiye ilk defa özel sektör borçluluğunun çok yüksek olduğu bir
kriz yaşıyor. Daha önceki krizlerde kamu borcu sorun yaratmıştı.
Kur ve faiz artışları, şirket bilançolarına ciddi hasar verdi.
Bazı şirketlerin teminatları artık yeterli gelmiyor. Bazıları
ise talep daralması ve nakit akışı nedeniyle kredi ödemelerinde
zorluk yaşıyor. Bir kısmının ise borçları yeniden
yapılandırılıyor. Bu gibi sorunlu krediler nedeniyle bankalar
taze kredi yaratmakta zorlanıyor.
-Türkiyede hukuka güvende ciddi sıkıntılar var. İş insanı
Osman Kavala yaklaşık iki yıldır iddianame olmadan tutuklu, ne
söyleyeceksiniz?
Ekonomiyi güçlendirmenin yolu en başta şeffaf, uzlaşmacı, adil ve
demokratik bir toplum olmaktan geçer. Hak ve özgürlükleri
güvenceye alma konusunda eksiklerimiz var.
Atatürkün sözleriyle Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı
hür nesiller ister Bunca yıllık demokrasi deneyimimizin
ardından hak ve özgürlükleri daha iyi bir güvenceye
kavuşturmalıyız. İnsan haklarının Türkiye için de bağlayıcı olan
sınırları, milletlerarası hukuk ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarıyla gayet net şekilde belirlenmiştir.
Anayasamız gereği bu kararlar iç hukukumuzun bir parçasıdır.
Ancak uygulamada zaman zaman sorunlarla karşılaşıyoruz. Dünyanın
da bu konuda iyiye gitmediği malum. Ancak kötü örnek, örnek
değildir. Olumsuz bir dalgaya kapılmaktansa, iyi ve doğru
tarafta kalmaya gayret etmeliyiz.
-AB üyeliği konusunda Türkiye treni kaçırdı mı?
TÜSİAD için her zaman olduğu gibi bugün de Türkiyenin AB
üyeliği vazgeçilmez bir hedeftir. Gümrük Birliği modernizasyonu
için müzakere sürecinin en kısa zamanda başlatılması,
ekonomimizin gelişimi ve yapısal reformların hızlanması
açısından bir kaldıraç görevi görecek. Ancak bugün Türkiyenin
AB katılım sürecinde gelinen noktanın, hem ABnin kendi
genişleme tarihi açısından, hem de Türkiyenin Batı sistemi ile
entegrasyon hedefleri açısından önemli bir hayal kırıklığı
olduğunu kabul etmemiz gerek.
- 2018 iş dünyası açısından nasıl geçti?
Türkiye ekonomisinin biriktirdiği yapısal sorunlar nedeniyle pek
çok zorlukla sınandığımız bir 2018 yılı oldu. İş dünyasının gözü
öncelikle ekonomide ve ekonomi yönetimindedir. 2018 ilk yarı
boyunca özellikle enflasyon ve finansal kırılganlıklarımız başta
olmak üzere, bu risklerle ilgili görüşlerimizi ve önerilerimizi
ekonomi yönetimiyle defalarca paylaştık.
Burada tehlikenin boyutunu ve alınması gereken önlemleri
anlattık.
İş dünyası olarak, ekonomide güçlüklerle karşılaşınca bir kaçış
yolu değil, bir çıkış yolu göstermek gerektiğine inanırız. Kur
hâlâ bir önceki yıla kıyasla yüzde 40, faizlerde 11 puanlık
yüksek seviyede. Yükselen kurlar ve faizler nedeniyle özellikle
reel sektör ve finans kuruluşlarının bilançolarında önemli
tahribatlar oldu. Reel tarafta ekonomideki daralma biraz daha
devam edecek.
-Türkiye martta yerel seçimlere gidiyor. Seçim ekonomisi
uygulanır mı? Bunun ne tür riskleri olur?
Seçim ekonomisine dair uygulamaları son birkaç yıldır görüyoruz.
Kısa vadede fayda sağlamak için uzun vadede sorunlar
yaratmamalıyız. Seçim ekonomisi olmaması gereken bir ekonomi.
Yeni Ekonomi Programının 2019 için hedeflediği önemli tasarruf
politikaları var. Bunlarla çelişkili olacak politikalardan
kaçınmamız lazım. Mali disiplin, Türkiyenin en önemli çıpası.
Asıl isteğimiz, iyi bir vergi reformu. Ekonomide aslolan
verimlilik. Kısa vadeli tedbirler yerine artık uzun vadeli
kalıcı politikalara odaklanılmasını arzu ediyoruz.
-Nisanda yapılması gereken Merkez Bankasının Genel Kurulu 18
Ocaka alındı. Bu ne anlama geliyor?
Tabii bu rutin bir uygulama değil. Ana dileğimiz buradaki nakdin
seçim için harcanmaması. Çünkü özellikle dış yatırımcının bu tür
rutin olmayan uygulamalarla kafasını karıştırmamalıyız.
kaynak : t24.com.tr |