"Büyüme değil,
kalkınma odaklı bir ekonomi modele geçmemiz şart; piyasa güven
vermeli"
"Artık geçmişe bakıp geleceği kaçırmak istemiyoruz; acilen
'hukuka' güven tesis edilmeli"
ATÜSİADın çatı örgütü bünyesinde 29 federasyon 235 dernek ve 40
bini aşkın şirketi barındıran Türk Girişim ve İş Dünyası
Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan,
"Büyüme değil kalkınma odaklı bir ekonomi modele geçmemiz şart"
olduğunu söyledi. Öte yandan Turan, yabancı yatırımcılar için
"Ekonomik ve siyasi istikrar, hukuka güven, öngörülebilirlik
gibi konuların önemli" olduğunu ifade etti.
İçinde bulunulan ekonomik sıkıntılar için, "Yatırımların önünü
açacak, ithalatı azaltacak, dış ticaret açığı başta olmak üzere
cari açık için yüksek katma değerli, yüksek teknolojili üretim
yapmak, enflasyon-faiz büyüme dengesine dikkat etmek gerekiyor"
diyerek önerilerde bulunan Turan, "Faizlerin yüzde 20lerin
üzerinde dolaştığı bir yerde yatırım yapma iştahında çekinceler
olmasında doğal bir şey yoktur" diye konuştu.
Turan, "Hızlıca reformları hayata geçirdiğimizde, AB ile
ilişkilerimizde ortak bir dil bulduğumuzda, demokrasi çıtamızı
yükselttiğimizde; ne Türkiye için IMF programı konuşulur ne de
bunun dedikodusu yapılır" dedi.
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın sorularını yanıtlayan TÜRKONFED
Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan'ın açıklaması şöyle:
-Türkiye 24 Haziranda yeni yönetim modeline geçti. İş
dünyasının bu dönemden beklentileri nelerdir?
Gelişmiş ülkeler seviyesinde bir ekonomi, sürdürülebilir
kalkınma ve kaliteli büyüme için hızla yapılması gereken ilk şey
uzlaşma. Güçlü bir Türkiye inşası ancak doğru uzlaşma zemini
sağlanabilirse ve ortak akılla hareket edilebilirse mümkün olur.
Siyasilerden beklentimiz, politikada normalleşme, makro ekonomik
dengelerin korunması ve reformların hızlandırılmasıdır. Yargının
bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gözetilerek; bağımsızlık,
tarafsızlık, hesap verirlik ve verimlilik ilkelerini
gerçekleştirecek şekilde yargıda yeniden bir yapılandırma
yapılmalı çünkü gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasi
şart. Bu şartlarda daha fazla OHAL ile devam edemeyeceğimizi
görüyoruz. OHALin kaldırılmasıyla psikolojik bir rahatlamanın
hissedileceğini ancak bunun yeterli olmayacağını da düşünüyoruz.
OHALin kaldırılmasını ardından ortak bir akıl ve katılımcı
ruhla, kapsayıcı ve bütünleştirici bir sivil anayasanın
hazırlanması gerekiyor. Burada önemli olan toplumun tüm
kesimlerinin katılımına olanak verecek bir yöntem izlenmesinden
geçiyor. Dış politikada barışçıl, iyi komşuluk ilişkileriyle
ekonomik ve ticari diplomasi, öncelikler arasında olmalı.
Türkiyenin ihtiyacı olan dengeyi, yüksek katma değer, teknoloji
ve verimlilik odaklı bir üretim ve ihracatın; Merkez Bankasının
bağımsızlığının; faiz- büyüme-enflasyon ilişkisinin doğru
kurgulanmasının; TLdeki değer kaybının yapısal sebeplerinin iyi
analiz edilmesinin sağlayacağı görüşündeyiz.
"Belirsizlikler giderilsin"
-Yeni sistemle yetkiler tek kişide toplandı. Kabinede ekonomi
yönetiminin etkinliği olmayacağı söyleniyor. Bu durum iş dünyası
açısından ne tür riskler oluşturur?
Esas olan sistemin nasıl işleyeceğinin netleşmesi ve
belirsizliğin ortadan kalkmasıdır. Geçmişte de iş dünyası olarak
özellikle bürokraside ciddi sıkıntılar yaşıyorduk. Bugün yeni
sistem ile bürokratik işlemlerin nasıl ve ne şekilde
gelişeceğini henüz bilmiyoruz. Şu aşamada siyaset, ekonomi ve
akademi dünyasının da bildiğini sanmıyorum. Son dönemde ilgili
kamu kurumlarında yetki ve sorumluluk kullanma noktasında
yaşanan çekincelerin, 25 Haziran sabahına uyanan ülkemizde ne
şekilde ve nereye doğru evrileceğinin de açıklanması önemlidir.
Bu dönüşümün bürokraside de hız, verimlilik, üretkenlik ve sonuç
odaklı bir yapıya kavuşturulması lazım. Sanayi 4.0 için
adımlardan birinin de Bürokrasi 4.0 olması gerektiğini
düşünüyorum. Evrensel hukuk ilkeleri ışığında içselleştirilmiş
bir demokrasi kültüründe ülkenin önünün açılacağı, kalkınma ve
refahın tüm topluma eşit ve adil dağıtılacağı, kapsayıcı bir
anlayışla huzurun yeşereceği bir coğrafyada risklerden değil
fırsatlardan bahsetmek istiyoruz.
-Büyüme için verilen teşvikler var. KGF, KDV indirimleri söz
konusu. Bu önlemlerle kalıcı büyüme sağlanabilir mi?
Büyüme üzerine kurgulanmış ekonomik modellerde ve sistemlerde
ülkelerin sürdürülebilirliğini sağlamada sıkıntılar yaşadığını
biliyoruz. Yüzde 8-9 büyüyüp de bir sonraki yıl yüzde 3-4 büyüme
sağlamaktansa, her yıl düzenli ve sürdürülebilir bir büyüme daha
sağlıklıdır. yatırım , üretim, istihdam için başlatılan
seferberliğin teşvik ve kredilerle desteklenmesi doğrudur ancak
unutulan bunların denetlenmesi ve amaca uygun kullanılmasıdır.
Yapısal reformlarla kalkınma odaklı bir büyümenin ekonomik model
olarak benimsenmesi, sanayi ve üretim ile ihracatın
desteklenmesi, kredi, teşvik ve katkıların denetleneceği
mekanizmaların kurulması ile zaten potansiyeliniz ölçüsünde
sürdürülebilir büyüme yaratabilirsiniz.
-Son birkaç yıldır AB üyelik sürecinden bir hayli uzaklaştık,
Türkiyenin AB yolu kapandı mı?
Bu yolun kapandığını kesinlikle düşünmüyoruz. Yönümüzün AB,
ABnin de benzer bir şekilde Türkiye olması gerektiğini
düşünüyoruz. Türkiyenin ilerleme kaydetmesi gereken önemli
alanların başında hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı ve kişisel
hak ve özgürlükler geliyor. Türkiyenin gelişmiş bir demokrasiye
kavuşması, ekonomik açıdan sağlam temellere oturması anlamına da
gelen AB üyeliği için reformların yeniden odağa alması
gerekiyor.
-Eğitimin kalitesi ve yeni nesil ile ilgili ne tür kaygılarınız
var?
İşsizlik, Türkiyenin kronik bir sorunu olmaya doğru gidiyor.
Yüzde 20lerdeki genç işsizlik potansiyelinizi tam kapasiteyle
kullanamadığınızı gösteriyor. Gençliğin, kariyer umutları ile iş
dünyasının gençlikten beklentilerini iyi analiz etmek ve
eğitimin kalitesini artırmak büyük bir önem kazanıyor.
"Piyasaya güven verilmeli"
-Yabancı yatırımcının bu dönemde yaşadığı çekincelere
değinebilir misiniz?
Yabancı yatırımcı aslında yerli yatırımcının da talepleriyle
paralel bir biçimde bulunduğu ülkede güven ve istikrar ister.
Ekonomik ve siyasi istikrar, hukuka güven, öngörülebilirlik gibi
konular yabancı yatırımcılar için önemlidir. Bunları atlatmamız
ve yeni dünya gerçeklerini de göz önüne alarak hızlı ve etkin
bir ekonomik sistemi de kurmamız gerekiyor. Ekonomik istikrar
için de piyasaya güven veren bir yapılanma, özellikle Merkez
Bankasının Anayasada kendisine tanınan hakları bir etki
altında kalmadan alması ve bunun da uluslararası ortamda doğru
algılanması ile çekincelerin kalkacağını umut ediyorum.
Demokrasimizi geliştirirsek, ekonomimizin de gelişeceğini,
yabancı yatırımcıların da ülkemizi güvenli liman olarak yeniden
görmelerini sağlayacaktır.
"Bu faizle yatırım olmaz"
-Yeni bir IMF programı konuşuluyor. Türkiye bu noktaya gelmeden
ne tür adımlar atmalı?
Öncelikle büyüme değil kalkınma odaklı bir ekonomi modele
geçmemiz şart. Yatırımların önünü açacak, ithalatı azaltacak,
dış ticaret açığı başta olmak üzere cari açık için yüksek katma
değerli, yüksek teknolojili üretim yapmak, enflasyon-faizbüyüme
dengesine dikkat etmek gerekiyor. Faizlerin yüzde 20lerin
üzerinde dolaştığı bir yerde yatırım yapma iştahında çekinceler
olmasında doğal bir şey yoktur. Hızlıca reformları hayata
geçirdiğimizde, AB ile ilişkilerimizde ortak bir dil
bulduğumuzda, demokrasi çıtamızı yükselttiğimizde; ne Türkiye
için IMF programı konuşulur ne de bunun dedikodusu yapılır.
-Daha fazla istihdam, üretim ve myatırım odaklı bir büyüme için
ne tür adımlar atılmalı?
Sanayi odaklı, üretim, inovasyona dayalı, verimlilik odaklı yeni
bir ekonomik modele ihtiyacımız var. Makroekonomik büyüklük ve
finansal göstergelerdeki iyileşme kadar, işgücü piyasasının
kalitesi, kurumsal yönetişim, yargının ve kurumların
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, eğitimin niceliksel ve
niteliksel kalitesi, kadın ve gençler için fırsat eşitliği,
toplumun tüm kesimleri için gelir adaleti gibi konuların ön
plana çıkması gerekmekte.
"İfade özgürlüğü içselleştirilmeli"
-İş dünyasının kendini güvende hissedebilmesi için ne tür
adımlar atılmalı?
Gelişmiş bir toplum ve ekonomi için hukukun üstünlüğü, yargı
bağımsızlığı, basın ve ifade özgürlüğü ile gelişmiş bir
demokrasi kültürünün içselleştirilmesini önemsiyoruz. Her
ideolojiden iş insanlarının ortak bir amacı var: Ülkemizin
sorunlarını dert ediniyor ve çözüm üretmeye çalışıyoruz. Evet,
uzun süren bir OHAL dönemi yaşadık ancak artık geçmişe bakıp,
geleceği kaçırmak istemiyoruz. Acilen adalete ve hukuka
güvenin yeniden tesis edilmesi için adımlar atılmalıdır.
Bağımsız, tarafsız, hesapverirlik ve verimlilik ilkeleri ile
yargının yeniden yapılandırılması, her türlü yargı kararına
karşı yine yargı yolunun açık tutulması gerekiyor. Toplumun her
kesiminin rahat nefes alacağı, güven ile mahkemelere gideceği ve
Acaba mı? diye düşünmeyeceği bir sistemi inşa etmemiz
gerekiyor.
-TÜRKONFEDin yeni yönetim kurulu mayısta seçildi. Ana gündem
maddeleriniz neler olacak?
TÜRKONFEDde 3. Faz dediğimiz derinleşmeye odaklanacağımız yeni
dönemde 5K Vizyonu ile stratejik planlamamızı yapıyoruz.
Kurumsal, Küresel, Kapsayıcı, KOBİ ve Kadın konuları yeni
dönemde ana hedeflerimiz arasında yer alacak. Ülkemizin her
bölgesinden gelen 40 iş insanı ile yönetim kurulumuzdaki her
sesin, her rengin, her kültürün bir arada ortak akıl ve ortak
vizyonla çalışma kültürünü geliştireceğiz. Cinsiyet ve fırsat
eşitliği temelinde şekillendirdiğimiz çalışmalarımızı, kadına
hem ekonomide hem de sosyal hayatta değer katacak politika
önerilerimizi yeni dönemde derinleştireceğiz. Gelecek dönemde
gündemimizde kadın kotası olacak. Tüzüklerimize temsiliyette
adalet ve fırsat eşitliğine çok daha fazla imkân sağlayacak
maddeler ekleyeceğiz.
kaynak : http://t24.com.tr
kaynak : http://www.cumhuriyet.com.tr/ |