RUSYA İLE İKİNCİ
BAHARIN DİYETİ: SURİYE
/FEHİM TAŞTEKİN
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul-Yenikapıda
milyonlarca insanı toplasa da kendini ülkesinde halen güvende
hissetmiyor. Türkiyenin 24 Kasımda Rus uçağını düşürmesiyle
nedeneyse savaşın eşiğine geldiği Rusya, şu sıralar Erdoğan için
daha güvenli olabilir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası suikast
korkusu yaşayan Erdoğan 9 Ağustosta Rus lider Vladimir Putinle
tarihi buluşma için St. Petersburga giderken uçağı mutat rota
yerine hareketli bir rota izledi. Gazeteci Fikret Bila uçaktaki
havayı şöyle aktardı: Güvenlik yetkililerinin ortak üzüntüsü
Türk hava sahasının endişe içinde geçilmesi, Rus hava sahasının
ise daha güvenli görünmesiydi.
Darbe girişimi sonrası olağanüstü hal yasasıyla yaptığı önlemler
nedeniyle NATOdaki müttefiklerinden aradığı desteği bulamayan
Erdoğan, Rusyaya özür dileyen lider olarak gitti.
Çar Putinin, sultan Erdoğanı, Ortodoksların İstanbul
özlemini yansıtan Konstantin Sarayında ağırlarken attığı
hınzırca bakış, kimin kime mahkûm olduğunu anlatan bir
enstantaneydi.
Bu pişmanlığın başlama noktası Suriyedeki krizdi. Haliyle
ikinci baharın Suriye siyasetine ne getireceği önemli.
Erdoğan, Esad yönetimine desteğinden dolayı sıklıkla Ey Putin
diye çıkıştığı Rusya liderine bu kez defalarca Sevgili dostum
diye seslendi. Dahası, önceleri Rusyanın Suriyede ne işi
var? diye efelenirken seyahatinden önce Itar-Tassa "Suriye'de
barışın tesisinde en önemli ve ana aktör birinci derecede
Rusya'dır deyiverdi.
Yani zurnanın zırt dediği yere gelindi: Madem ki ana aktör Rusya
o halde Suriyede yeni ortaklık nasıl tesis edilebilecek?
Kuşkusuz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun St. Petersburg
hasadını sıralarken dediği gibi iki ülke arasında charter
seferleri başlayacak, Akkuyu nükleer santralinin inşasında süreç
hızlandırılacak ve Avrupaya enerji taşıyacak Türk Akımı
çalışmaları başlayacak. Gerçi Putin tam normalleşmenin zaman
alacağının altını çizerek, St. Petersburgu fethettiklerini
sanan coşkulu ekibe düşürülen uçağın unutulmadığı göstermiş
oldu. Putini yakından bilenlerin sıklıkla dile getirdiği Asla
affetmez, intikamını soğuk alır sözünü de yabana atmamalı.
Batının yaptırım kararlarından bunalmış bir Rusyanın önemli
bir komşusuyla ekonomik ve siyasal barış tesis etmesi makul bir
strateji. Bu strateji, Türkiyeyi geleneksel ittifak ağlarından
koparmaz ama en azından Karadeniz ve Güney Kafkasyada varlığını
artırmaya çalışan NATOnun işini kolaylaştırmayacaktır.
Beri tarafta Rusyadaki çıkarlarını tekrar garantiye almak,
ekonomide kötü sinyallerin geldiği bir dönemde Türkiye için de
hayati.
Fakat bu oyun ekonominin ötesine geçen bir boyuta sahip. Erdoğan
şantaj siyasetindeki ustalığını defalarca kanıtladı. ABD, AB
ve NATOdaki müttefiklerine Rusya kartını göstererek Ya
Erdoğanlı Türkiyeyi hazmedersiniz ya da Türkiyeyi
kaybedersiniz demeye getiriyor. Putin de bunun farkında. O
yüzden kontrollü gidiyor.
Putin Türkiyenin mevcut koşullarda NATO ve ABden kopmayı göze
alamayacağını biliyor.
Erdoğanın Batıya alternatif olarak dillendirdiği Şanghay
İşbirliği Örgütünün kapıları sanıldığı gibi açık değil. İrana
bile bekle diyen Putinin Türkiyeyi Şanghaya taşımak gibi
bir niyeti yok. Olsa bile bunun önünde Çin seddi var.
Türkiyenin Doğu Türkistan siyaseti ve Uygurları Suriye
cephesine sürmesinden dolayı Çinin ne denli kızgın olduğunu
bilmeyen yok.
Fakat avantajlı konumda olan Putin mümkün olduğunca Türkiyeyi
Batıdan uzaklaştırmaya çalışırken, ilişkileri normalleştirmenin
bedeli olarak Ankaradan Suriye siyasetini değiştirmesini
isteyecektir. Bu yüzden de Erdoğanın Rusya ile aramızı kimin
bozmak istediği 15 Temmuz darbe girişimiyle daha da iyi
anlaşılmıştır. Rus uçağını vuranlar da FETÖ terör örgütü
yandaşları. O pilotlar yakalandı diyerek tek kalemde defteri
dürmesine razı gelmeyecektir. Peki, Erdoğan Putinin çizgisine
ne kadar yaklaşabilir?
Kuşkusuz Erdoğanın söylemini Katil Esedden tekrar Kardeşim
Esada çevirmesi bir günde olacak iş değil.
Taraflar St. Petersburgtaki mesajlarında meselenin zorluğunu
hissettirdi. Erdoğan Kuşkusuz Suriye konusunda her iki ülkenin
görüş ayrılıkları olsa da Suriye için demokrasiden yana iki ülke
söz konusu dedi. Putin ise Suriye krizinin çözümüne yönelik
görüş ayrılıklarımız olduğu malum. Demokratik çözümler ancak
demokratik yollarla bulunur. Suriye krizinin çözümü konusunda
hedefimiz aynı. Bu ortak yaklaşıma uygun çözümü bulmaya
çalışacağız diye konuştu.
Putin ve Erdoğan, baş başa görüşmeden sonra Suriye krizi için
yeniden bir araya geldi. İki buçuk saat süren toplantıya MİT
Müsteşarı Hakan Fidan da katıldı. Taraflar yeniden bir araya
gelme konusunda anlaştı.
Çavuşoğlunun verdiği bilgilere göre Dışişleri, ordu ve
istihbarat birimlerinin katılımıyla üçlü bir mekanizma
kurulacak. Bunun için Türk heyeti 10 Ağustosta St. Petersburg'a
uçtu.
Çavuşoğlu Suriyede varılan anlayış birliğini Ateşkes, insani
yardım ve siyasi çözüm konusunda aynı şekilde düşünüyoruz
sözleriyle aktardı.
Ancak sıra bu üç konunun içeriğini doldurmaya gelince durum
değişiyor.
Türkiye Halepteki kuşatmanın kaldırılmasını istiyor. Rusya ise
insani koridor açıldığını belirterek Ankaranın siviller zarar
görüyor argümanına karşı çıkıyor.
Türkiye ılımlı muhalefete saldırılara karşı çıkıyor. Rusya da
Nereleri vurmamamız gerektiği konusunda bize bilgi verin diye
kontur çekiyor.
Her iki ülke demokratik bir nizama geçiş için siyasi çözüm diyor
ama Türkiye, Esadın gitmesi gerektiği fikrini pazarlık unsuru
olarak masada tutmak istiyor.
Tam da Rusya ile ikinci bahar denemesi yapılırken Türkiye
üzerinden beslenen silahlı gruplar Halepteki kuşatmayı yarmak
için son beş yılın en şiddetli taarruzuna başladı.
Rusya, İslam Devletine (İD) ilaveten Nusra Cephesi ve Ahrar El
Şam gibi grupları da hedef listesine sokmak için ABD ile
pazarlık yaparken bir başka gelişme yaşandı: Nusra Cephesi, El
Kaideyle bağlılığına son verdiğini ve ismini Şam Fethi Ordusu
olarak değiştirdiğini duyurdu.
Nusranın imaj değişikliğine gitmesini en fazla Türkiye, Katar
ve bu iki ülkenin sahadaki en önemli vekil savaşçısı Ahrar El
Şam istiyordu. Zira Nusra, El Kaide ile bağlarını kopardığında
diğer silahlı gruplarla ortaklık kurmasının ve uluslararası
yardım almasının önü açılacaktı.
Ne var ki, Nusradaki imaj hamlesi ABD, Rusya ve İranın
tutumunda değişikliğe yol açmadı.
Bu durum da Erdoğana pazarlığı sürdürme imkânı veriyor. Peki,
Putinin bin pişman vaziyette ayağına gelmiş bir liderin
dediğini yapması beklenmediğine göre Türkiye bu oyunu daha ne
kadar sürdürebilir?
Değişimden kaçış yok ama Erdoğanın da kendi açmazları var. Bir
kere Körfezdeki dostlarına, özellikle Suudi Arabistana
verilmiş taahhütler var. Erdoğan bir tarafı yaparken diğer
tarafı yıkmak istemiyor.
Ayrıca silahlı örgütlere yardımı kesmesi halinde geçmişte
Pakistanın başına geldiği gibi silahların kendisine dönmesinden
korkuyor. Hükümet, Türkiyenin sınır hatlarında Talibanlaşma
olgusunu bütün uyarılara kulak tıkayarak kendi elleriyle
yarattı. Bugün Zararın neresinden dönülürse kârdır sözündeki
kâr hanesi bile Türkiyenin terör belasından hepten
kaçamayacağını söylüyor.
Ve diğer kritik konu Ankaranın İDden daha öncelikli tehdit
saydığı Kürtler! Erdoğan, ABDnin İslam Devletine karşı
Demokratik Birlik Partisi ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile
kurduğu ortaklığa çok öfkeli olsa da Rusya Kürtleri yanında
tutmak için çaba harcıyor. Rusya, Türkiye destekli grupların
saldırıları karşısında Kürtlere Halep ve Afrinde nefes aldırdı.
PYDnin Moskovada ofis açmasına da izin verdi. Rusyanın,
Ankarayı memnun etme pahasına Kürtleri ABDye kaptırmak için
makul bir gerekçesi yok. Hele de Türkiye kendisine mahkûmken!
Rusy Türkiye ile ilişkilerinde balayı yaşarken bile PKKnin
Moskovadaki faaliyetlerine dokunmadı.
Sadece gelirsek: Rusya, Suriyedeki askeri müdahalenin
başarısını önemli ölçüde Türkiyenin sınırlarını silah ve
savaşçı geçişine kapatmasında görüyor. Ekonomik ve siyasi
ilişkileri normalleştirirken de Rus uçağını düşürmenin diyeti
olarak silahlı gruplara desteğin kesilmesini ve siyasal çözüme
yönelik azami iş birliği bekliyor.
Bütün bu mülahazalar, Türkiyeye gerek Suriye gerek Kürtler
konusunda düşmanca siyasetini değiştirmesini dayatıyor. Aksi
takdirde Rusya ile tekrar bozuşmamaları elde değil.
24 Kasım öncesi Türkiye-Rusya ilişkilerini özetleyen söz şuydu:
Suriyede anlaşamadığımız konusunda mutabıkız, geri kalan
konularda ortaklığımız sürüyor. Putin artık bu noktaya bile
razı olmayabilir.
Türk medyası ziyaretle ilgili Beyaz Sayfa, Eskisinden daha
güçlü, Yeni bir dönem, Rus baharı ve Yeni dünya buluşması
gibi başlıklarla umut pompaladı. İşin ekonomik boyutu bir yana
Rusyanın beklentisi daha gerçekçi: Türkiyeyi klasik ittifaklar
ağından koparmak değil, NATO sofrasında ekşi bir tat kıvamında
tutmak ve Suriyede yola getirmek.
Kaynak: http://www.al-monitor.com/
|