Bağdat'ın
Şifreleri
Musul'a asker sevk eden Ankara, Irak'ta eski parametreler
üzerinden Türk mobilitesinin hala geçerli olduğunu sandı.
Yanıldı. Davutoğlu yeni dinamiklere göre hareket ettiklerini
söylüyor. Ama yeni olan epey farklı.
Hükümet uygulamalı atasözleri dersi veriyor. Birtakım siyasi
mülahazalarla Musula yapılan askeri sevkiyat nedeniyle Ankara,
Bağdatın sert tepkisi karşısında geri adım attı. Başika kampına
gönderilen askeri konvoyun yaklaşık yarısı geri çekildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Çekilme söz konusu değil demesine
rağmen! Yeni nesiller, Yanlış hesap Bağdattan döner sözünün
anlamını idrak ettiren iktidara minnettar olsun!
Çark görüntüsünden kaçınmak için geri adımın adını çekilme
değil tanzim koydular. Türkiyeyi komşularıyla teker teker
düşman haline getiren hatalardan dönüşü kolaylaştıracaksa varsın
adı tanzim olsun.
Irakta hata neydi?
Hata, IŞİDe karşı oluşturulan uluslararası koalisyondan
bağımsız olarak tek taraflı adımlar atılmasıydı. Ki ABD de
bundan rahatsız.
Hata, Bağdattan habersiz tanklar eşliğinde askeri sevkiyat
yapılmasıydı. Normalde Irak ordusu ve Peşmergenin eğitilmesi
dahil her türlü askeri destek hükümetin koyduğu şart gereği
Bağdatla koordinasyon içinde yapılıyor. Mesela Batılı güçlerin,
Kürdistan Bölgesel Yönetimine gönderdiği silahlar önce Bağdata
iniyor, gerekli kontrollerin ardından Erbile yönlendiriliyor.
Kimse bazı yerlerde kontrolü kaybetmiş olmasına rağmen Irak
hükümetine parya muamelesi yapmıyor.
Ama Türkiye yaptı: Bağdat eğitim desteği istedi diye Irakın
meşru makamlarının onayı dışında kampı koruma bahanesiyle
Musula tanklar yürüttü.
Ortada kampa yönelik nasıl bir tehdit olduğu da muamma. IŞİD,
Musulu alırken Bunlar bize dokunmaz mantığıyla diplomatik
misyonun rehine alınmasına neden olan iktidarın kampı
tehditlerden koruma gerekçesine oralarda Sağol, ben almayayım
demeyen çıkmaz.
Musul krizini aşmak için Bağdata gönderilen Dışişleri Müsteşarı
Feridun Sinirlioğluna MİT Müsteşarı Hakan Fidan eşlik etti;
işin içinde bir güvenlik sorunu olduğu izlenimi verildi. Ne var
ki artık önemli dış temaslar Fidansız yapılmıyor. Son
dönemlerde hükümetin Washington ve New York temaslarında da
Fidan arz-ı endam etti. Kanımca Fidanın Bağdata gönderilmesi
dış politika dosyasına MİTin de ortak edildiğinin bir diğer
karinesi.
Suriyeye atfen Muhaberat rejimi diye diye Türkiyenin kendisi
adım adım o noktaya doğru kayıyor. Biraz Hüsnü Mübarek döneminin
Mısırını andırıyor. Orada da kritik dış politika dosyalarını
Ömer Süleyman yürütürdü.
Başbakan Davutoğlu dün çekilmeyi tanzim diye izah ederken
dinamik koşullara göre hareket edildiğinden bahsetti.
Müsaadenizle ben bu dinamik koşullardan biraz dem vurayım.
* Hükümetin Suriyede üstlendiği yıkıcı rol, Irak başta olmak
üzere birçok ülkenin Türkiyeye bakışını değiştirdi. Türkiyenin
hesapsız bölgesel heveslerinin yol açtığı rahatsızlıklar
tarihten tevarüs eden eski korkuları da diriltti.
* Hükümetin IŞİDe geçit veren laçka sınır politikası; Suriyede
özerk Rojava ve Esad yönetimine, Irakta ise Şii ağırlıklı
hükümete karşı IŞİDe kullanışlı örgüt muamelesi yapması;
IŞİDle mücadelede uluslararası koalisyona epey zorluk çıkarması
geniş bir yelpazede Türkiyenin niyetleriyle ilgili
sorgulamalara yol açtı. Özellikle Iraktaki siyasi aktörler
Musulun düşmesi dahil IŞİDin palazlanmasından dolayı en başta
Türkiyeyi suçluyor.
* Türkiye ile ilgili bu algının yanı sıra IŞİD tehdidi, Irakın
henüz oturmamış siyasi düzenine şekil veren yeni parametreleri
öne çıkarttı.
* Birçok kişi Türkiye karşıtlığını İran etkisine ve Şii
dayanışmasına bağlıyor. Bu, sorumluluk savmaya yarayan kolaycı
bir yaklaşım. Bağdat üzerinde siyaset dışı yönlendirici bir etki
aranacaksa Kum ya da Tahrandan önce bakılması gereken yer Necef
havzasıdır. Ancak Necefin etkisi 2003ten bu yana yaşanan
türbülanslarda sanıldığı gibi sekteryen karakterde değil Irakın
toprak ve siyasal bütünlüğünden yana tecelli etti. Bu tespit her
şeye mezhep gözlüğü ile bakanlar için sinir bozucu olabilir.
Türkiyedeki hakim siyasi anlayışın Irakı neden kaybettiğini
anlamak istiyorsak Necef havzasının taklit mercii Büyük
Ayetullah Ali Sistaninin açıklamalarına bakmakta fayda var.
Birçok aktör Sistaninin vatanı savunma seferberliği için
verdiği emir olmasaydı IŞİD, Bağdata girmiş olurdu diyor.
Haziran 2014te Sistaninin fetvası üzerine oluşturulan milis
gücü Haşd el Şabi, Dicle hattında Musulun ardından kısa sürede
Beyci ve Tikriti alan IŞİDi Samarrada durdurmuştu. Oradaki
tetikleyici etken de Samarradaki İmam Hasan el Askerinin
türbesinin tehlike altına girmesiydi. Kaide bu türbeyi 2006da
roketle vurarak mezhepçi bir savaşı kışkırtmıştı.
Türkiyenin Musula asker sevkinin ardından Sistaninin yaptığı
açıklama çok önemliydi. Sistani, sözcüsü Şeyh Abdülmehdi
Kerbalayi aracılığıyla, "Hükümet, hiçbir yabancı gücün Irak'ın
egemenliğini ihlâl etmesine izin vermemeli" dedi.
Üzerinde fazla durulmayan ama siyasi irade üzerinde mutlak bir
etkiyi sahip olan bu açıklamadan sonra Başbakan Haydar el
İbadinin Türkiye askerlerini çekmeli açıklamasından geri
dönmesi de zor. Nitekim Türk heyetinin temaslarına rağmen
meseleyi BM Güvenlik Konseyine götürme kararı aldı.
Sistani, Bağdatta siyaset kördüğüm olduğunda etkisini
gösteriyor. En son 2014te Nuri el Malikinin hükümete kurma
görevinden İbadi lehine feragat etmesinde de Sistaninin rolü
vardı.
Sistaninin etkisini görmek için bırakın kendisini sözcüsü
Kerbalayinin önüne Cuma hutbelerinde konulan mikrofonları
saymak yeterli. Ben geçenlerde Necefteyken saydım, 32 kanal
vardı. Şiiler Cuma namazında iki hutbe veriyor; biri dini diğeri
siyasi. Haliyle bütün gözler siyasi hutbede verilecek mesaja
çevriliyor.
Burada Necef havzası, özelde Sistani açısından da yeni bir durum
var: Sistaninin siyaset üstü duruşunu sürdürmesine rağmen
siyasete doğrudan etki eden bir dini lider haline gelmesi
Şiilerin iç dünyasını bilenler açısından biraz şaşırtıcı. Şöyle
ki Sistani, İranda Ayetullah Ruhullah Humeyninin
sistemleştirdiği Velayet-i Fakih anlayışını kabul etmiyor. Bunun
anlamı mollalar siyasetin dışında kalsın. Hatta bunu Necef
havzası laik bir düzen istiyor diye yorumlayanlar var.
Ancak Bağdatta işlerin sarpa sarması, ülkenin bölünmenin
eşiğine gelmesi Sistaniyi uzak durduğu bir şeyi yapmaya
zorluyor. Sözleri taklit mercii olması nedeniyle bağlayıcı.
Etkisini sadece kitleler değil çoğu dini hareketlerden gelen
yeni siyasi elit üzerinde de gösteriyor. Yeni düzende
Sistaninin sözünü yerde bırakacak siyasi bir liderin işi asla
kolay olmayacaktır.
Ayrıca Necef, Şiiliğin ortak havzası olmasına rağmen siyasi
konularda İrani ve Farsi değil İraki ve Arabi karakter
arz ediyor. İran doğumlu olmasına rağmen Sistaninin kişisel
tutumu Irakta İran etkisini kesen bir duruştur.
Yeni dinamikler derken iki husus için de parantez açayım:
* Iraklı Türkmenler de Türkiyeye olan inançlarını kaybetmiş
durumda. Türkmenlerin hamiliği ve Kerkükün statüsünün
Türkmenler aleyhine değiştirilmemesine endeksli klasik politika
son yıllarda rafa kaldırıldı. Şimdi Ankara bölgede tutunmak için
bir tarafta Sünni Araplara diğer tarafta Kürtlere yaslanıyor.
Erdoğanın şu sözü Irak siyasetinin rengine dair epey fikir
veriyor:
Buradaki Sünnilerin durumu ne olacak? Burada Sünni Araplar var,
Sünni Türkmenler var, Sünni Kürtler var. Bunların güvenliği ne
olacak?
Bu politika yüzünden Şii Türkmenlerin yüzü kuzeyden güneye
döndü. Şii Türkmenler IŞİD ile savaşmak için Sistaninin
çağrısına uyup Haşd el Şabiye katıldı.
* Bir diğer yeni parametre Rusya. ABDnin IŞİD ile mücadeledeki
samimiyetsizliğinden dolayı Irak giderek Rusyaya alan açıyor.
ABDnin İbadi üzerindeki muazzam baskısı olmasa Irakın makas
değiştirmesi elde değil. İbadiye alttan ciddi bir baskı var;
IŞİDe karşı Rusyayı davet et diye
Zaten hali hazırda İran,
Rusya ve Irak arasında askeri istihbarat paylaşımı için
Bağdatta bir koordinasyon ofisi var. Irak artan oranda
Rusyadan askeri donanım da alıyor. Bu kayış makas açarak devam
ediyor. Suriyedeki restleşmeler yüzünden Türkiye ile Rusya
arasındaki artan gerilim, Iraktaki kamplaşmayı da besliyor.
Özetle Ortadoğudaki yeni değişkenler Türkiyenin mevcut
politikalarla yol almasını imkânsızlaştırıyor. Türkiyeyi nüfuz
alanlarından çekilmeye mecbur eden politikalara öyle kıyısından
kenarından değil kitabın tam ortasından bir reset gerekiyor.
http://www.radikal.com.tr/ |