VEDAT ÖZDAN /
Piyasalara göre, HDP'nin barajı aşması Türkiye ekonomisinin
kırılganlıklarını azaltır
Okuduğum yabancı yatırım banka raporları 7 Haziran seçimlerinden
sonra ortaya çıkması muhtemel hükümet seçeneklerinin
hiçbirisinin piyasa dostu olmayacağından söz ediyor.
Türkiye algısında korkutucu bir bozulma var! Korkunun kaynağı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kontrolündeki dominant ve
giderek otoriterleşen AKP.
Küresel finansal sistemde 2008'den daha büyük bir çöküşe yol
açabilecek bir finansal stres birikimi var!
Seçim sonucu ne olursa olsun Türk varlıklarına satış bekleniyor.
Türkiye'ye yatırım yapanlarda, "doların köpüğünü alırken
kullanıldığı sanılan kaynak, hiçbir partinin parlamentoda
çoğunluk sağlayamaması halinde, ülkeyi erken seçime zorlayacak
bir finansal türbülans için kullanılabilir ve net hata ve noksan
kaleminin tersine çalışmasına yol açacak böyle bir oyun,
zamanlama bakımından dış şoklarla birleşerek, nakit dengeleri
pek de iç açıcı olmayan inşaat sektörü öncülüğünde, döviz borcu
yüksek olan reel sektör marifetiyle ülke ekonomisini krize
sokabilir", endişesi var.
Yapılan ilginç bir değerlendirme şöyle: "Seçim sonrasında
Erdoğan'a başkanlık yolunu açacak olan şey HDP desteği değil;
'Akil Adamlar', 'Açılım Süreci', 'Barış Süreci' vesaire adlarla
yapılan görüşmelerden; PKK, KCK, Kandil ve Abdullah Öcalan'a
verilen tavizlerden ve askere yapılanlardan her vesileyle
rahatsızlığını dile getiren, Nevroz günü kurultay yapan, temel
siyasi söylemini "bölünme korkusu " üzerine kuran ve tıpkı AKP
gibi 'Kürt Sorunu yoktur' diyen muhtemel MHP desteği olacaktır.
MHP'nin askere yapılanlar nedeniyle cemaate mesafeli durması,
Erdoğan'ın Ergenekon ve Balyoz davalarında 180 derece farklı bir
noktaya dönmesi, 'artık Kürt Sorunu yoktur' demesi ve son 'fetih
şöleni', maalesef hepsi aynı amaca hizmet ediyor..."
Önceki haftalarda okuduğum raporlara göre en kötü seçim sonucu,
parlamentoda hiçbir partinin hükümet kurabilecek çoğunluğa
ulaşamamasıydı. Bu haftaki raporlarda açıkça şu söyleniyor:
"hiçbir partinin parlamentoda hükümet kuracak sandalye sayısına
ulaşamaması, AKP'nin seçimden büyük bir zaferle çıkmasına tercih
edilebilir. Çünkü ancak böyle bir durum, Erdoğan'ın anayasayı
değiştirerek başkanlık sitemine geçiş hırsını önleyebilir."
Konuştuğum ve dinlediğim yatırımcılar şu gerçeklerin altını
çiziyor: "Faizleri indirmeyen Merkez Bankasına verilen tepki ile
MİT Tırları haberlerine verilen tepki, aynı endişeden
kaynaklanıyor. Zamanlama itibariyle Bank Asya'ya el konulması da
hiç tesadüf değil! Gelişmeler Erdoğan'ın başkanlık sistemiyle
ilgili hırsı hakkında, şayet bunu beceremezse AKP üzerindeki
vesayetinin çıkacağı dereceyle ilgili çok iyi birer karine."
Başbakan ve yakın ekibinin Erdoğan'ın ısrarına teslim olarak
başkanlık sistemine kapı açabilecek olası bir referandumun
sonucunu, muhalafet çoğunluğu ve AKP tabanının pasif direnişi
yoluyla kesme planı, maalesef sancısız olmayacak ve ülke
ekonomisine çok zarar verecek gerilimlere gebe bir süreç olacak.
Evet bir vatandaşlık görevi olarak 7 Haziran günü sandığa
gideceğiz. Çünkü sandığa gitmemenin, "boş oy" atmanın ve "boşa
oy" atmanın büyük vebali var.
Son anketler AKP'nin oy oranının düştüğünü HDP'nin oy oranının
arttığını gösterdi. Ancak geçen ay yapılan İngiltere seçimleri
öncesinde de anketler Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi'nin
omuz omuza olduğunu söylüyordu. O nedenle rehavete kapılmamak
lazım. Dahası var: burası Türkiye! O nedenle seçimlerin
hakkaniyetli bir rekabet içinde sonuçlanması için Oy ve Ötesi ve
benzeri sivil inisiyatiflere destek olmak lazım.
"Makul çoğunluğun" ortak kaygısı şu: 7 Haziran günü HDP barajı
aşamazsa AKP anayasayı değiştirebilecek bir çoğunluğa ulaşarak
tek başına iktidar olacak.
Şayet HDP barajı aşarsa ortaya 3 durum çıkacak:
1) Erdoğan kontrolüne daha fazla giren, ama anayasayı
değiştirebilecek bir çoğunluğa ulaşmamış tek başına bir AKP
hükümeti
2) AKP - MHP koalisyon hükümeti
3) HDP'nin dışarıdan destek verdiği ya da içinde olduğu bir CHP
- MHP koalisyon hükümeti
İlginçtir, son raporlarda artık 1) numaralı seçeneğin de piyasa
dostu olmayacağı dile getirilmeye başlandı. Bunun en önemli
nedeni, anayasa hilafına açıkça AKP propagandası yapan Erdoğan
riski.
Raporlardaki değerlendirmelerde, ülkedeki tansiyonu ve
kutuplaşmayı düşürecek bir koalisyon hükümetinin sanıldığı gibi
kötü bir seçenek olmayabileceğinden ve Türkiye ekonomisinin
kırılganlıklarını göreli olarak azaltıcı etki yapabileceğinden
söz ediliyor.
Bu meyanda eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve eski
Kalkınma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erhan Usta'nın piyasa
dostu isimler olması nedeniyle 2) numaralı seçeneğe, yani AKP -
MHP koalisyonuna korkuyla bakılmaması gerektiğinden söz
ediliyor. Ancak yapılan değerlendirmelerde Kürt Sorunuyla ilgili
olası sonraki gelişmeler ihmal ediliyor.
Raporlarda, kanımca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin seçim
sonuçlarının manipüle edilmesini önlemek amacıyla karşı çıkması
nedeniyle 3) numaralı seçenekten pek söz edilmiyor.
Evet, küresel finansal iklimin giderek daha fazla aleyhimize
çalışacağı bir döneme girdik.
7 Haziran seçimlerinden sonra kurulacak hükümeti bekleyen çok
ciddi sorunlar var. Yukarıdaki üç seçenekten hangisi
gerçekleşirse gerçekleşsin, hayatın siyasi yönetim becerimizi
sınayacağı bu sorunlar:
1) Başta Suriye'deki iç savaşı sona erdirmek ve ülkemizde
misafir ettiğimiz Suriye vatandaşların ülkelerine serbestçe
dönmelerini sağlamak üzere dış politikada ekseni ve bozulan
ilişkileri düzeltmek.
2) Bugüne kadar yapılanları dikkate alarak Kürt Sorununa,
ülkenin demokratik standartlarını yükselterek parlamento
zemininde bir çözüm yolu bulma çabalarına destek olacak bir
siyasi atmosfer yaratmak.
3) Makro dengeleri bozucu ve borçlanma imkanlarını daha da fazla
zorlaştırıcı siyasi türbülanslara yol açmaksızın ülkeyi makul
bir büyüme oranı trendine sokmak.
4) Yalanı, torpili, adam kayırmayı, fesadı, hukuksuzluğu ve din
tacirliğini teşhir ve mahcup ederek ülkenin etik alt yapısını
güçlendirmek.
5) Parlamenter sistemin son yıllarda iyice bozulan kurumsal yapı
ve teamüllerini onararak Türkiye algısını düzeltmek ve en
önemlisi,
6) Köşeye sıkıştırmak yerine, Erdoğan'ı anayasal sınırlar içinde
kalarak cumhurbaşkanlığı yapmaya mecbur bırakacak bir "değişim
yönetimi" becerisi sergilemek.
Kişisel görüşüm odur ki, bu süreci en az hasarla atlatmamızı
sağlayacak ilk şey HDP'nin barajı aşmasıdır.
İkincisi, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin AKP ile koalisyon
yerine, tercihini, HDP'yi dışlamayan AKP dışı bir koalisyon
hükümeti seçeneğinden yana kullanması ve ülkenin acil
sorunlarıyla ilgili tartışmaları parlamento zemininde tutmaya
hizmet edecek tahammüllü bir siyasi atmosfer yaratılmasına
destek olmasıdır.
Eminim ki bu zorlu süreçte gerisini, MHP'nin piyasa dostu
isimleriyle birlikte Türkiye'yi yönetecek en iyi kadrolara sahip
olan CHP başarıyla halledecektir.
Haydi hayırlısı...
Kaynak : http://t24.com.tr/ |