Türkiye Siyasetinin Saklı Hazinesi: Çerkes Kimliği
Kimlik siyaseti Türkiyede ve dünyada son 30 yılı belirleyen
kavram oldu. İslamcı siyasetten seküler siyasete, Kürt
milliyetçiliğinden Türk milliyetçiliğine, kültürel kimlik siyasi
yelpazede yer alan tüm siyasal hareketler için anahtar kavram
oldu.
19. yüzyılda Rusya İmparatorluğunun yayılarak genişlemesiyle
birlikte Kuzey Kafkasyadaki vatanlarından çıkarılan ve Osmanlı
İmparatorluğuna yerleşen Çerkesler genel olarak Türkiye
kamuoyunda çok bilinmezlerdi. Bununla birlikte, Türkiyeli
akademisyen Zeynel Abidin Besleneyin yeni kitabında (kitabın
tanıtımı için tıklayın) belirttiği gibi, aslında Türkiyedeki
Çerkes politik aktivizminin Osmanlı İmparatorluğu dönemine
uzanan çok canlı bir geçmişi var. Genel anlamda Çerkes etnik
kimliği halen bireysel bir konu olarak algılanıyor, ancak
Çerkeslik bilinci giderek yükseliyor ve Çerkes aktivizmi de
gittikçe daha sofistike bir hal alıyor.
Hürriyet Daily News, Türkiye siyasi hayatının bu az bilinen
saklı hazinesini daha iyi anlamak için Zeynel A. Besleney ile
konuştu.
Bu konuyu çalışmanızın sebebi neydi? İlginizi çeken şey neydi?
Her ne kadar son 18 yıldır İngilterede yaşasam da ben
Türkiyede doğdum. Çerkesim ve bu nedenle Çerkes diaspora
siyaseti bağlamında birçok şeyi kişisel olarak gözlemleyip
yaşadım. Her zaman bu konunun, yani Çerkes siyasetinin
Türkiyenin siyasi tarihinin bir çeşit saklı hazinesi olduğunu
düşündüm. Aslında geçmişi yüz yıla uzanan canlı bir Çerkes
diaspora aktivizminden bahsetmek mümkünse de, Türkiye siyasi
tarihi konusunda çalışan araştırmacıların çok azının bu
aktivizmden haberi var. Çerkesler bazen bir uçak ya da gemi
kaçırdıklarında, bazen de anadille ilgili hak taleplerinde
bulunmak için sokaklara döküldüklerinde haberlerde görünüyorlar
ki, genel kanı bu konunun Kürtlerin ilgi alanına girdiği
yönündedir. Ben de bu aktivizmin kökenlerini anlamak istedim.
Soğuk Savaşın bitmesi bir dönüm noktası olmuşa benziyor.
Sovyetler Birliğinin çöküşü Türkiye ve başka yerlerde Çerkes
diaspora aktivizmini nasıl etkiledi?
1990ların başı Çerkesler için hayallerde kurgulanan
anavatanın gerçek anavatanla yüzleşildiği dönem oldu. O döneme
kadar sadece hayali kurulabilen birçok şey gerçeğe dönüştü.
Diasporadakiler ile diasporanın geride bıraktığı insanlar yüz
yıldan fazla süre ayrı kalmışlar, uzaklaşmış ve farklı yönlerde
evrilmişlerdi.
1990larda insanlar ilk defa tarihi anavatanlarını ziyaret etme
şansını bulduklarında yeni şeyler keşfettiler. Bunların
bazılarından hoşlandılar, bazılarından hoşlanmadılar. Bazen
oradaki akrabalarıyla bağlarını yeniden canlandırdılar, bazen
bundan kaçındılar. Bu gelişmeler genel anlamda büyük etki
yarattı. Zira o dönemden önceki 50-60 yılda yaşanan diaspora
aktivizimi kurgulanmış ve hayal edilmiş kavramlara dayanıyordu.
1990lardan itibaren kurgu gerçekle karşılaştı, gerçek kişiler
ve mekanlar üzerinden ayakları yere basar hale geldi.
Türkiyede (Çerkesler arasında ç.n.) dönüşçülük adı verilen
ve anavatana geri dönmeye odaklanan spesifik bir ideolojik
hareket vardı. Bir anlamda bu da hayata geçti. Yani, birçok
insan yaşamak ya da yerleşmek için Kafkasyaya gitmeye başladı.
Bazıları oraya yerleşip kaldı, bazıları ise hayal kırıklığı
içinde Türkiyeye geri döndü. Bütün bu gelişmeler Sovyetlerin
yıkılmasından sonra oldu. Çünkü daha önce insanların Kafkasyaya
seyahat etme şansları yoktu. Türkiye NATO üyesi olarak Soğuk
Savaşın cephe ülkesiydi ve sadece sınırlı sayıda insan, büyük
riskleri göze alarak Kuzey Kafkasyaya seyahat edebilmişti.
Kitleler, tarihi anavatan adını verdikleri toprakları ziyaret
etme imkanını ancak 1990lı yıllarda bulabildiler.
AKPnin iktidar olduğu dönemde Çerkes aktivizmi açısından neler
değişti? Bu değişiklikler ne ölçüde AKPnin uyguladığı
politikaların doğrudan sonucu olarak gerçekleşti? AKP olmasaydı
da bu gelişmeler her halükarda meydana gelecek miydi?
AKP iktidarının ilk iki döneminde (2002-2011) uygulamada olan
bir demokratikleşme süreci vardı. AKPnin Kürtler ve diğer
azınlık etnik grupların anadilleri üzerindeki bazı yasakları
kaldırılması, artık bu konuların kamuoyunda serbestçe
konuşabildiği bir özgürlük ortamının sonucuydu. Bu özgür
atmosfer Çerkeslere kendilerini Türkiye kamuoyuna anlatabilme
şansını doğurdu.
Ayrıca internetin 2000li yıllarda giderek yaygınlaşmasıyla
birlikte yeni medya imkanları da doğmaya başladı. Eski tip medya
araçlarına (gazete, TV, radio vb.) sahip olmadıkları için Çerkes
aktivist grupları interneti kullanarak önce Türkiye içerisinde,
ardından da Ürdün, Amerika ve Kuzey Kafkasya gibi sınır ötesi
alanlarla iletişim ağları oluşturdular.
AKPnin kendisi açısından bakarsak, bir Çerkes (Kafkasyalı-
ç.n.) olan Abdüllatif Şener 2001 yılında bu partinin
kurucularından biriydi ve AKP hükümetinde başbakan yardımcısı
olarak görev yapmıştı. Şenerin 2007 ya da 2008de hükümetten
ayrılmasının ardından AKP içerisinde Çerkesler ciddi bir
tasfiyeye maruz kaldılar. Recep Tayyip Erdoğanın AKPye tamamen
hakim olmasının ardından ise tüm parti kademelerinde çok az
sayıda Çerkes siyasetçi kaldı. Bugün itibariyle, muhalefette yer
alan CHP, HDP ve hatta Türk milliyetçisi MHP kadrolarında bile
önde gelen Çerkes siyasetçiler bulunmasına ragmen AKP
kadrolarında bir tane bile önemli Çerkes figür kalmamıştır.
İnternet, Çerkes aktivizmini nasıl etkiledi? İdeolojik
farklılıkları derinleştirdi mi yoksa insanları bir araya mı
getirdi?
Geniş bir zeminde siyasi tartışmaların yapılabilmesi için
Çerkeslerin 2000li yıllara kadar beklemesi gerekti. Zira Çerkes
kökenli Türkiye vatandaşları ülke genelinde coğrafi olarak çok
dağınık yaşıyorlardı ve bu fiziksel mesafe kitlelerin bir araya
gelip toplumsal tartışmalar yapabilmesine engel oluyordu. Ayrıca
1980 askeri darbesi oyunun kurallarını tamamen değiştirdi. Çünkü
seyahat kısıtlamaları ve belli sayıdan fazla insanın bir araya
gelmesine sınırlamalar konuldu. Sivil toplum kuruluşları
kapatıldı ve yaklaşık 6-7 yıl boyunca kapalı kaldı. 1990larda
yükselişe geçen silahlı Kürt hareketi Çerkes aktivizmini de
etkiledi. Çünkü Çerkesler bir başka ayrılıkçı etnik grup olarak
görülmek istemediler. Ayrıca Çerkes toplumunun kendi içinde de
birçok ayrılık bulunuyordu.
2000li yıllarda hükümetin değişmesi ve PKK lideri Abdullah
Öcalanın yakalanmasının ardından ateşkes ilan edilmesiyle
birlikte ülkedeki siyasi atmosfer değişti. İnternet de tam da bu
dönemde sahneye çıktı ve ülkenin her tarafına yayılmış
aktivistlere bir araya gelerek fikir tartışması yapabilme
imkanını sundu. Bunun öncesinde Çerkeslerin medya araçları
olmadığı ve coğrafi olarak dağınık yaşadıkları için bir araya
gelebilecekleri ortak bir platform yoktu. İşte İnternet bu
imkanı sağladı. TV kanalı ya da gazeteler yerine 3-4 bin
profesyonel aktivistin hemen her şeyi tartıştıkları web
siteleri, Yahoo grupları ve blogları oluştu. Böylece internet
Çerkes aktivizmine ivme kazandırdı ve ona daha önce hiç sahip
olmadığı bir platform sundu.
Peki sizce şu anda, 2015 itibariyle, Çerkeslik bilinci
yükselişte mi düşüşte mi?
Kültür bağlamında konuşursak, örneğin Çerkesce gittikçe
kullanımdan kalkıyor. Aslına bakarsanız birkaç on yıldır devam
eden bir süreç bu. Fakat bununla birlikte siyasi ve diasporik
kimlik olarak Çerkeslik yükselişte. Aslında bugün için Çerkes
toplumunda iki tür bireyin varlığından söz edebiliriz. Bir yanda
Çerkesçe bilen ve Çerkes kültürü içerisinde yetişmiş olup Çerkes
olmanın tüm kültürel yönlerine sahip olmasına rağmen siyasi
bilince sahip olmayanlar var. Diğer yanda ise Çerkesçe
konuşamayan ve Çerkes kültür çevresinde büyümemiş, muhtemelen
kentlerde doğmuş fakat siyasi anlamda Çerkes kimliğine sahip
çıkan, birden fazla vatanı ve başka aidiyetleri olduğu bilincine
sahip olanlar var.
İngilizcenin yaygınlaşmasıyla birlikte Çerkesler sadece
Kafkasyadakilerle değil aynı zamanda Ürdün, Suriye ve Amerika
gibi yerlerde yaşayan diğer Çerkeslerle de iletişim kurma
imkanına sahip oldular. Yani Çerkesçe bilmemek artık iletişim
kurmaya engel değil. O nedenle, bugün artık başka bir tür Çerkes
ulusunun ya da Çerkes ulusal kimliğininin var olduğunu
söyleyebiliriz. Bu kimlik küresel, ulusal sınırların ötesine
yayılmış ve diğer Çerkeslerle karşılıklı iletişim içinde olan
bir kimlik.
Bugün hem Türkiyedeki hem de dünyanın başka yerlerindeki Çerkes
aktivistler için en önemli konuların neler olduğunu söyleyebilir
misiniz?
Çerkesçenin kaybediliyor olması ve Türkiyede uygulanan
asimilasyon politikalarının en önemli sorunlar olduğu
söylenebilir. Aslında daha genel olarak, Türkiyede ya da Rusya,
Amerika, Suriye, Ürdün veya dünyanın başka herhangi bir yerinde
asimilasyona karşı direniş kavramının Çerkes aktivistlerin
gündemlerinin en temel konusu ve sorunu olduğu söylenebilir.
İkinci olarak, tarihi anavatanları Kafkasyadaki durumun önemli
olduğunu söyleyebiliriz. Rusyada Vladimir Putinin iktidara
gelmesiyle birlikte Kafkasyadaki durum da değişti. Bugün,
özelde Kafkasyada genelde Rusyada demokrasiden bahsetmek çok
zor; Çerkes aktivistler ise demokratik bir Kafkasya, demokratik
bir anavatan istiyorlar (Bu anavatanın Rusyanın içinde mi yoksa
dışında mı olacağı ise başka bir konu). Bununla ilintili olarak
da birçok kişi tarihi anavatanlarıyla bir çeşit çifte
vatandaşlık hakkı elde etmek istiyor.
Peki kuşaklar arası uçurumdan bahsetmek mümkün mü? Örneğin
Çerkesce bilmeyen ama Çerkeslik bilinci yüksek bir yeni kuşakla
bunun tam karşıtı yapıdaki eski kuşağın varlığı gibi?
Evet. Gerçi bu durum diasporaların en bilinen genel
özelliklerinden biridir. İlk kuşak hayatta kalmaya, ikinci kuşak
ayakta kalıp hayata tutunmaya ve yeni vatanlarına alışmaya,
üçüncü kuşak ise kültürlerinin ve kimliklerinin temel
değerlerinin değişmesinden rahatsızlık duymaya başlarlar.
Fakat burada bir şeyi vurgulamak isterim. Çerkes siyasi bilinci
ya da Çerkes aktivizmi sadece 2000li yıllarda başlayan
fenomenler değil. Bunlar, Çerkeslerin 19. yüzyılda Anadoluya
gelmelerinden bir süre sonra başladı. Şunu söylemek gerekir ki,
Türkiyede Çerkesler kendileri gibi Anadolulu olmayan Boşnaklar,
Arnavutlar, Gürcüler ya da Balkan Türkleri gibi etnik gruplar
içerisinde özel bir konumdalar. Bunun birinci nedeni
Çerkesyanın hiçbir zaman Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası
olmamış olması. İkinci neden ise Çerkeslerin Türklük
kavramıyla, örneğin Balkanlı toplulukların kurduğu gibi bir
ilişki tarzının olmaması. Yani Çerkesler ve Türkler zaman zaman
birbirlerini ayrı toplumlar olarak algıladılar.
Çerkeslerin Türkiyenin en büyük üçüncü etnik grup olduğu
söylenebilir. Ve bu halleriyle binlerce insanı siyasi amaçlarla
sokaklara çıkarabilirler. Tabi gelecek kuşakların etnik
kimliklerinde ne tür değişimlerin meydana geleceğini ancak zaman
gösterecek.
KAYNAK :http://cerkesarastirmalari.org/
INTERVIEW: Circassian identity
a hidden germ in Turkish politics
In Turkey and elsewhere, identity politics
have defined the last 30 years. Across the spectrum - from
Islamist to secularist politics, from Kurdish nationalism to
Turkish nationalism - cultural identity has become the key
conduit for political expression.
Circassians, who migrated to the Ottoman Empire after being
driven from their homeland in the North Caucasus by the
advancing Russian Empire in the 19th century, have typically had
a fairly low public profile in Turkey. But as Turkish scholar
Zeynel Abidin Besleney describes in a new book (reviewed here),
Circassian political activism in Turkey actually has a lively
heritage stretching back to the Ottoman Empire. While their
identity is still largely seen as a private concern, today
Circassians have a rising consciousness and activism has
become increasingly sophisticated.
Hürriyet Daily News spoke to Besleney to explore this little-known
hidden germ in Turkish politics.
What made you want to research this subject? What piqued your
interest?
I was born in Turkey, though Ive been living in the U.K. for 18
years. I myself am Circassian from Turkey, and I had first-hand
experience of the issue in the 1990s. I always thought that this
was a kind of hidden germ in Turkish political history. There
is a lively platform for Circassian diaspora activism, which
goes back almost a century, but most people who study Turkish
political history dont have much of an idea what this platform
actually is. Every now and then Circassians pop up in the news:
Sometimes they hijack a ferry or an airplane, sometimes they
come out onto the street demanding linguistic rights, which is
usually thought of as an exclusively Kurdish domain. I wanted to
explore the roots of this activism.
The end of the Cold War seems to have been a major watershed.
How did the collapse of the Soviet Union affect Circassian
diaspora activism in Turkey and elsewhere?
The early 1990s was the period when the imagined homeland met
the reality of the homeland. Many things that had been
imagined prior to that period met the reality. The diaspora and
the people left behind had grown apart over more than a century.
In the early 1990s, when people had the chance to visit their
ancestral homelands, they discovered new things. Sometimes they
liked these things, sometimes they didnt. Sometimes they
reactivated their contacts with the ancestors, sometimes they
didnt. This had a huge impact. For almost 50 or 60 years it was
an activism based on imagined conceptions, but from the 1990s
onward it was brought down to earth as real individuals, real
personalities, real locations.
In Turkey, there was a specific ideological movement within the
Circassian diaspora called Returnism, which focused on
returning to the homeland. That also became a reality. Many
people started going back to the Caucasus to live or settle.
Some stayed there, some returned to Turkey disappointed. These
dynamics came out after the collapse of the Soviet Union. Before
the end of the Cold War, people didnt actually have the
opportunity to travel there at all. Turkey was on the frontline
of the Cold War as a NATO member, and only very few individuals
- taking great risks - actually traveled to the North Caucasus.
It was only in the 1990s that large numbers of people had a
chance to visit what they called their ancestral homeland.
What changes have taken place in Circassian activism during the
Justice and Development Partys (AKP) time in power? To what
extent were these changes a direct result of AKP policies, or
would they have happened anyway?
During the AKPs first two terms, from 2002 to 2011, a
democratization process was in place. The AKPs moves to lift
certain bans on linguistic rights for Kurds and other ethnic
groups were part of a degree of openness about discussing these
things in public. This created an atmosphere for Circassians to
come out to explain themselves to the Turkish public. There were
also new media opportunities with the widespread use of the
Internet through the 2000s. Because Circassian groups didnt
really have any old media outlets, they utilized the Internet to
create connections within Turkey and then across borders - in
Jordan, Europe, the U.S., and the North Caucasus itself. This
also coincided with Sochi being selected as the host of the 2014
Winter Olympics, in 2007. This proved to be a spur for
Circassian activism on a global level.
As for the AKP itself, a Circassian figure, Abdüllatif Şener,
was one of the founders of the party in 2001, and served as the
deputy prime minister. When he left the government in 2007 or
2008 there was a kind of purge within the party. Once Erdoğan
got hold of the whole party, there were few Circassians left at
any level. Today, the AKP has not a single Circassian figure
within the party structure. Within the main opposition
Republican Peoples Party [CHP], the Peoples Democratic Party [HDP],
even the Nationalist Movement Party [MHP], there are a number of
prominent Circassian-origin figures. But this is no longer true
for the AKP.
How has the Internet affected Circassian activism? Has it
exacerbated ideological fissures, or has it brought people
together?
Circassians had to wait until the 2000s to have a higher-profile
public debate. Circassian-origin Turkish citizens are spread out
geographically across the country, and this physical separation
was one key reason why you couldnt get large numbers of people
gathering and discussing things. Also, the 1980 military coup
really changed the game. There were restrictions on movement and
restrictions on people gathering in large numbers. NGOs were
shut down across the board and they remained closed for at least
six or seven years. In the 1990s there was a rise in armed
Kurdish activity, and that also had an effect on Circassian
activities because they didnt want to be seen as another
separatist ethnic group. Whats more, there were many divisions
within Circassian society itself.
In the early 2000s, with the change of government and after the
capture of [Kurdistan Workers Party] PKK leader Abdullah
Öcalan, which was followed by a ceasefire, the scene changed.
The Internet came into the picture at this point too. It gave an
opportunity and platform to all the activists spread around the
country to come together to discuss ideas. Circassians did not
have the media outlets and they werent geographically united,
so there wasnt a single united platform. But the Internet gave
this opportunity. Instead of having a TV channel or a newspaper
they had websites, Yahoo groups, blogs, where 3,000-4,000
professional activists discussed everything. So the Internet
gave Circassian activism a momentum and an outlet that it had
lacked before.
Would you say that at the moment, in 2015, Circassian
consciousness is rising or falling?
In terms of culture, the Circassian language is in steep decline.
It has actually been in decline for decades. But at the same
time, I think Circassianism as a political and diasporic
identity is on the rise. There are actually two types of
individuals in Circassian society. On the one hand, there are
those who have the language and who had an upbringing in a
Circassian environment, with all the cultural traits but perhaps
without political consciousness. On the other hand, there are
those who dont speak the language and didnt have the
upbringing - perhaps because they were born in cities - but they
do have the Circassian political identity, the sense that they
have more than one homeland, that they have different belongings
and affiliations.
With the spread of English, Circassians also had the chance to
communicate with others from outside as well - not just in the
Caucasus but also Circassians in Georgia, Syria and the United
States. So not knowing the language is no longer a barrier. We
can therefore talk about a different kind of Circassian
nationhood, or Circassian national identity, prevailing these
days. This identity is quite global and interconnected, mostly
free of national geographical boundaries.
What would you say are the most important issues for Circassian
activists at the moment, both in Turkey and elsewhere?
The loss of language and the assimilation policies within Turkey
is probably the most important issue. Basically this idea of
fighting against assimilation everywhere - whether in Turkey,
Russia, the U.S., Syria, Jordan, or elsewhere - is the main
thing.
Secondly, there is the situation in the ancestral homeland of
the Caucasus. When Vladimir Putin came to power in Russia the
scene in the Caucasus changed. Its very difficult to talk about
democracy in the Caucasus and Russia as a whole. But Circassian
activists want a democratic Caucasus, a democratic homeland -
whether its part of Russia or outside of Russia is another
issue. Linked to this, many people are interested in having some
kind of dual citizenship with their ancestral homeland.
Is there a generational divide between the younger generations,
who may have lost the language but have a heightened Circassian
consciousness, and older generations who are the opposite?
Yes. This is a well-known trait of diasporas. The first
generation tries to survive; the second generation settles and
engages with the host community; the third generation is then
really disturbed by the perceived changes to their essential
culture.
But I must stress that Circassian political consciousness or
activity didnt just start in the 2000s. It really started as
soon as they arrived in the Ottoman Empire in the 19th century.
Circassians occupy a separate category within Turkey, in terms
of all those ethnic groups that did not originate in Anatolia -
Bosnians, Albanians, Georgians, Turks from the Balkans. Firstly,
Circassia was never a part of the Ottoman Empire. Secondly,
Circassians never had a real relationship with the notional
Turkishness that people from the Balkans, for example, had. So
Circassians and Turks have sometimes considered themselves
apart from each other.
Circassians are probably the third biggest ethnic group in
Turkey that can bring out thousands of people to demonstrate for
political aims. Time will tell how changes in national identity
in the new generations will play out.
KAYNAK : http://www.hurriyetdailynews.com/
|