KAFKAS İŞADAMLARI DERNEĞİ
CAUCASUS BUSINESSMEN ASSOCIATION

 

   

İslam ve piyasa

 

Taha AKYOL

19-Ekim-2013
 


İSLAM ve kapitalizm uyuşur veya uyuşmaz diye bir ‘fetva’ yazısı yazmayacağım.

Muhafazakâr kesimde hızla gelişen ticarileşmeyi ele almak istiyorum.
 

Eskiden beri çok önemsediğim bir konudur bu: Geleneksel toplumdaki köylülük, küçük esnaf ve zanaatkârlık gibi işlerin yerini; tarım işletmeciliği, işadamlığı, sanayicilik gibi piyasa ekonomisinin geliştirdiği işler alıyor.
 

Böylece geleneksel içe kapalı mahalle ve kasabanın yerine metropoller ve kent hayatı gelişiyor. Sosyal sınıflar oluşuyor, “durakta bekleyen türbanlı, cip kullanan türbanlı” diye tartışmalar yaşanıyor.
 

Bu süreç en azından iş hayatında sekülerleşmeye yol açıyor.
 

İslamcı düşünür Ali Bulaç bu süreci çok doğru gözlemliyor ve şiddetle eleştiriyor, yozlaşma olarak görüyor.

MODERN İŞ METOTLARI

Küresel çapta başarılı işadamlarımızdan Murat Ülker’in “İş hayatında muhafazakâr değiliz” diye konuşması üzerine bir yazı yazmıştım. (15 Ekim)
Sirkeci’de ufak bir dükkânda başlayan bisküvi imalatı, işte iş hayatında modern usulleri uygulayarak küresel bir marka olmuştu. Değerler dünyasında ve hayat tarzında muhafazakâr fakat iş hayatında “tasarım, ürün çeşitliliği, kalite kontrolü, ambalaj, pazarlama, işletmecilik, şirketleşme, Ar-Ge” gibi gibi metotları uygulayarak sağlanmıştı bu.
 

Müşterisine “Ben siftah ettim, komşuma gidin” diyerek zamanımızda büyük iş yapılabilir mi?
 

Bugün iş hayatında artık kişiler değil “şirketler” var, üretim ve mağaza zincirleri var.

İSTANBUL VE CENOVA

Ekonomide milletçe kalkınmak istiyorsak bu girişimcilik zihniyetini geliştirmek, “kişisel” ekonomiden şirketleşmeye, küreselleşmeye geçmek lazım.
Özellikle Turgut Özal’dan sonra gelişen “Anadolu kaplanları” bu zihniyetle gelişti, “şirket” kavramı çok şükür Anadolu’da gelişiyor. Bırakın eleştirmeyi, keşke bu kadar gecikmeseydik!


Tarihçi Timur Kuran, 17. asırda İstan-bul’un hem de Pera gibi bir ticaret merkezinde, tüm yüzyıl boyunca kurulan adi ortaklık sayısının 417’den ibaret olduğunu belirtir.
 

Bunlar tüzelkişiliğe sahip “şirket” değildir; “kişiler”in kendi aralarındaki işbirliği niteliğinde “adi ortaklık” lardır. Biri öldüğünde ortaklık dağılır. Onun için bizim yüzyıllık şirketlerimiz, markalarımız yoktur.
 

Halbuki, tarihçi Steven A. Epstein, Haçlı seferlerinin geliştirdiği deniz ticareti sayesinde Cenova’da “şirketler”in 12. yüzyılda ortaya çıktığını belirtir.
 

“Ceneviz tüccarları”nı hatırlayın.
 

Şirketler hukuku da öylesine köklüdür. İşte kaç yüzyıllık şirketler, markalar vardır Avrupa’da.

FIKIH’TAN HUKUK’A

Hayrettin Karaman Hoca, fıkıhta komandit, limited, anonim gibi tüzelkişiliğe sahip şirket kavramının olmadığını, sadece adi ortaklar bulunduğunu belirtir. Sabri Ülgener’in “ortaçağ esnaflık ekonomisi” dediği iktisadi yapı ile fıkıh yapısı örtüşmüştür.
 

Prof. Karaman, piyasa ekonomisinin gelişmesiyle modern hukuk çerçevesinde kurulan bu şirket türlerine İslam’da bir engel olmadığı, bunların yaygınlık kazanarak meşrulaştıklarını yazar.
 

‘İslamiyat’ın en kuralcı tarafı olan fıkıh düşüncesi bile nasıl değişiyor, görüyor musunuz? Gelişen kent hayatı insanlarda “Bana karışmayın” düşüncesini, cinsiyet eşitliğini, özgürlük ve demokrasi fikrilerini güçlendiriyor.
 

İslami kesimde itikaden ve hayat tarzında muhafazakâr, fakat iş, meslek ve toplum hayatında “geleneksel”den farklı, ekonomik rasyonalizmi benimseyen bir zihniyet gelişiyor.
 

Bu süreci öngören sosyolog Max Weber haklıymış.

 

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24939956.asp

 

KAFİAD uğur mumcu'nun sokaği 20-5 g.o.p. ankara  Tel : + 90(312) 447 49 70 Fax : + 90(312) 446 99 12