Etyen Mahçupyan:
Yolsuzlukları iktidar yapmadı, yolsuzluk iktidara yapıldı, AKP
suiistimal edildi
'Muhalefet panikte, AKP yolsuzluk silahını muhalefetin elinden
alacak gibi gözüküyor'
Başbakan Ahmet Davutoğlunun Başdanışmanı, Akşam gazetesi yazarı
Etyen Mahçupyan, On iki yıllık AKP iktidarında hiçbir
yolsuzluğun olmadığını söylemek nasıl anlamsızsa, bu dönemi
yolsuzluk üzerinden değerlendirmek de o denli anlamsız. Evet,
kamuoyu çalışmalarına göre toplumun yüzde yetmişi yolsuzluk
olduğuna inanıyor. Ama Erdoğan sorulduğunda bu oran yarı yarıya
düşüyor ve söz konusu kanaat ayrışmasının açıkça ideolojik
olduğu görülüyor dedi.
Mahçupyan, Dolayısıyla esas meselemiz yolsuzluk değil, onu
malzeme haline getiren büyük kavgamız. Kısacası AKPnin hâlâ
hazmedilememiş olması
O nedenle de yolsuzluklar son kertede
iktidarın yaptığından ziyade iktidara yapılan bir şey
Doğrudan
AKPnin suiistimali
Bugünlerde muhalefet panikte, çünkü AKP bu
silahı da muhalefetin elinden alacak gibi gözüküyor görüşünü
dile getirdi.
Etyen Mahçupyanın Akşam gazetesinin bugünkü (9 Aralık 2014)
nüshasında yayımlanan, Yolsuzluklar AKPnin suiistimal
edilmesidir başlıklı yazısı şöyle:
Yolsuzluklar AKPnin suiistimal edilmesidir
Seçimlere gidilirken muhalefetin elinde tek söylem yolsuzluklar
olacak gibi gözüküyor. Anlaşılır bir durum, çünkü iktidarın
siyasi uygulama alanında gönül rahatlığıyla eleştirilebileceği
pek bir konu yok. Nitekim sadece yüzeysel bir manipülasyon
gayretini ifade eden otoriterleşme suçlaması da bugünlerde
iyice sönmeye yüz tuttu. AKP iktidarı askeri vesayetle birlikte
arkaik bir devlet ve yönetim anlayışını sona erdirirken,
ekonomi, sağlık, altyapı ve kentleşme alanlarında hayal edilmesi
güç bir sıçrama yarattı. Özgürlükler Cumhuriyet tarihinin hiçbir
noktasında olmadığı kadar genişledi. Ama aynı süreç bir kavga
dönemiyle çakıştı. Ergenekon ve Balyoz girişimlerinin peşinden
parti kapatma davası, 367 meselesi, 27 Nisan müdahalesi,
Gezinin araçsallaştırılması, 17 ve 25 Aralık komplosu geldi.
Bugünlerde gündemde olan, seçim barajının Anayasa Mahkemesi
konusu kılınarak seçimin meşruiyetinin zedelenmesi için
uğraşılması da bu çizginin devamı gibi gözüküyor. Herhalde
hiçbir iktidar bu kadar salvo altındayken ve hayati tehditlerle
uğraşırken böylesine başarılı olamazdı. Ayakta kalma uğraşı
veren ve başına sürekli çorap örülmeye çalışılan bir iktidarın
bunca reformu gerçekleştirmesi, Çözüm Sürecini hayata geçirmesi
olağanüstü bir başarı hikayesi.
Bütün bunları yaparken AKP iktidarı geçmişten devraldığı
bürokrasiyle birlikte yaşamak ve onu kullanmak zorunda kaldı.
Bürokrasinin zihniyeti siyasilerden farklıydı ve bu durum sistem
içinden gelen büyük bir direnç üretti. Devlet AKPyi aldatmaya
çalıştı ve zaman zaman da başardı. Alınan kararların birçoğu
çarpıtılarak uygulamaya kondu. Birçok vakada hükümet ancak
uygulama ortaya konduğunda yanlış bir yolda yüründüğünü fark
etti ve tedbir almak zorunda kaldı. Bu nedenle birçok yasa
defalarca değiştirildi. Çünkü iktidarın karşısında kasıtlı bir
direnç bulunmaktaydı ve esas mücadele devlet mekanizması içinde
verilmek zorundaydı.
Bu durumla baş edilmesi, bürokrasinin en azından belirli
pozisyonlarının güvenilir ellere teslim edilmesini
gerektiriyordu. AKP de kendi tabanına ve doğal çevresine döndü,
iyi yetişmiş insanlar aradı ve Hizmet hareketinin yeni
kuşaklarından yararlanmayı tercih etti. Ne var ki Hizmet
hareketi kendisini vazgeçilmez bir pazarlık unsuru yapacak bir
strateji içinde davranmaktaydı. Dolayısıyla ellerindeki
pozisyonları genişlemek ve belirli kurum veya işlevlerde tam
hâkimiyet sağlamak üzere kullandılar. Neredeyse bütün kamu
hizmeti yapan kurumların personel güvenlik dairelerine hâkim
oldular ve yıllar içinde söz konusu kurumların personel yapısını
tamamen kendi siyasetleri doğrultusunda yeniden oluşturdular.
Yeterince güçlenince de iktidara ortak olmak istediler ve
Erdoğanı bunun önündeki engel olarak gördükleri için de 17 ve
25 Aralık müdahalesini tertiplediler. Aslında tarih tekti
Eğer
uygun nöbetçi hâkimi elden kaçırmasalar darbe 17 Aralıkta tek
hamlede vurulacak ve yaratılacak hengamede hükümetin ayakta
kalması beki de mümkün olmayacaktı. Öte yandan bu darbenin
AKPnin yaklaşan seçimleri kaybetmesini garanti etmemesi de
mümkündü. Çözüm AKPye fazla vurulmaması karşısında Erdoğanın
siyasi hayatının bitmesi ve Hizmetin kalıcı olarak parti içine
çöreklenmesiydi.
Yolsuzluklar bu tablo içinde ve bu işlevi sağlamak üzere
pişirildiler. Dosyaların sadece 17 Aralık kısmının ilk
bölümünde birtakım gerçeklerin olduğunu tahmin etsek de,
bunların şişirildiği ihtimali çok yüksek. Tamamen ilgisiz bir
Fatih Belediyesi dosyası yaratılması, hükümetin dünyaya şikayet
edilmesi anlamına gelen Zarrab konusu ve nihayet Erdoğanı sırf
zengin olmak için AKPyi kurmuş olmakla itham edecek kadar
müdanasız olabilen 25 Aralık ithamı, saldırının niyetini açıkça
ortaya koyuyor. Eğer başarılı olsaydı hükümet kim vurduya
gidecek ve Hizmet gerçek iktidarın parçası, ortağı ve belki de
sahibi haline gelecekti.
On iki yıllık AKP iktidarında hiçbir yolsuzluğun olmadığını
söylemek nasıl anlamsızsa, bu dönemi yolsuzluk üzerinden
değerlendirmek de o denli anlamsız. Evet, kamuoyu çalışmalarına
göre toplumun yüzde yetmişi yolsuzluk olduğuna inanıyor. Ama
Erdoğan sorulduğunda bu oran yarı yarıya düşüyor ve söz konusu
kanaat ayrışmasının açıkça ideolojik olduğu görülüyor.
Dolayısıyla esas meselemiz yolsuzluk değil, onu malzeme haline
getiren büyük kavgamız. Kısacası AKPnin hâlâ hazmedilememiş
olması
O nedenle de yolsuzluklar son kertede iktidarın
yaptığından ziyade iktidara yapılan bir şey
Doğrudan AKPnin
suiistimali
Bugünlerde muhalefet panikte, çünkü AKP bu silahı
da muhalefetin elinden alacak gibi gözüküyor.
KAYNAK : http://t24.com.tr/
|