Sesimize
kulak verin
TÜSİADın geçmiş yönetimlerine göre daha ılımlı olarak
değerlendirilen TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, parlamentonun ve
hükümetin, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar,
düşünce kuruluşları gibi kurumlara daha fazla kulak kabartmasını
ve bunun bir kültür olarak yerleşmesi gerektiğini belirtiyor.
Dinçer, eğitimdeki kılık kıyafetle ilgili 4. maddenin de tamamen
kaldırılmasını istiyor.
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneğine (TÜSİAD) haziran
ayında başkan olan Haluk Dinçer, 2015 başına kadar sürecek görev
döneminde eski başkanlardan farklı pozitif bir yaklaşım
sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet
Davutoğlu ile göreve başladığından beri birkaç kez bir araya
gelen Dinçer, daha ılımlı algısını şöyle yorumluyor:
Eski yönetime göre daha ılımlı bir durum algısı var ise bu
durumu, görüş alışverişi sürecinin daha verimli, daha yapıcı
olduğu anlamında yorumlamak mümkün. Bu arada hükümetlerimizin,
parlamentonun sivil topluma, iş dünyası örgütlerine,
sendikalara, düşünce kuruluşlarına daha fazla kulak
kabartmasını, yapıcı eleştirilerden yarar sağlamasını ve bu
sürecin bir içselleşmiş bir kültür olmasını bekliyoruz.
Dinçer ile başkanlık dönemi ve Türkiyenin farklı sorunlarına
ilişkin konuştuk...
Türkiyede içeride ve dışarıda sıkıntılı gelişmeler var. Dövizde
artış sürüyor. Ekonomi nasıl etkilenecek?
2013 Mayıs ayında başlayan küresel finansal belirsizlikler
neticesinde, Türkiye de dâhil olmak üzere tüm gelişmekte olan
ülkelerin para birimlerinde değer kayıpları, kur artışları
yaşandı. Bu artışların Türkiye ekonomisine en belirgin olumsuz
yansıması kur-enflasyon geçişkenliğinde gözlemleniyor. Bu
çerçevede, döviz kuru hareketliliği ve Merkez Bankasının sıkı
para politikası, fiyat istikrarı açısından dikkatlice izlememiz
gereken alanlar.
Kur artışları elektrik ve doğalgaza zam olarak yansıdı
Elektrik ve gazdaki artışın dolaylı etkisi maliyet artışlarının
yarattığı baskı olacaktır. Bu maliyet artışı nihai ürünlere de
yansıyacak. Bu etkiyle enflasyonun baskı altında olma ihtimali
var. Biz yine de enflasyonun 2015te düşmesini beklemekteyiz.
Ancak en önemli konu şudur: Enflasyon son kertede bir parasal
genişleme olgusudur ve sıkı para politikası, orta dönemli
enflasyon hedefinin en önemli güvencesidir
İNŞAATA DAYALI BÜYÜME
Türkiye son yıllarda gayrimenkule dayalı büyüme gösterdi.
Şimdi bu durum tartışılıyor.
Gayrimenkulde rant ve kârlılık son dönemlerde çok yükseldi,
haliyle yatırımcı bu sektöre yöneldi. Banka kredilerinde de son
on yılda, sanayi yatırımlarına sağlanan kredilerin toplam
kredilerdeki payı yarı yarıya azalırken, inşaat ve konut
yatırımlarına verilen kredilerin payı iki katına çıktı. Uzun
dönemli bir büyümenin sağlanması için sanayi sektörünün milli
gelirde payının artırılmasının son derece önemli olduğu
kanaatindeyiz.
Sanayi nasıl yeniden güç kazanacak?
Hukuki belirsizlikler, esnek olmayan işgücü piyasası, yatırım
yerinin tespiti, finansman kaynaklarına erişim, fikri ve sınai
mülkiyet haklarının korunması ve teşviklerin yetersizliği gibi
engelleri kaldıracak politikaların oluşturulması gerekiyor.
Sınırlı tasarrufları eriten ve rant ekonomilerine olanak
sağlayan düzenleme, politikalar gözden geçirilmeli ve bu
sürdürülemez inşaat bağlantılı genişleme, kontrol altına
alınmalıdır.
Türkiyenin ekonomi dışında en büyük sorunu hukuk sistemi. Siz
de sık sık vurguluyorsunuz.
Türkiyede yargının mevcut durumunu da aşan bir hukuk sorunu
var. Gündemin ilk sıralarındaki konudan bahsedecek olursak
yargının siyasallaşması -veya yargıya çok haksızlık etmeyelim-,
yargının günlük siyasi tartışmanın aracı haline getirilmesi
sorunu acil çözüm bekliyor. Hiçbir kesim yargının işleyişinden
memnun değil. Bugünkü iktidar da memnun değil.
Ne yapılmalı?
Bizim gibi özgürlükçü ve sadece çağdaş ilkeleri referans alan
kuruluşların bu dönemde sesine daha fazla kulak verilmeli. Biz
1982 Anayasasının getirdiği yapıya da, 2010 Referandumunda
yargı bağımsızlığı ile ilgili düzenlemeye de, bu sene başında
HSYK Kanununda yapılmak istenen değişikliğe de karşıydık. Çünkü
bunların hiçbiri yargıya müdahaleden uzak, rahat bir çalışma
ortamı sağlamıyor hep belli denge hesapları gözetiyordu. Yapı
değişecekse, bunun yasama veya yürütme etkisini artırıcı yönde
olmaması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri ışığında
yapılması lazım.
TÜSİAD Başkanı olarak daha ılımlı mesajlar veriyorsunuz. Ya da
öyle algılanıyor. Bir tavır değişikliğinden söz edebilir miyiz?
TÜSİAD olarak sadece politikalar temelinde parlamento ve
hükümetle görüş alışverişinde bulunuruz. TÜSİAD duruş ve
tutumunun, ılımlı olmak sert olmak veya çatışmacı olmak barışçı
olmak gibi bir eksende değerlendirilmesini kabul edemeyiz. Eski
yönetime göre daha ılımlı bir durum algısı var ise bunu, görüş
alışverişi sürecinin daha verimli, yapıcı olduğu anlamında
yorumlamak mümkün. Hükümetin, parlamentonun sivil topluma, iş
dünyası örgütlerine, sendikalara, düşünce kuruluşlarına daha
fazla kulak kabartmasını, yapıcı eleştirilerden yarar
sağlamasını ve bu sürecin içselleşmiş bir kültür olmasını
bekliyoruz.
Eğiğimde özgürlük alanı herkese açılmalı
Eğitimde kılık kıyafet konusunda yeni kararlar alındı. 10
yaşındaki çocukların da türban takabilmesine imkan sağlandı.
Bugüne kadar, Türkiyede eğitimin kapsayıcılığıyla,
yaygınlığıyla ilgili önemli reformlar gerçekleştirildi. Eğitimi
kalkınmanın en temel taşıyıcı unsuru olarak görüyoruz.
Kalitesinin arttırılması gerektiğine de dikkat çekmeye
çalışıyoruz. Bu konu bizim için öncelikli ancak eğitim alanını
düzenleyen kuralların konmasında, devletin, toplumun çeşitli
kesimlerinin taleplerine duyarlılıkla yaklaşması ve özgürlük
alanını herkese açmasını arzu ediyoruz.
Yaklaşım doğru değil mi?
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık
Kıyafetlerine Dair Yönetmelikin de bu özgürlükçü anlayışla ele
alınması gerektiğine inanıyoruz. Geçen yıl, okullarda serbest
kıyafet düzenlemesi ve velilerin çoğunluğunun muvafakatiyle okul
kıyafeti belirlenebilmesi imkanı getirilmişti. Bununla birlikte,
ilgili düzenlemede yer alan, öğrencilerin kılık kıyafetinin
nasıl olacağına dair 4üncü madde kapsamındaki ayrıntılı
düzenlemeler, ailenin iradesi ve çocukların arzusunu kısıtlayıcı
niteliktedir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Ekonomik,
Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme de
dikkate alındığında, özgürlüklere en uygun yaklaşımın, ilgili
yönetmelikteki sınırlamaların tümüyle kaldırılması olduğunu
düşünüyoruz. Vatandaşlarımız, ebeveynler ve çocuklarımız, okul
kıyafeti konusunda kendilerine uygun olan en doğru kararı
verecektir.
İŞTE 4. MADDE
Haluk Dinçer'in kaldırılmasını istediği 4'üncü maddenin
kapsamı şöyle: Kılık ve kıyafet sınırlamaları MADDE 4 - (1)
Öğrenciler; a) Öğrenim gördükleri okulun arması ve rozeti
dışında nişan, arma, sembol, rozet ve benzeri takılar takamaz,
b) İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve mevsim şartlarına
uygun olmayan kıyafetler giyemez, c) Yırtık veya delikli
kıyafetler ile şeffaf kıyafetler giyemez, ç) Vücut hatlarını
belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, derin
yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek
giyemez, d) Siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer
aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri
kullanamaz ve giysileri giyemez, e) Okul içinde baş açık, saçlar
temiz ve boyasız olarak bulunur, makyaj yapamaz, bıyık ve sakal
bırakamaz. 3üncü maddenin altıncı fıkrası hükümleri saklıdır.
kaynak : www.hurriyet.com.tr/ |