KAFKAS İŞADAMLARI DERNEĞİ
CAUCASUS BUSINESSMEN ASSOCIATION

 

   
Avrupa yapısal bir soruna doğru sürükleniyor

Avrupa’da sürmekte olan resesyon, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’yi alınacak önlemler noktasında sıkıştırıyor. AMB üzerinde artan baskıların ne anlama geldiğini ve Türkiye’yi nasıl etkileyebileceğini Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu ile Beste Naz Süllü, Üç Soru İki Bakış’ta ele alıyor…

Avrupa’da resesyon sürüyor. Güney Avrupa’da durum, geçen seneye göre daha kötü bir durumda seyrediyor. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’yi sıkıştıran tabloda, Dolar-Euro paritesi sürekli Euro’nun aleyhine çalışıyor. Avrupa Merkez Bankası üzerinde baskılar artıyor. Peki, bu bir para genişlemesi ihtimali olabilir mi, bunun Türkiye’ye etkileri ne olur? Yakın gelecekte Avrupa’nın ekonomi geleceği nasıl olur? Tüm bu gelişmeler karşısında Draghi’nin alabileceği önlemler neler?


“Barbaros Devecioğlu ile Üç Soru İki Bakış”a konuk olan Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu ve İntegral Menkul Değerler analisti Beste Naz Süllü, Avrupa’nın resesyon karşısında alınabilecek önlemleri değerlendirdi.

“DRAGHİ’NİN ATACAĞI ADIM BEKLENİYOR”
Fiyatlar aşağıya doğru gidiyorsa, ekonomide kârların ortadan kalkacağını belirten Sadi Uzunoğlu, “Bu da işsizlik ve üretimde daralma demek. Yani, ekonomi durgunluğa doğru gider. Şimdi Draghi’den adım bekliyoruz. Darghi yine beklentileri yönetmeyi mi tercih edecek veya ciddi bir paket açıklayıp gerçekten bir tahvil alım programına mı girişecek, tahvil alarak piyasaya para verecek mi, bunu göreceğiz. Ama bunların hepsi aslında bir çaresizliği işaret ediyor. Çünkü bakın ABD’de işler toparlandı diyoruz ama para politikası ile gidilebilecek noktanın sonuna gelindi. ABD inanılmaz büyük parasal genişleme yaptı ama sonuçta geldiği nokta bence çok ciddi biçimde bir çıkmaz sokak. Likit de vatandaş ve şirketlere gitmiyor, bankacılık sektöründe kalıyor. Yani o istedikleri hızlı büyüme ve şu anda yarattıkları istihdam nerden kaynaklanıyor? Sanki işsizlik düşüyor gibi görünüyor ama iş gücüne katılım azaldığı için düşüyor. İş gücüne katılım oranı yüzde 68’lerden 62’lere düştü. Gerçi ABD’de verilen para yine bir hareket getirdi ama bu anlamda tek ülke ABD. Fakat Avrupa farklı dinamiklere sahip. Avrupa’nın içinde birbirilerine rakip olan ve zaman zaman birbirleriyle çatışmalar içinde olan farklı farklı ülkeler var. Oysa tek bir Merkez Bankası var. Yani, bizim burada Merkez Bankası’nın para vererek, Avrupa’da ABD’dekine benzer bir etki beklemek biraz bana hayal gibi geliyor. Çünkü her ülke bu parayı kendine çekmeye çalışacak. Avrupa’da sorunlu olmayan ülke neredeyse kalmadı. Şimdi bütün ülkeler bu kadar sorunlu iken parayı kime, ne kadar vereceksiniz?” dedi.

“PARASAL GENİŞLEME ENGELİ, DRAGHİ’Yİ ZOR DURUMDA BIRAKIYOR”
İntegral Menkul Değerler analisti Beste Naz Süllü ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Kim ne derse desin resesyonun 2008’den beri devam ettiğini hatta Avrupa bölgesinin 2008 krizine göre yüzde 2.4 olarak küçük olduğunu görüyoruz, istatistikler bunu gösteriyor. Şimdi hem işsizlik var, hem deflasyon tehlikesi var, zayıf talep, büyüme riski söz konusu. En basitinden geçtiğimiz günlerde Almanya’nın gayrisafi yurtiçi hasılası açıklandı. Yüzde 0.2’lik bir daralma vardı. Keza Fransa ve İtalya aynı şekilde gidiyor. Şu son birkaç günden beri ISA ve PMI verileri geliyor. İmalat PMI’ları oldukça düşmeye başladı. Avrupa şu anda yapısal bir soruna doğru tam gaz sürükleniyor. Draghi’nin yapabileceklerine geldiğimizde ise… Avrupa Birliği bazı kurallar ile kuruldu ve bu kurallara göre Türkiye veya ABD gibi parasal bir genişleme yapamaz. Yani, para alıp basamaz. Dolayısıyla, bu da birazcık Draghi’nin elini kolunu bağlıyor. Elinde açık piyasa işlemleri ve faiz gibi birtakım araçlar var, ancak şu anda faizlerini indirmiş olmasına rağmen, indirdiği günden beri hâlâ bu sürüklenmenin tam gaz devam ettiğini görüyoruz. Bu nedenle faiz silahı, şu an için bir işe yaramadı. Geriye kalanlara baktığımızda ise burada bir tahvil alım programının başlatılabileceğini görüyoruz. Aldığı tahvili de piyasalara sürerek hem bankaların borçlanma maliyetlerini düşürebilir hem de piyasaya sağladığı yüksek likidite ile yüksek enflasyon yapma çabası içine girebilir hem de eğer bankalar bunu yaparsa, piyasalara kredi vererek iç tüketimde bir talep yaratmak koşuluyla büyümeye destek olabilir.”

Kaynak:www.rsfmradio.com/
 

 
  Paylaş      
 

KAFİAD uğur mumcu'nun sokaği 20-5 g.o.p. ankara  Tel : + 90(312) 447 49 70 Fax : + 90(312) 446 99 12